Sicilya’nın güneybatısındaki bir mağarada bulunan en az 5000 yıl şarap kalıntıları, Tunç Devri Sicilya kültürüne dair yepyeni bilgiler veriyor.
Monte Kronio Tepesi yaklaşık 400 metre yüksekliğiyle Güneybatı Sicilya’nın jeotermal olarak aktif arazisinin üzerinde yer alıyor. Bu gizemli tepenin derinliklerinde ise içlerinden sıcak ve sülfürlü buharlar yükselen labirentvari bir mağaralar sistemi uzanıyor. Alt seviyelerdeki mağaralarda sıcaklık 37 dereceye nem oranı ise yüzde yüze ulaşıyor. Böylesi koşullarda insan teri buharlaşamıyor ve sıcaklık çarpması 20 dakika içerisinde etkisini göstermeye başlıyor.
Tüm bunlara rağmen, insanlar 8.000 yıldır Monte Kronio mağaralarını ziyaret etmeye devam ediyor. Mağaralarda Tunç Devri’nden kalma kaplar, seramik saklama kavanozları, güveçler ve leğenler ele geçirildi. Tepenin en derin boşluklarında bu eserlerin yanı sıra insan iskeletlerine de rastlanıyor.
Arkeologlar ele geçirilen bu eserlerin hangi bilinmeyen dini uygulamaların birer kanıtı olduğu konusunda tartışmalarını sürdürüyor. İnsanlar Monte Kronio’nun derinliklerine gaz üfleyen gizemli bir tanrıyı yatıştırmak adına adaklar sunarken hayatlarını feda mı etmişti, yoksa toplum içinde yüksek rütbeli olanları muhtemelen büyülü bir güç kaynağı olduğuna inandıkları özel yerlere mi gömüyorlardı?
(İtalya’daki En Eski Şarap Kalıntıları Keşfedildi)
Bu tarihöncesi alan hakkında en kafa kurcalayan sorulardan biri ele geçirilen kapların içinde ne olduğuydu. Bu kaplar öfkeli bir tanrıyı yatıştırabilecek veya ölenlere bilinmeze doğru çıktıkları yolculukta eşlik edebilecek kadar değerli ne taşıyor olabilirdi?
Bu soruların cevabını eserlerden kazınarak elde edilen küçük boyutlu numuneler üzerinde yapılan bir analiz verdi: şarap. Keşif, arkeologların o dönemde o bölgede yaşamış insanlar hakkında bildiklerini tekrar gözden geçirmelerini gerektiriyor.
Kasım 2012’de, uzman coğrafyacı ve mağara bilimcilerden oluşan bir ekip Monte Kronio’nun tehlikeli yeraltı kompleksine doğru bir kez daha yola çıktı. Ekibin, arkeologlarla birlikte neredeyse 100 metre aşağıya inerek eserleri belgelediği ve analiz için beş seramik kabın iç yüzeylerini kazıyarak, her birinden yaklaşık 100mg toz halinde numune aldığı bildirildi.
Tunç Devri’ne ait bu kaplarda ne taşındığının belirlenmesi için gerekli analizler yapıldı. Organik kalıntıların karakterize edilmesi için en ileri kimyasal yöntemler kullanıldı.
Analizler sırasında üç farklı yaklaşım benimsendi. Kaplara ait atom ve moleküllerin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin belirlenmesi için Nükleer manyetik rezonans (NMR) spektroskopisi, öğesel çözümleme yani numunelerin kimyasal tasnifi için ise tarayıcı elektron mikroskopisinin yanı sıra enerji dağılımlı x-ışını spektroskopisi ve Fourier dönüşümlü kızılötesi azaltılmış toplam yansıma spektroskopisi kullanıldı.
(2600 Yıl Öncesinden Bir İstek: “Daha çok şarap gönder”)
Bu analiz yöntemlerinin oldukça hassas olduğu, testler tamamlandığında numunelerin tekrar kullanılamaz hale geldiği belirtiliyor. Her kaptan yalnızca 100mg toz alındığı ve ters giden analizleri tekrarlamak için yeterli materyal bulunmadığı için numuneler hazırlanırken son derece dikkatli olunması gerektiği söyleniyor.
Tunç Devri’ne tarihlenen beş saklama kavanozundan dördünde organik kalıntıya rastlandığı bildiriliyor. Kavanozlardan ikisinde hayvan yağı, bir diğerinde bitki kalıntıları bulunduğu bu kalıntıların da yahni türü yarı sıvı bir maddeye ait olduğu belirtiliyor. Dördüncü kavanozda ise karşımıza büyük bir sürpriz çıkıyor: 5.000 yılık saf üzüm şarabı.
Tarihöncesi dönemdeki alkollü içecekler üzerinde yapılan derin incelemeler sonucunda, Monte Kronio’daki şarap kalıntılarının Avrupa ve Akdeniz bölgesinde rastlanan en eski şarap buluntuları olduğu ortaya çıktı. Keşif, Güney Anadolu ve Transkafkasya bölgesinin üzüm yetiştiriciliği ve erken bağcılık faaliyetlerinin beşiği olduğuna dair yaygın inanışı derinden sarsıyor. 2017’nin sonlarına doğru, Gürcistan’da ele geçirilen Neolitik çanak çömlek kalıntıları üzerinde gerçekleştirilen benzer bir araştırma ise rastlanılan saf üzüm şarabı kalıntılarını daha de geriye MÖ 6000 ile 5.800 arasına tarihlendiriyor.
Medyada “dünyanın en eski şarabı” başlığıyla yayımlanan araştırma sonuçları kamuoyunda büyük bir ilgi uyandırdı.
Ancak, medyanın böylesi bir keşfin arkeologların Tunç Devri Sicilya kültürüne dair anlayışlarını tekrar gözden geçirmelerini gerektirecek yeni tarihsel çıkarımlar doğurduğunu aktarmada pek de başarılı olamadığı görülüyor.
(Roma Dönemi İtalyasında Şaraplar Yunanistan’dan İthal Ediliyordu)
Ekonomik yönden bakıldığında, kaplarda şarap izlerine rastlanması o dönemde o bölgede yaşamış insanların üzüm yetiştiriciliği yaptığını işaret ediyor. Bağcılık elverişli arazi yapısı, ılıman iklim ve uygun sulama sistemi gerektiren bir uğraş olarak biliniyor. Arkeologlar Tunç Devri Sicilya topluluklarındaki yerleşim modelleri hakkında şu ana kadar öne sürdükleri varsayımlarda bu tarımsal stratejilerin varlığını hesaba katmamıştı. Görünüşe bakılırsa, araştırmacıların Sicilya’daki Tunç Devri insanlarının yaşadıkları toprakları tarım arazilerine dönüştürmekte kullanmış olabileceği yöntemleri tüm derinliğiyle incelemesi gerekiyor.
Şarabın söz konusu zaman diliminde o bölgede var olduğunun keşfedilmesi arkeologların o dönemde tüm Akdeniz boyunca ticaret ve mal alım satımı hakkında bildikleri üzerinde büyük bir etki yarattığı belirtiliyor. Sicilya topraklarının metalik madenlerden yoksun olduğu biliniyor. Ancak, birçok kazı alanında kama, keski ve iğne gibi küçük bakır eserlere rastlanması Sicilyalıların Tunç Devri’yle birlikte bir şekilde madencilik faaliyetlerinde bulunduğunu ortaya koyuyor.
Bu duruma getirilen açıklama Sicilya’nın Ege bölgesinden, özellikle de Peloponez bölgesinin kuzeybatısından insanlarla ilkel düzeyde bir ticari ilişki kurduğu yönünde. Ancak, Sicilyalı toplulukların metalik madenlere karşılık verebileceği pek de bir şeyleri olmadığı bilindiğinden bu açıklama mantıklı temellere dayandırılamıyor. Durum böyleyken, Egelileri Sicilya’ya getiren şeyin şarabın cazibesi olduğu düşünülüyor.
Monte Kronio’nun derinliklerindeki tehlikeli yarıklarda şarap kalıntılarının keşfedilmesi tepenin arınma veya kehanette bulunma gibi ritüellerin gerçekleştirildiği bir tür tarihöncesi tapınak olduğu görüşünü destekliyor.
Neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan, dini ritüellerden ziyafet sofralarına kadar her yerde karşımıza çıkan şarabın vazgeçilmez ve gizemli bir içecek olduğuna inanılıyor. Kan kırmızısı rengi ve hoş kokusuyla bu büyülü içeceğin kişiye eşsiz bir zindelik ve yoğun bir neşe verdiği ayrıca idrak ve algılamada değişikliğe sebep olduğu biliniyor. Tüm bunların ışığında, vücutlarında şarabın keyif verici etkisi, yüksek sıcaklık ve nemli ortamın yarattığı yoğun fiziksel stres birleştiğinde Tunç Devri Sicilyalılarının Monte Kronio’un derinliklerine, tanrılara doğru gizemli yolculuklara çıkarken neler hissetmiş olabileceğini tahmin etmek de kolaylaşıyor. Bu yolculukların zayıflara ölüm hayatta kalmayı başaranlara ise ölümsüzlüğe eriştikleri kanısını getirmiş olması muhtemel.
Tüm bunların 6.000 yıllık toplam ağırlıkları 100mg eden toz taneciklerinden anlaşılmış olması da ayrıca bir şaşkınlık yaratıyor.
IB Times. 13 Şubat 2018.
You must be logged in to post a comment Login