Türkiye’de ve dünyada henüz bitirdiğimiz Haziran aynının en ilginç arkeoloji haberlerini bu listede derledik. Haberler hakkında detaylı bilgili alt taraflarında bulunan linklerden edinebilirsiniz.
1- Oxford’ta Kazılan Manastırda Ortaçağ Skandalı Ortaya Çıktı
Oxford’taki kilise alanında kazı yapan arkeologlar, cinsellik düşkünlüğüyle suçlandıktan sonra utanç içinde ölen rahibelerin iskeletlerini buldu. Oxford United futbol stadyumuna yakın bir yerde yapılması planlanan inşaat sırasında 1110’da kurulan bir rahibe manastırı olan Littlemore Manastırı’na ait mezarlık keşfedildi. Yüzü yere bakan bir kadın iskeletinin bulunması araştırmacılara kadının 1524’te manastırın kapatılmasına neden olan “günahkar rahibelerden” biri olduğunu düşündürttü.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
2- Antik Mısır Yöntemiyle Ucuz ve Kolay Su Arıtımı Yapılabilir
Dünya üzerinde 783 milyon insan temiz içme suyuna ulaşamıyor. Dünya Sağlık Örgütü tahmini verilerine göre bu her sene 1.6 milyon insanın diyareik ve parazit hastalıklarından ölümüne neden oluyor. Bu sorunun büyük bir kısmı, günümüz su arıtma yöntemlerinin pahalı kimyasalların kullanımını gerektirmesinden ileri geliyor. Penn State Üniversitesi’nden araştırmacılar ise, antik Mısırlılar tarafından kullanılan ve suyu kolayca ve ucuz bir şekilde temizleyip arıtabilen bir yöntem üzerinde çalışıyor. Antik Mısırlılar tarafından kullanılan Moringa bitkisinin tohumları öğütülüp suya atıldıktan sonra tohumdaki bir proteinin, sudaki bakterilerin bir araya kümelenip ölmesine ve suyun dibine çökmesine neden olduğunu biliniyordu. Böylece su büyük ölçüde berrak kalıyordu. Fakat son araştırmayla bunun nasıl gerçekleştiği de anlaşıldı.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
3- Meksika’da Maya Kralı Pakal’ın Mezar Hiyeroglifi Deşifre Edildi
Meksika’daki araştırmacılar, antik Maya şehir devleti Palenque’te 60 yıldan da önce keşfedilen Kral Pakal’ın mezarındaki hiyeroglif yazıyı sonunda deşifre edebildi. Yazıtta “Dokuz Bilenmiş (Keskinleştirilmiş) Mızrağın Evi” yazdığı ortaya çıktı. MS 603 yılında doğan Kral K’inich Janaab’ Pakal’ın 12 yaşında tahta geçtiği söylenir. Kral Pakal’ın hükmü sırasında antik Palenque şehri zenginlik ve refaha kavuştu. Pakal’ın, Palenque’teki en iyi mimari örneklerinin inşasından sorumlu olduğu belirtilir.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
4- Hasankeyf Kazılarında Göbeklitepe’den Eski Dini Alan Bulundu
Geçmişi 12.000 yıl öncesine uzanan Hasankeyf höyükte Göbeklitepe’nin tarihinden daha eski dini alan ortaya çıktığı iddia edildi. Hasankeyf kazıları başkanı Prof. Dr. Abdusselam Uluçam, buldukları dikilitaşla dünyanın en eski tapınağıına ulaşmış olabileceklerini söyledi. Bir TürJapon kazısı olan Hasankeyf Höyük’te, Prof. Dr. Tsukuba, bu yapının özel olduğunu, taban üzerinde dikili taş bulunduğunu belirtti. Dikili taşın 1.5 – 2 metre uzunluğunda olduğunu söyleyen Mıyake, tabanın altına gömülmüş insan iskeleti bulduklarını ve kemik üzerinde boya izleri bulunduğunu söyledi.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
5- Pompeii’deki Bereket Tanrısı Resminde Penis Hastalığı Bulundu
Yeni bir araştırmaya göre Pompeii’nin en çok bilinen duvar resimlerinden Yunan bereket tanrısı Priapus’un portresi, fimozis isminde bir penis hastalığına işaret ediyor. MS 1. yüzyılda Vezüv’ün patlamasından sonra ayakta kalan en ünlü yapılardan olan Vettii Evi’nin giriş salonunda bulunan duvar resmi, bereket tanrısı Priapus’u erekte ve şişkin bir penise sahip olarak betimliyor. Fakat araştırmaya göre bu bereket ve erkek cinsel gücünün göstergesi olan fallus gösterişi betimi, aslında kısırlık ve cinsel hayatta zorluklara neden olabilecek bir hastalığın belirtilerini de taşıyor.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
6- 350 Yıllık Soylu Kadın Kocasının Kalbi ile Birlikte Bulundu
Fransa’da bir manastırda kurşun tabutun içinde kıyafetleriyle birlikte bulunan 350 yıllık soylu kadının yanında kocasının kalbi bulundu. Ceset büyük olasılıkla 1656 yılında 60’lı yaşlarında ölen Louise de Quengo’a ait. Geçtiğimiz Salı günü arkeologlar tarafından yapılan açıklamaya göre, dulun hemen yanında kocası Toussaint de Perrein’in kalbi bulundu. Louise de Quengo’nun kocası öldükten sonra kalbini sakladığı düşünülüyor. Dul Quengo’nun pelerinin altında ellerinin haç tutar vaziyette bulunduğunu söyleyen arkeologlar, kadının pelerinin ve ayakkabılarının yanısıra beyninin, saçlarının ve iç organlarının da hala sağlam olduğunu belirtiyor.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
7- Atina’da Bir Kuyuda 2100 Yıllık 450 Bebek İskeleti Bulundu
Antik Atina agorasında bir kuyunun dibinde bulunan 450 bebek iskeleti ilk ortaya çıkarıldığında arkeologları hem şaşırtan hem de dehşete düşüren bir keşif oldu. Araştırmacılar şimdi, şehrin merkezindeki kuyuya neden bu kadar çok bebeğin atıldığının sırrını çözdüğünü iddia ediyor. Bebekler üzerinde yapılan analizler Helenistik dönemin sonunda MÖ. 165 ile MÖ. 150 yılları arasında öldüğünü ve bir tanesi dışında hepsinin doğal nedenlerden öldüğünü gösteriyor. Bebeklerin üçte biri de, olasılıkla göbek bağının kesilmesiyle oluşan bir enfeksiyon sonucu menenjitten ölmüş. Geri kalanlar ise, sıvı kaybı da dahil olmak üzere çeşitli çocukluk hastalıklarından ölmüş. bebeklerin daha gerçek vatandaş statüsüne ulaşmamış sayıldığı için gömülmek yerine kuyuya atıldığını düşünüyor.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
8- Tahran’da Bulunan 7000 Yıllık Kadının Yüzü Canlandırıldı
Antropolojik incelemeler ve belgeleme kapsamında, Tahran’da keşfedilen ve 7 bin yıllık olan kadının yüzü yeniden canlandırıldı. Kadının iskeleti, Kasım 2014’te Tahran Su ve Atıksu Firması’nın çalışmaları sırasında bir arkeoloji öğrencisinin şans eseri çömlek kalıntılarını fark etmesi ardından keşfedilmişti. Müteakip kazılarda 7,000 yıllık olduğu söylenen kadın iskeleti bulundu.
Daha sonra uzmanlar tarafından iskelet üzerinde 3 boyutlu belgeleme yöntemleri kullanıldı. Yöntemi uygulayan Mohammad Reza Rokhni 3 boyutlu yöntem için iskeletin eksiksiz olan parçalarını kullanıdklarını, eksik olan ya da canlandırmaya uygun olmayan kısımlar için de insan iskeletindeki simetri özelliğini kullandıklarını açıkladı.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
9- Antik Yunan Efsanesinde Peru’daki Bir Yerden Bahsediliyor Olabilir
MÖ 8. yüzyılda Yunan şair Hesiodos, Teogoni (Tanrıların Doğuşu) eserinde, dünyanın sonunda Gorgonların yaşadığı, tanrı Atlas’ın büyük bir dağ olarak göründüğü ve tehlikeli denizler barındıran derin bir yarığın olduğu bir yeri betimlemişti. (Gorgonlar: Medusa ve saçları yılan olan iki kızkardeşine verilen isim.) Brezilya’da emekli bir fizik profesörü olan Dr Enrico Mattievich’e göre Hesiod’un bu tasviri Peru Andları’ndaki gizemli Chavin de Huantar labirent kalıntılarıyla eşleşiyor. Ayrıca antik Meya efsanelerinin Yunan efsaneleriyle de benzeştiğini söyleyen Mattievich, Huari tanrısıyla ilgili daha geç bir Chavin efsanesinin, Yunan Perseus mitinin Peru versiyonu olduğunu söyledi.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
10- İsrail’de Bir Roma Askerinin 2000 Yıllık Bot İzi Bulundu
İsrail’deki Helenistik ve Roma Dönemi kenti Hippos-Sussita’da kazı yapan arkeologlar, bir Roma dönemi “bastion” savunma yapısı kalıntılarında Romalı askerlerin ayakkabı izlerine rastladı. Botların sahipleri, bastion’un MS 1. yüzyıldaki inşası sırasında, harç henüz kurumadan harcın üstünde yürümüş olmalı. İzler, MÖ. 1. yüzyıl ile MS. 2. yüzyıl arasında standart ordu ayakkabısı olan ‘caligae’ ayakkabılarının altındaki demir çiviler tarafından yapılmış
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
ve paleontoloji dünyasından bir önemli keşif..
Sekiz Dinozor Fosilinde Yumuşak Doku ve Kan Hücresi Örneği Bulundu
Yeni örnekleme yöntemleri sayesinde müzede bulunan çok iyi korunmamış sekiz Kretase dönemi dinozor fosilinden kan hücresi ve lif örnekleri bulunması, paleontoloji için yeni ihtimallere kapı açıyor, ve kuşlarla olan benzerliğe de dikkat çekiyor. 75 milyon yıllık fosillerin ikisinde görülen kırmızı kan hücresi benzeri yapılar, günümüzde yaşayan emu kuşlarının kırmızı kan hücreleriyle büyük benzerlik gösteriyor. Dört fosilde görülen kireçleşmiş kolajen lifleri de modern kemiklerdekine benziyor.
Ayrıntılı Bilgi İçin Tıklayınız.
You must be logged in to post a comment Login