Bugün kullandığımız oyun zarları elimizden geldiği kadar adil olarak tasarlanmış, fakat bu durum her zaman böyle değildi.
Oyun oynamakta kullanılan zarlar zamanla şekil ve boyut olarak değişti ve adalet, şans ve olasılıklar göz önüne alınarak evrim geçirdi.
İster bir kumarhanede kumar oynarken, ister evde basit bir masa oyunu oynarken, zar atmak oyuna şans ve talih gibi olasılıklar tanır. Bu yüzden zar atıldığında olabildiğince adil olmasını ve her rakamın eşit olasılığı olmasını bekleriz.
(Slovakya’da 1.600 Yıllık Oyun Tahtası ve Taşları Bulundu)
Ancak yeni bir araştırma bunun her zaman böyle olmadığını gösteriyor. Antik Roma zamanında, günümüzün mükemmel küp şeklinden farklı olarak, birçok zar görünür bir şekilde orantısızdı. Ortaçağın erken dönemlerinde zarların üzerindeki rakamların dağılımı dengesizdi. 1’in karşısında 2, 3’ün karşısında 4, 5’in karşısında 6 vardı. Ayrıca bu zarların hangi materyalden yapıldığı da fark etmiyordu (metal, kil, kemik, boynuz, diş).
Zarların mükemmel derecede simetrik olması ya da boyut ve şekil olarak tutarlı olması da önemli değildi, çünkü hava olayları gibi zarlar da tanrılar veya diğer doğaüstü unsurlar tarafından önceden belirlenmişti.
Araştırmanın baş yazarı Jelmer Eerkens’e göre, tüm bunlar, yaklaşık olarak 1450 yılında, zar üreticilerinin ve oyuncuların, biçimin işlevi etkilediğini anladığı zaman değişmeye başladı.
(İngiltere’de En Eski Satranç Taşı Atölyesi Bulundu)
“Yeni bir dünya görüşü ortaya çıkıyordu: Rönesans. Galileo ve Blaise Pascal gibi insanlar şans ve olasılık hakkında fikirler ve teoriler geliştiriyordu ve yazılı kaynaklardan biliyoruz ki bazı durumlarda kumarbazlara danıştıklarını biliyoruz. Zar kullanan insanların aynı zamanda adalet, oyunlarda şans veya olasılık konusunda yeni fikirler de benimsediğini düşünüyoruz.”
Eerkens, “Simetri ve sayıların düzenlenmesi gibi bir zarın özelliklerini standartlaştırmak, hilekâr bir oyuncunun belirli bir zarın oranını değiştirmek için zarları manipüle etme ihtimalini azaltmak için bir yöntem olabilirdi.” diyor.
Arkeolojik alanlarda zarlar yaygın olarak bulunamıyor. Eerkens, zarların tipik olarak çöp, ev alanları veya mezarlıklarda bulunduklarını ve sıklıkla tek başına bulunduklarını belirtiyor. Bu yüzden çoğu tam olarak tarihlendirilemiyor.
Eerkens ve araştırmanın eş yazarı Alex de Voogt, birçok müze ve arkeolojik depolardan yüzlerce zar gördükten sonra iyi tarihlendirilmiş olan küp şekilli 110 zarı bir araya getirip analiz edebildi.
-400 yılından önce, yani Antik Roma döneminde yapılan zarlar şekil, boyut, materyal ve sayıların düzenlemesi olarak çok çeşitlilik gösteriyordu.
-Karanlık çağlara denk gelen 400 ve 1100 arası, çok az zar bulunuyordu.
-1100 civarında zarlar tekrar ortaya çıktığında, çoğunlukla “asal sayı” düzeninde yapılmıştı, karşılıklı sayıların toplamı asal sayılara denk geliyordu (1-2; 3-4; 5-6). Bu, Eski Mezopotamya ve Mısır’da da popüler olan bir numaralandırma stiliydi. Erken Ortaçağ zarları, Roma öncüllerine oranla oldukça küçük olma eğilimindeydi.
-Yaklaşık 1450 yıllarında numaralandırma sistemi, karşı taraflardaki sayılar toplamının yedi olmasına göre çabucak değişti (6-1; 5-2; 3-4). Zarlar şekil olarak standartlaştı ve tekrardan büyük yapılmaya başlandı. Şekil olarak bu standartlaşmanın nedeni, toplu üretimden kaynaklanmış olabilir. Zarlardaki sayıların bu şekilde düzenlenmesi, günümüzde hala kullanılıyor.
Eerkens, zarları incelediğini, çünkü arkeolojik alanlarda bulunan örneğin av için kullanılan işlevsel bir öğe olan ok uçları gibi diğer eserlerden ziyade, bunların işlevi tarzdan ayırmak için uygun bir öğe olduğunu söylüyor.
Eerkens, ayrıca, birçok maddi nesne gibi zarların da insanların değişen dünya görüşleri hakkında çok şey gösterdiğini belirtiyor.
“Bu araştırmada, zarların şans ve kadere ilişkin değişen fikirleri takip ettiğine inanıyoruz.”
Fotoğrafta Almanya’da bulunan Antik Roma dönemine ait bronz zar kulesi görülüyor. Zar atarken hileyi önlemek için yapılan bu eserin, kenarlarının açık olması sayesinde, oyuncular zarın çalkalandığını görebiliyor.
Zarlar en üstten bırakılıyor, daha sonra üç farklı panele çarpıyor ve aşağıda üç zile çarparak merdivenlerden dışarı çıkıyor.
Ön tarafta; PICTOS VICTOS (Pictler yenildi) HOSTIS DELETA (Düşman yok edildi) LVDITE SECVRI (Güvenli oyna) yazıyor. Diğer üç tarafta ise; VTERE FELIX VIVAS (Bunu kullan ve şanslı bir adam olarak yaşa) yazıyor.
Science Daily. 30 Ocak 2018.
Makale: Eerkens, J. W., & de Voogt, A. (2017). THE EVOLUTION OF CUBIC DICE. Acta Archaeologica, 88(1), 163-173.
You must be logged in to post a comment Login