Kurbanlar üzerinde yapılan genetik araştırmaya göre veba bakterisi, Avrupa’da bilinmeyen bir rezervuarda 14. ve 17. yüzyıllar arasında varlığını sürdürmüş olabilir.
Yersinia pestis bakterisi, milyonlarca insanı öldüren iki tarihi salgında önemli bir rol oynadı. Birincisi, adını Bizans İmparatoru I. Justinian’dan alan Justinian Vebası’ydı ve 6. ila 8. yüzyıllar arasında meydana geldi.
İkinci salgın 14. ila 17. yüzyıllar arasında yayıldı. Bu salgın, Avrupa’da, 1346–53 yıllarında, tüm nüfusun neredeyse üçte birinin öldüğü ve “Kara Ölüm” olarak bilinen bir dönemde zirveye ulaştı.
Her ne kadar arkeolojik iskelet kalıntılarında Moleküler DNA analizi, her iki salgında da Yersinia Pestis bakterisinin rolünü doğrulasa da, araştırmacılar salgının yüzlerce yıl nasıl varlığını sürdürmüş olabileceğini hala bilmiyorlar.
(Jüstinyen Vebası’nın Sebebi Hun Göçleri Olabilir)
Bir teoriye göre, bakteri devamlı olarak İpek Yolu gibi ana ticaret yolları boyunca birkaç dalga halinde Orta Asya’dan Avrupa’ya yeniden girmiş olabilir. Bir diğer hipoteze göre, Yersinia Pestis, henüz tanımlanamayan bir kaynaktan yüzyıllarca Avrupa’da varlığını sürdürmüş olabilir.
Bir araştırma ekibi, ikinci veba salgınının 30 kurbanını analiz ederek her iki hipotezi inceledi. Kalıntılar, Almanya’da iki farklı mezarlık alanından kazıldı ve kabaca 300 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor.
Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nden Lisa Seifert ve meslektaşları, eğer bakteri Orta Asya’dan çoklu dalgalar halinde tekrar girdiyse, “Asyalı Yersinia Pestis bakterisi suşlarının doğal genetik çeşitliliğini yansıtan çeşitli farklı genetik özellikler, farklı veba kurbanları arasında tespit edilmeliydi.” şeklinde yorumluyor.
Diğer teoriye göre, eğer Avrupa’da bilinmeyen ve kalıcı kaynaklar mevcutsa, her iki salgının farklı zaman periyotlarından aynı ya da çok benzer genetik özellikler bulunmalıydı.
(Birinci Pandemi Sırasında Veba Bakterisi Çeşitliliği Vardı)
Araştırma kapsamında incelenen 300 ila 600 yıllık insan kalıntıları arasında, sekiz kişi Yersinia Pestis özel nükleik asidi için pozitif çıktı.
Pozitif çıkan kurbanların genetik materyali, daha önce araştırılmış diğer Avrupa ülkelerindeki veba mağdurlarına oldukça benzerdi ve özdeş Y. pestis genotipine sahipti.
Bundeswehr Mikrobiyoloji Enstitüsü’nden Holger Scholz, “Bu nedenle, Avrupa’da yaklaşık 300 yıldır belirli bir genetik özelliğin devam etmiş olabileceğini varsayıyoruz.” diyor.
İkinci salgın sırasında Y. pestis’in Orta Asya’dan çoklu dalgalar halinde sürekli olarak yeniden girmesi varsayımının yanısıra, araştırmacılar, bakterilerin Avrupa’da henüz bilinmeyen bir kaynakta çok uzun süre varlığını sürdürmüş olmasının mümkün olduğunu söylüyor.
Scholz, “Fare gibi kemirgenler bir ihtimal olabilir. Belki bizler Ortaçağ farelerinde Yersinia Pestis aramalıyız. Ancak bu kolay bir görev olmayacak.” diyor.
Mikrobiyoloji profesörü Michel Drancourt’a göre, çeşitli zaman periyotlarından ve çeşitli mezarlardan birkaç tam genom dizilemesinin incelenmesi gerekebilir. Drancourt, 2004 yılında ilk defa Justinian vebasının etiyolojisini çözen kişiydi.
Drancourt, “Veba’nın Avrupa’da kalıcı rezervleri kurup kurmadığı sorusu çok ilginç ve aslında hala çözülememiştir. Bu çalışma aslında Orta Avrupa’da bazı rezervlerin olduğunu öne sürüyor ancak kanıtlamıyor.” diyor.
Discovery News. Rosella Lorenzi. 13 Ocak 2016.
Makale: Seifert, L., Wiechmann, I., Harbeck, M., Thomas, A., Grupe, G., Projahn, M., … & Riehm, J. M. (2016). Genotyping Yersinia pestis in historical plague: evidence for long-term persistence of Y. pestis in Europe from the 14th to the 17th century. PLoS One, 11(1), e0145194.
You must be logged in to post a comment Login