Bilim insanları, Baltık Denizi’nde 1840’lardan kalma bir gemi enkazında bulunan 4 şişe biranın içeriklerini mercek altına aldılar. “Amber ale” türünde olan biralar, muhtemelen Belçika’da mayalanmış, Rusya ve İskandinavya’daki limanlar için yola çıkmışlardı.
Espoo, Finlandiya VTT Teknik Araştırma Merkezi’nden lan Brian Gibson’a göre bu yeni analiz, dalgıçların 2010 senesindeki keşiflerine kadar bira şişelerindeki bakterilerin 170 senelik süreç boyunca muhafaza edildiğini gösterdi.
Bakterilerin hala canlı olduğunu belirten Gibson, analizin aynı zamanda biraların nasıl mayalanmış olduklarına dair bize ipuçları sunduğunu söyledi. “Günümüzden farklı olan şerbetçi otu türlerinin kullanıldığına dair bir fikre sahip olduk. Bu şerbetçi otları, günümüzdeki oldukça yumuşak yapıda olanlara göre daha serttiler. Ama şaşırtıcı olan ise, buna rağmen biraların yumuşak içimli olmaları. Orijinal alkol oranı ise %4,5’ti, bu oran çok da yüksek değil.”
Münih Üniversitesi’nden Gibson ve çalışma arkadaşları, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlerini Tarım ve Gıda Kimyası Dergisi’nde yayınladılar.
Gibson bulunanın, bazı bira işletmelerinin Kolonyal Dönem ’den, Ortaçağ’dan ve Mısır zamanlarından kalma eski bira tariflerini yeniden yarattıkları dönemden kalma el değmemiş en eski şişe bira olduğuna inanıyor. Öte yandan ise, zaman içinde deniz suyunun mantar tıpadan sızması ve biranın içeriğini yüzde 30 oranında deniz suyuna döndürmesi ise, Finlandiya’daki büyük tadım etkinliğinin de bir nebze mahvolmasına neden oldu.
“Biranın değeri oldukça azaldı, üzerinde son tüketim tarihi de mevcut ve öyle görünüyor ki bu tarih de çoktan geçmiş” diyen Gibson “Analiz için, orijinal aromaları ayırt edebilmek de oldukça zordu. Finlandiya’daki bazı en deneyimli bira tadıcılarını davet ettik fakat eldeki aromalar bakteriyel kontaminasyondan(bulaşma) kaynaklanıyordu, biranın orijinal aromaları ise kaybolmuştu” diye ekledi.
Bilim insanları dikkatlerini, arda kalan şeker ve alkol bileşenlerinin kimyasal analizine verdiler.
“Biraya meyvemsi ve çiçeksi tadı veren esterleri inceledik. Orada olmasını umduğumuz bileşkelerin büyük bir kısmı içerikte mevcuttu. Meyvemsilik bakımından, modern biralarla aynı. 2 feniletanollük yüksek seviye gülümsü ya da çiçeksi bir aroma veriyor.”
Butik biralarla karşılaştırıldığında, Gibson bulunan biraların modern türler olan vahşi şerbetçi otları ile üretilen, çiçeksi ve ekşi notalara sahip “amber”a ya da “lambic ale”a benzediğini belirtti.
Dogfish Head Biracılığın kurucusu ve başkanı olan Sam Calagione, 1998’den beri bilim insanları tarafından yürütülen arkeolojik kazılardan bulunan tarifleri kullanarak tarihi biralar üretiyor.
Türkiye’deki 2700 yıllık bir mezardan bulunan kanıt ile üretilen Dogfish’in “Midas Dokunuşu”, safran, beyaz muskat üzümü ve arpa içeriyor.
“Yaratıcı bir ilham ve aşçılık serüveni için tarihte geriye dönme fikri oldukça gözde. Bütün bilim insanları bize içeriklerin upuzun bir listesini verebilirler. Yaratıcı bir tarif bulmak ise bize kalmış. Alkol içeriğinin ne olduğu, filtrelenmiş ya da karbonatlanmış olup olmadığı… Bu yaratıcı biraları hataya döndürmek için birçok veriye sahibiz” diye belirtiyor Calagione.
Finlandiya Aaland Adalarından Stallhagen Biracılık ise son zamanlarda Baltık Denizi birasını “1843.” adıyla yeniden yarattı.
news.discovery.com
You must be logged in to post a comment Login