Nisan ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış en ilginç ve önemli arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Danimarka’da Çok İyi Korunmuş Bir Tunç Çağı Kılıcı Bulundu
Odense Şehir Müzeleri’nden arkeologlar, Danimarka’da 1.3 kg ağırlığındaki mükemmel korunmuş bir tunç kılıcı ortaya çıkardılar.
Tunç parçanın sağlam olmasına ek olarak, ahşap ve geyik boynuzundan yapılmış tutamağın çok iyi korunmuş olması bakımından tamamen benzersiz. Dahası, kılıç gömülmeden önce bir ıhlamur kabuğu materyaliyle düzgünce sarılmış. Kılıç, bir yerleşim yerindeki basit bir çukura yerleştirilen bir adak sunusu. Analiz ve konservasyon çalışması tamamlandığında, konservatörler tüm görkemiyle gözler önüne serilmeye hazır olan kılıcı yeniden birleştirecek. Bu kesinlikle göz alıcı olacak ve bu harika kılıcın tüm hikayesini Tunç Çağı’ndan itibaren göstermek ve anlatmak mümkün kılınacak.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
9- Orta Asya’da Koyunlar 8.000 Yıl Önce Evcilleştirilmiş
Yeni araştırma, Orta Asya’daki hayvan evcilleştirmesinin kökenlerinin en az 8.000 yıl öncesine dayandığını ortaya koyuyor. Bu da, bölgeyi dünyanın en eski ve sürekli olarak iskan edilmiş yerlerinden biri haline getiriyor.
Orta Asya’nın Tian Shan (Tanrı Dağları) ve Alay sıradağları boyunca koyunlar ve diğer evcil hayvanlar çağdaş yaşamın temel ekonomisini oluşturur. Burada önceki kuşakların hareketleri İpek Yolu’nun ticaret ağlarının şekillenmesine yardımcı olmasına rağmen, evcil hayvanların bölgeye nispeten geç geldiği düşünülüyordu. Nature Human Behavior dergisinde yayınlanan yeni bir araştırma, Orta Asya’daki hayvan evcilleştirmesinin kökenlerinin en az 8.000 yıl öncesine dayandığını ortaya koyuyor. Bu da, bölgeyi dünyanın en eski ve sürekli olarak iskan edilmiş yerlerinden biri haline getiriyor.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
8- En Eski Modern İnsan Genomunda Neandertal Soyu Çıktı
Neandertaller ve modern insanlar, yaklaşık 50.000 yıl önce, modern insanlar Afrika’dan çıktıktan sonra muhtemelen Yakın Doğu’da melezleşti.
Nature Ecology & Evolution’da yayınlanan yeni bir çalışmada uluslararası bir araştırma ekibi, muhtemelen bugüne kadar yeniden yapılandırılmış en eski modern insan genomunun ne olduğunu anlatıyor. İlk olarak Çekya’da keşfedilen, araştırmacılar tarafından Zlatý kůň (altın at) olarak bilinen kadın, şimdiye kadarki en eski modern insan genomu olan Sibirya’daki 45.000 yıllık Ust’-Ishim bireyinden daha uzun Neandertal DNA segmentleri gösterdi. Analizler, kadının günümüz Avrupalıları ile Asyalıların bölünmesine neden olan nüfuslardan önce oluşan bir nüfusun parçası olduğunu gösteriyor.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
7- Karanlıkta Yapılan Mağara Resimlerinin Gizemi Çözülüyor
Arkeologlar, Paleolitik dönem insanlarının, mağaraların derinliklerinde iken hipoksi nedeniyle kafayı bulduklarını öne sürüyorlar.
En güzel Paleolitik mağara sanatlarından bazıları, mağaraların zifiri karanlık derinliklerinde yer alıyor, öyleyse kimin için çiziyorlardı? Tarih öncesi mağara sanatı olağanüstü derecede etkileyici olabilir. Eğer görebilirseniz. İşin garibi, en ustaca çizimlerden bazıları mağaraların zifiri karanlık bölümlerinde, bazıları ise ulaşılması neredeyse imkansız yerlerde yapılmış. Makale, Paleolitik zanaatkârların yeraltında, oksijeni tükenmiş alanın dönüştürücü doğası tarafından motive edildiğini öne sürüyor; orada yeraltı dünyasında yaşayan insan olmayan varlıklarla iletişim kurabiliyorlardı. Çizimleri kabilenin görmesi için değil, kozmos ile ilişkilerini korumak ve sürdürmek için yapıyorlardı.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
6- 4.000 Yıllık Taş Levha, Avrupa’nın En Eski Haritası Çıktı
Araştırmacılar, yeni ortaya çıkarılan bir Bronz Çağı levhasının, Avrupa’daki en eski üç boyutlu harita olabileceğini söylüyor.
İlk olarak 1900 yılında ortaya çıkarılan 2 metreye 1,5 metre boyutlarındaki levha, 2014 yılında Fransa’daki bir kalenin mahzeninde tekrar bulundu. 4.000 yıllık taşa kazınmış desenleri inceleyen arkeologlar, çizimlerin Fransa’nın Bretonya bölgesindeki bir alanın haritası olduğuna inandıklarını söylüyorlar. Eğer bu doğruysa söz konusu taş levha, Avrupa’da bilinen bir bölgenin en eski üç boyutlu haritası olacak.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
5- Servet Eşitsizliği, Despotik Yönetimler ile İlişkili Çıktı
Servet eşitsizliğini en fazla yaşayan toplumlar, aynı zamanda gücün az sayıdaki bir grup insanın elinde toplandığı yönetimlere sahipti.
İnsanlık tarihi ve kıtalar boyunca her toplumda farklı derecelerde servet eşitsizliği görüldü ve her zaman için birileri diğerlerinden daha fazlasına sahipti. Ancak eşitsizlik miktarı farklıydı – bazı medeniyetlerde, birkaç güçlü insan neredeyse tüm servete sahipken, diğerlerinde biraz daha eşite yakın dağılım vardı. Arkeologlar, yeni bir çalışmada antik Maya şehirlerindeki ev kalıntılarını incelediler ve bunları diğer Mezoamerika toplumları ile karşılaştırdılar. Buna göre servet eşitsizliğini en fazla yaşayan toplumlar, aynı zamanda gücün az sayıdaki bir grup insanın elinde toplandığı yönetimlere sahip olan toplumlar olduğunu ortaya çıkardılar.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
4- Neandertal Ayak İzleri, Kumda Oynayan Çocukları Gösteriyor
Yaklaşık 100.000 yıl önce çocuklu bir Neandertal grubu, şu anda güney İspanya olan bölgede kıyı boyunca yürüdü ve ayak izleri bıraktı.
Bilim insanları güney İspanya’daki bir sahilde fosilleşmiş ayak izlerini analiz ettikten sonra, yaklaşık 100.000 yıl önce yaşamış 36 Neandertal’den oluşan geniş bir ailenin, özellikle çocukların zıplayıp oynayarak, sahil boyu yürüdüğünü bildirdi. Araştırmanın başyazarı ve Huelva Üniversitesi’nde paleontolog olan Eduardo Mayoral, “Birçok küçük ayak izinin kaotik bir şekilde gruplanmış olduğu bazı alanlar bulduk. Ayak izleri, sulak alanın kıyısında oynuyor veya geziniyor gibi görünen çok genç bireylerin geçiş alanını gösteriyor olabilir.” diyor.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
3- 2.500 Yıllık Pazırık Halısının Sırrı Çözüldü
Dünyanın en eski yün dokuma halısında kullanılan renkler, neredeyse 2.500 yıl sonra bile neden hala bu kadar canlı ve parlak?
MÖ 400 yıllarında işlenmemiş yünden yapılan halı, Demir Çağı’da Orta Asya işçiliğinin en heyecan verici örneklerinden biri. Halı, 1947’de Altay Dağları’ndaki bir kurgan mezarda arkeologlar tarafından keşfedildiğinden beri, geleneksel boyama teknikleri konusunda uzmanlar, 2.500 yıldır gömülü olan halının canlı kırmızı, sarı ve mavi renkleri karşısında şaşkın. Şimdi ise taramalı elektron mikroskobu analizi için Pazırık halısından alınan ilmek örnekleri, yünün önceki fermantasyonuna dayanan özel bir boyama tekniğiyle işlenmiş olduğunu gösterdi. Fermantasyon işlemi, pigmentlerin yün liflerine doğru difüzyonunu artırarak önemli ölçüde daha parlak ve daha kalıcı renkler elde edilmesini sağlıyordu.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
2- Neolitik Anadolu’da İlişkiler Kan Bağına Göre Şekillenmiyordu
Anadolu’daki Neolitik yerleşimlerde gömülen insanların Antik DNA’sı, yakınlık ilişkisinin genetik bağın ötesine geçtiğini gösteriyor.
Anadolu’da yaklaşık 10.000 yıl önce kurulan bazı yerleşimlerde, biyolojik aile üyelerinin mezarları için aynı evlerin içine gömülüyordu. Ancak diğer yerleşimlerde, biyolojik akrabalıkları olmayan pek çok çocuk ve bebek aynı binalara gömülmüş olarak bulundu. Current Biology dergisinde yayınlanan sonuçlar, eski insan topluluklarındaki akrabalık türlerinin dikkate değer çeşitliliğini vurguluyor. İncelenen en erken yerleşmeler olan Aşıklı Höyük ve Boncuklu Höyük’te (yaklaşık 10.000 yıl önce), birlikte gömülen kişiler sıklıkla kardeşler ve ebeveyn-çocuk çiftleriydi. Daha sonra iskan edilen iki yerleşme olan Çatalhöyük ve Barcın’da daha şaşırtıcı bir sonuç bulundu. Her iki bölgede de çok sayıda çocuk ve bebek mezarının bulunduğu binalar, biyolojik ilişkilerin oldukça nadir olduğunu gösterdi.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
1- Mısır’da 3.000 Yıllık ‘Kayıp Altın Şehir’ Nihayet Bulundu
Arkeologlar, Mısır’da bulunan en büyük antik kent olduğuna inanılan ve binlerce yıldır kum altında gömülü olan ‘Kayıp Altın Şehir’i ortaya çıkardı. Uzmanlar bu keşfin, Tutankamon’un mezarının ortaya çıkarılmasından bu yana en önemli buluntulardan biri olduğunu söylüyor.
Şehir 3.000 yaşında, Amenhotep III dönemine tarihleniyor ve daha sonra Tutankamon ve Ay tarafından kullanılmaya devam edildi. Dr. Zahi Hawass, Aten adıyla bilinen kentin şu ana dek Mısır’da bulunan en büyük antik şehir olduğunu söylüyor. Kentin tarihi, MÖ 1391’den 1353’e dek tahtta kalan ve Mısır’ın en güçlü firavunlarından biri olarak görülen 3. Amenhotep dönemine kadar uzanıyor. Dr. Hawaas, “Birçok yabancı ekip bu şehri aramış ama hiç bulamamıştı. Ayrıca arkeolojik çalışmalar devam ediyor ve ekibin hazinelerle dolu, dokunulmamış mezarlar bulmasını bekliyoruz.” diyor.
Haber hakkında daha fazla detay için tıklayın.
BONUS
Adana’daki Camiden Çalınan Tarihi Çiniler, İngiltere’de Bulundu
You must be logged in to post a comment Login