Tunç Çağı çiftçileri, inekleri diğer evcilleştirilmiş hayvanlara kıyasla daha öncelikli bir beslenme stratejisi uygulamış olabilirler.
Antik mahsul ve evcil hayvanların tarih öncesi Avrasya’da nasıl kullanıldıklarına dair veriler, arkeolojik bulgulardan elde edilebiliyor. Ancak bunun yanı sıra, arkeologların henüz tam anlayamadıkları bir şey var: Tunç Çağı çiftçileri ve çobanları, yeni evcilleştirdikleri hayvan türlerini uzun süredir devam eden hayvancılık ve mutfak geleneklerine nasıl dahil etmişlerdi?
Washington Üniversitesi’nden arkeologlar tarafından yürütülen yeni araştırmalar, et ve süt ürünlerinin, Tunç Çağı Çin’inde insanların beslenmesinde önceden düşünülenden daha önemli bir role sahip olduğunu gösteriyor. Araştırma ayrıca çiftçilerin ve çobanların, dünyanın diğer bölgelerinden farklı olarak ineklere, koyun ve keçilere davrandıklarından daha farklı davrandıklarını gösteriyor. Bu çiftçiler, ineklerini evlerine daha yakın bir yerde tutuyordu ve onları aynı zamanda kendi tüketimleri için yetiştirdikleri tahılların yan ürünleriyle (örn. darı bitkisinin sapları) besliyordu.
Scientific Reports’ta yayınlanan çalışma, Gobi Çölü ile Tibet Platosu arasında Orta ve Doğu Asya arasındaki antik mahsullerin hareketini kolaylaştıran ve kilit bir bölge olan Hexi Koridoru boyunca dokuz bölgeden yeni ve daha önce yayınlanmış verileri birleştiriyor.
(Danimarka’da Çok İyi Korunmuş Bir Tunç Çağı Kılıcı Bulundu)
Çalışmanın yazarları doktora sonrası araştırma görevlisi Petra Vaiglova ve arkeoloji doçenti Xinyi Liu, analizlerini kemik buluntularına ve insanlardan, hayvanlardan ve bitkilerden elde edilen diğer izotopik verilere dayandırdı.
Vaiglova, “Kararlı izotop analizi yöntemini kullanarak, kuzeybatı Çin’de yer alan Hexi Koridorunda Tunç Çağı boyunca yetiştirilen yerel otoburların diyetlerini inceledik. Sonuçlar, sığır, koyun veya keçilerin farklı ekolojik bölgelere bağlı olarak birbirlerinden ayrı bir şekilde yetiştirildiğini gösterdi. Bunun, gelenek ve yenilik arasında bir denge kurmayı amaçlayan yerel çiftçiler tarafından yapılan çeşitli hayvancılık faaliyetlerinin bir sonucu olduğunu öneriyoruz.” diyor.
Vaiglova, “Önceki araştırmalarda, bu yöntem insan diyetinin doğasını ve farklı evcil hayvanların bundaki rolünü anlamak için kullanılmıştı. Şimdiki çalışmamızda ise, farklı hayvan diyetlerine dair küçük ayrıntılarını inceleyerek bunun bize Tunç Çağı’nda hayvancılık aktiviteleri hakkında ne söylediğini anlamaya odaklandık.”
Koyun ve keçiler, köylerin çevresinde otlayarak mevcut bitki örtüsünü yemiş gibi görünürken, bilim insanları sığırların hem otlatıldığına hem de beslendiğine dair kanıtlar buldular. Araştırmacılar, analiz ettikleri sığır kemiklerinde yüksek miktarda bitki moleküllerine rastladılar. Saptanan bitki molekülleri, orijinal olarak Doğu Asya’da yetiştirilen darı bitkisi de dahil olmak üzere, doğal bitki örtüsüne çok az katkıda bulunduğu ve kurak koşullara daha fazla uyum sağlayan yerlerde yetişen bir bitki grubunu işaret ediyor.
Bu bulgular, sığır diyetlerinin insanların onlara bakmasından daha fazla etkilendiğini ve bu nedenle sığırların koyun ve keçilere kıyasla insan yerleşimlerine daha yakın yetiştirilmiş olabileceğini düşündürmektedir.
Liu ve Liu’nun Washington Üniversitesi’ndeki laboratuvarından diğer araştırmacılar, Çin’deki sosyal ve mutfak sistemlerinin bölgeye özgün yetişen mahsullere ve egzotik evcil hayvanlara nasıl tepki verdiğini inceliyor. Liu’nun araştırması, eski Çin merkezinde benimsenen dış kaynaklı yeniliklerin mevcut ve oldukça organize sosyal ve kültürel sistemler içinde nasıl dönüştürüldüğünü ortaya çıkardı.
Liu, “Sonuçlarımız, farklı bir ortamda ve farklı bir şekilde evcilleştirilmiş bir hayvan olan sığırın, Hexi Koridoru’nda benimsenmesi ve yerelleştirilmesinde benzer bir süreç olduğunu gösteriyor. Sığırların otlatılması için uygun otlak alanlarının sınırlı olduğu yerlerde, insanlar yerel domuz yetiştirme ekonomisini sığırları ahırda besleyerek uyarladılar.” diyor.
Araştırmacılar, bu sonuçların, koyun ve keçilerin yanında yerel veya daha uzak meralarda dolaşmasına izin vermek yerine sığırların insan yerleşimlerine daha fazla bağlı olduğu Kuzey Çin’den modern etnografik örneklerle de örtüştüğünü belirtiyor.
Liu, geçmişteki tarım ve beslenme koşullarını anlamanın, bugünün dünyasında karşılaştığımız bazı zorluklarda bize yardımcı olabileceğini söylüyor. Elbette ki, bu zorluklar sosyal olduğu kadar çevresel faktörleri de kapsıyor.
Liu, “Tahminlere göre, topraktaki nemin küresel ölçekte giderek daha fazla tükenip ısınan bir iklim bağlamında, kuzeybatı Çin’in Holosen ortası koşullarına paralellikler çizilebilir.” diyor.
M.Ö 5000 ila 1500 yılları arasında Avrasya kıtasında çiftçiliğin yaygınlaşmasının derin, uzun vadeli sosyal etkileri oldu. Kıta iç kesimlerindeki tarımsal yeniliklerin kendine özgü doğasını belirlemek, günümüzün marjinal çevrelerindeki tarım ve hayvancılık uygulamalarının geliştirilmesine yardımcı olabilir.”
Washington University in St. Louis. 4 Ağustos 2021.
Makale: Vaiglova, P., Reid, R. E., Lightfoot, E., Pilaar Birch, S. E., Wang, H., Chen, G., … & Liu, X. (2021). Localized management of non-indigenous animal domesticates in Northwestern China during the Bronze Age. Scientific Reports, 11(1), 1-13.
You must be logged in to post a comment Login