2000 yılında Hindistan'ın Keşmir Vadisi'nde keşfedilen dev bir fosil fil kafatası, fil evrim tarihinin az bilinen bir bölümünü aydınlatıyor.
İngilizce'de "Bir fil asla unutmaz", Türkçe'de ise "Fil hafızalı olmak" diye bir söz var. Peki bu ne kadar doğru?
Binlerce yıl önce insanlar, filleri avlamak ve diğer kaynaklardan yararlanmak için düzenli olarak Şili'deki Tagua Tagua Gölü'ne gidiyordu.
Vahşi Afrika filleri, insan olmayan hayvanlar arasında nadir görülen bir yetenek olan isme benzer çağrılarla birbirlerine hitap ediyor.
Araştırmalar, fillerin selamlaşmak için kulaklarını, gürlemelerini, hortumlarını ve diğer iletişim biçimlerini kullandıklarını gösteriyor.
Binlerce yıl boyunca insanlar ideal taşları elde etmek amacıyla belirli taş ocaklarına uzun ve zorlu yürüyüşler yapıyorlardı. Peki neden?
Bilim insanları, fillerden türetilmiş pluripotent kök hücreler elde ettiler ve bu gelişme tüylü mamutları diriltme şansını artırabilir.
İnsanların cenaze törenlerine benzer hayvan davranışlarını inceleyen araştırmaya göre, Asya filleri yüksek sesle yas tutuyor ve ölü yavrularını gömüyor.
Avrupa'daki Orta Çağ sanatçıları, fillerin sözlü ve yazılı tasvirlerine güvenmek zorundaydı; dolayısıyla çok çeşitli tasvirler ortaya çıktı.
Doğu Hindistan'daki arkeologlar, bölgenin ağırlıklı olarak Budist olduğu MÖ 3. yüzyıla tarihlendiği düşünülen bir fil heykeli ortaya çıkardı.
Hayvanat bahçesindeki bir Asya fili, kahverengi benekli sarı muzları kendi kendine soyarak yemeye başladı.
Kemikler üzerinde taş aletlerle yapılan izlerin analizine göre, Neandertaller binlerce yıl önce düzenli olarak dev filleri avladı ve yedi.
Filler olağanüstü hafızalarıyla tanınıyor ve hatta fil hafızalı olmak diye bir deyim var. Peki fillerin asla unutmadıkları doğru mu?
Bir zamanlar dünyada çok sayıda devasa boyutlarda hayvan vardı. Ama bugün gezegenimizde sadece birkaç büyük hayvan var.
Günümüz Roma’sından çok uzak olmayan bir bölgede, 400.000 yıl önce ölü fillerin kemiklerinden yapılmış standart aletler keşfedildi.
Şimdiye kadar var olan en büyük kara memelilerinden biri, en az 8.000 kg kaybederek bilinen en küçük fillerden biri haline gelmiş.
Araştırmacılar, şimdi enkaz halindeki 487 yıllık bir geminin kargoları arasında olan fil dişleri içinde korunmuş antik DNA’yı inceliyorlar.
Yapılan araştırma, bu dev canlıların Homo sapiensler ve diğer insan türleriyle uzun süre birlikte bulunmalarıyla ilgili olduğunu öne sürüyor.
Kayseri’de Yamula Barajı civarında sürdürülen kurtarma kazılarında, en büyüğü 2.80 metre boyunda olan üç defans dişi bulundu.
Almanya'da Homo heidelbergensis türüne ait kalıntıların olduğu bölgede 300.000 yıllık eksiksiz bir fil iskeleti ortaya çıkarıldı.