Hiç Fil Görmemiş Orta Çağ Sanatçıları Filleri Nasıl Çizdi?

Avrupa’daki Orta Çağ sanatçıları, fillerin sözlü ve yazılı tasvirlerine güvenmek zorundaydı; dolayısıyla çok çeşitli tasvirler ortaya çıktı.

Orta Çağ Avrupa’sında çok az sanatçı gerçek bir fil görmüştü, bunun yerine tasvirlerinde bugün hala hayranlık uyandıran şaşırtıcı çeşitlilikte filler yaratmışlardı. C: The British Library

Orta Çağ Avrupa’sındaki illüstratörler için, fil gibi daha önce hiç görmedikleri hayvanları resmetmek, insanlığın ahlakını şekillendirme görevlerinin önemli bir parçasıydı. Önemli olan bu tür yaratıkların Hıristiyan ruhani terimleriyle neyi temsil ettiğiydi; yani bir aslan güç ve cesaret erdemlerini temsil ederken bir yılan ve zehri günahı temsil edebilirdi.

Bu tür tasvirler, İncil’deki hikâyelerin yanı sıra, 16. yüzyılda matbaanın baskın hale gelmesinden önce yaratılan olağanüstü tezhipli el yazmalarında -resimli hayvan ansiklopedileri de dâhil olmak üzere- ortaya çıktı.

(İlgili: Orta Çağ Yataklı Mezarlarının Gizemi Çözüldü)

Filler de fantastik canavarların Orta Çağ Avrupa’sındaki en eski temsilleri arasındaydı. Fillerin çocuklarıyla olan bağları bağlılığı temsil ederken, fillerin daha küçük hayvanlara karşı nazik olmaya özen gösterdiklerine dair hikâyeler de başkalarına karşı nezaketi simgeliyordu. Fillerin, muhtemelen bir kişiyi kolayca günahtan kurtaracak güce sahip olduğu için, İsa Mesih’in ruhsal kurtuluşunu temsil ettikleri de söylendi.

Ancak sorun şuydu ki, Orta Çağ Avrupa’sında çok az sanatçı gerçek bir fil görmüştü; bunun yerine, bugün hala hayranlık uyandıran şaşırtıcı çeşitlilikte muhteşem hayvanlar yarattılar.

Büyük İskender’in şövalyeleri, 1445 civarında Fransa’da oluşturulan Talbot Shrewsbury Kitabından alınan bu tezhipte filleri mızraklıyor. C: The British Library

Dev ejderha savaşçıları

Filler, Tanrı’nın hayvanat bahçesindeki tüm hayvanların en büyüğüydü. Ejderhaların ölümcül düşmanları oldukları söylenirdi – filler İsa’yı temsil ederken, ejderhalar şeytanı temsil ediyordu – ve birçok Orta Çağ resminde filler göllerde doğum yaparken gösteriliyordu -böylece ejderhalar yavrularını ele geçiremeyecekti.

Filler Avrupa’da ilk kez MÖ 280 yılında Helen kral Pyrrhus’un başarısız İtalya istilası için 20 fil getirmesiyle istilacı ordularla birlikte görüldü. Kartacalı general Hannibal da, on yıllar sonra İkinci Pön Savaşı sırasında, MÖ 218- 201, Alpler boyunca yürüttüğü 37 savaş filiyle ünlü.

Roma İmparatorluğu zamanında, hem Kuzey Afrika’dan hem de Hindistan’dan filler düzenli olarak başkente getiriliyor, bazen savaş hayvanı ama genellikle de geçit törenleri ve sirkler için kullanılıyordu. Filler ayrıca Roma sikkelerinde de sıkça yer alıyordu.

Ancak MS 5. yüzyılda Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, filler ve onların ilk elden tanıkları Avrupa’da neredeyse tamamen yok oldu, ancak filler daha sonraki yüzyıllarda krallara ve papalara hediye olarak verilerek çok nadiren de olsa tekrardan ortaya çıktı.

Sonuç olarak, manastırlardaki keşişler de dahil olmak üzere daha sonraki Orta Çağ illüstratörlerinin referans alacak çok az kaynağı vardı.

Almanya’dan sanatçı Uli Westphal, “Bu hayvanların gerçekte nasıl göründüğüne dair gerçek bir bilgileri olmadığından, illüstratörler fili morfolojik olarak yeniden yapılandırmak için sözlü ve yazılı aktarımlara güvenmek zorundaydılar. Böylece de var olan gerçek bir yaratığı yeniden icat ettiler.” diyor.

Westphal, Orta Çağ’daki fil tasvirlerini araştırdı ve yüzünde trompet bulunan ejderha benzeri bir yaratık; bacakları ve dişleri olan devasa ve balığı andıran bir şey; ayrıntılı hortum benzeri burunları olan birkaç geyik ve at da dahil olmak üzere filleri temsil ettiği iddia edilen düzinelerce tuhaf canavarı gösteren bir eser yayınladı.

Westphal’ın araştırması ayrıca, anatomik olarak doğru bir fili veya tamamen hayal ürünü bir fili temsil ediyor olabilecek tek bir tasvirden türetildiğini belirlediği Orta Çağ fil illüstrasyonlarını da belgeledi.

Bu olağanüstü tasvirler, erken dönem Budist benzetmesi olduğu söylenen, bir grup kör adamın bir fille karşılaşması ve filin vücudunun tek bir parçasına dokunduktan sonra onu tasvir etmesine dair eski bir hikayeyi hatırlatıyor: Hikayede filin gövdesine dokunan adam “duvar gibi” derken kuyruğuna dokunan adam ip gibi, hortumuna dokunan adam ise yılan gibi diyordu.

İngiltere’de 1250 yılı civarında yaratılan Northumberland kitabından alınan bu resimde bir ejderha kuyruğunu bir filin bacaklarına doluyor. C: Getty Museum

Eleazar’ın fili

Eleazar Avaran’ın İncil’deki hikâyesi, Orta Çağ fil tasvirleri için özellikle zengin bir kaynaktı.

Eleazar, MÖ 165 yılındaki Makkabi İsyanı sırasında, savaşta bir düşman savaş filini altından kayıp mızrağını saplayarak öldürdüğü söylenen Yehuda Makkabi’nin kardeşiydi; hikayeye göre fil, daha sonra savaşçının üzerine çökerek onu ezip öldürüyordu.

New York Touro Üniversitesi’nden tarihçi Henry Abramson’a göre, Eleazar’ın Makkabi’nin Birinci Kitabı’ndaki hikâyesi Hıristiyanlıktaki şehitlik kavramıyla bağlantılı hale geldiği için Orta Çağ Hıristiyan el yazmalarında sık sık tasvir edilmişti.

Ancak öyle görünüyor ki, bu Orta Çağ sanatçılarının hiçbiri ne gerçek bir fil görmüştü, ne de bir insanın filin altından nasıl kolayca kayabileceğini hayal edebiliyorlardı.

Sonuç olarak, Eleazar’ın Hıristiyan anlatılarının tasvirlerinde  görülen hayali fillerin çoğu en sıra dışı Orta Çağ tasvirleri arasındaydı – biri biraz ata, diğeri kocaman bir köpeğe, bir diğeri de hortumu olan yılan gibi bir kediye benziyordu.

Her tasvirde fil, savaşçılarla dolu kaleyi andıran yapıyı taşıyor ve altında da savaşçı Eleazar yatıyor. 

Abramson, “Sanırım en çok hoşuma giden, bana Dr. Seuss’u hatırlatanları.” diyor. “Trompet benzeri bir burnu, gövdesi boyunca dalgalar var.”

Bu tür hayali filler, gerçek hayvanların gerçek tasvirleri karşısında bile dirençli olduklarını kanıtladılar.

Westphal araştırması sırasında, Orta Çağ illüstratörlerinin filleri -belki de ilk elden nadir bir tasvirden yola çıkarak- kabaca doğru tasvir ettiklerinde bile genellikle daha fantastik özellikleri resmetmeye geri döndüklerini keşfetti.

Westphal, “Fillerin neye benzediği gerçekten önemli değildi.” diyor. “Önemli olan temsil ettikleriydi.”


National Geographic. 2 Ağustos 2023.

You must be logged in to post a comment Login