Köpekler, 10.000 Yıl Önce Kuzey Amerika’ya Gelmiş

Illinois’de bulunan üç köpeğe ait kalıntılar, Amerikalar’daki bilinen ne eski evcil köpeklerin varlığını kanıtlıyor. Dünya çapındaki arkeolojik kayıtlar göz önünde bulundurulduğunda, bu köpekler aynı zamanda kasıtlı ve tekil gömülmenin de en eski kanıtlarını oluşturuyor.

Stillwell II olarak bilinen köpeğin iskeletine ait kalıntılar. C: Del Baston/Amerikan Arkeoloji Müzesi

Yeni araştırmalar, evcil köpeklerin 10.000 yıldır Kuzey Amerika’da olduğunu gösteriyor. Söz konusu bulgular, 1960 ve 1970’lerde Illinois’de, Amerikalı arkeolog Gregory Perino tarafından bulunan üç köpek iskeletinin yeniden incelenmesine dayanıyor. Illinois Eyalet Müzesi’nde saklanan kalıntıların yaşı, modern teknikler kullanılarak belirlenmemişti. Bu yüzden, Durham Üniversitesi’nden Angela Perri’nin liderliğini üstlendiği yeni bir inceleme başlatıldı.

Illinois Nehir Vadisi’nin aşağısında yer alan Koster bölgesinde iki, Stillwell II olarak adlandırılan alanın yakınlarında da bir köpek kalıntısı bulundu. Söz konusu bölgelerden elde edilen kalıntıların radyokarbon yaşı, 9.630 ila 10.190 yıl öncesini gösteriyor. Yani daha önceki tartışmalı tarihlerden 1.000 yıl daha öncesi. Daha önce Kuzey Amerika’daki en eski evcil köpek kalıntısı, Teksas’ın 9.300 yıllık bir bölgesinde bulunmuştu.

“Koster ve Stillwell bölgelerinde bulunan köpekler, Amerikalar’ın en eski köpek kalıntılarını oluşturuyor. Bu köpekler aynı zamanda dünya çapındaki arkeolojik kayıtlara göre, köpeklerin kasıtlı gömülmesinin en eski örneği.”

Geçen yıl yayınlanan genetik kanıtlarla tutarlı olan yeni tarihler, evcil köpeklerin yaklaşık 10.000 yıl önce Amerikalar’da olduğunu gösteriyor.

Bu çok uzak bir tarih gibi görünse de, ilk insanların Kuzey Amerika’ya yaklaşık 15.000 yıl önce ayak bastığı düşünülüyor. Bu kadar erken değilse bile son Buz Çağı’ı kapanırken geldikleri kesin. Kuzey Amerika’ya gelebilmek için ya kıyı boyunca ilerlemişlerdi ya da devasa buz kütlelerinin üstünden, Beringia kara köprüsünü geçmişlerdi.

Avrasya’daki ilk evcil köpeklerin ise en erken 40.000 yıl, en geç 16.000 yıl önce ortaya çıktığı düşünülüyor. Büyük olasılıkla Amerikalı ilk göçmenler, yanlarında köpeklerini de getirmişti. Arkeolojik herhangi bir bulgu olmamasına rağmen bu büyük bir olasılık. Böylesi bir durum gerçekleşmiş ise bilinmeyen birçok şey açığa kavuşacak.

Araştırmanın yazarları, “Köpekler, göçmen gruplara farklı açılardan yardım etmiş olabilir; eşyaların ve insanların taşınmasında, avlanmada, insanları ısıtmada, acil durumları bildirmede ve düşmanları korkutup kaçırmada görev almış, yemek ve kürk kaynağı olarak kullanılmış olabilirler.” diyor.

Ancak yeni bir araştırma, Amerikalar’daki ilk insan varlığı ile ilk evcil köpeklerin varlığı arasındaki yaklaşık 5.000 yıllık arkeolojik boşluğu vurguluyor. Söz konusu inceleme iki olasılığı öne sürüyor: Birinci olasılık, köpeklerin Kuzey Amerika’ya insanlarla gitmesine rağmen arkeolojik kanıtların kayıp olduğunu öne sürüyor. İkinci olasılığa göre, insanların peşi sıra gerçekleştirdiği göç sürecinde köpekler çok daha sonra gelmişti. Elde kesin bir kanıt olmadığından her iki senaryo da doğru olabilir.

Kuzey Amerika’daki ilk köpeklerin, o bölgeye ait kurtlardan evcilleştirildiğini öne süren üçüncü olasılık, geçen yıl gerçekleştirilen genetik analiz ile çürütülmüştü. Amerika’nın ilk köpeklerine ait genomların, Eskimo köpekleri gibi Kuzey Kutbu’nda gözlemlenen türlerin genomlarına yakın olduğunu da yine bu analiz kanıtlamıştı.

Stillwell’deki köpeğin alt çenesi. Ön dişlerdeki yıpranmalar, net bir biçimde görülüyor. C: A. Perri

Daha önce de belirtildiği gibi, Koster ve Stillwell’de bulunan köpekler bilinçli bir biçimde gömülmüştü. Almanya’daki arkeologlar, 14.200 yıllık bir köpeğin gömüldüğünü geçen yıl ortaya çıkarmıştı. Fakat söz konusu mezarda köpek ile beraber insan kalıntıları da bulunduğundan bu köpeğin tekil bir biçimde gömüldüğü söylenemez.

Koster’da bulunan köpekler, mezarın çevresini sınırlayarak orada bir mezar olduğunu gösteren çok da derin olmayan bir alana,  Stillwell’deki o tek köpek ise ön bacakları bedeninin içine doğru bastırılmış bir biçimde, insanların  yaşadığı bölgede yer alan bir zemine gömülmüştü.

Köpeklerin bilinçli bir şekilde gömülmesi, köpek kalıntılarının daha iyi korunmasına yol açan yeni bir insan davranışını ve daha öncesinde arkeolojik kayıtlarda köpeklerin neden bu kadar az bulunduğu konusunda olası bir açıklama sunuyor olabilir.

Beringia ve Güney Sibirya boyunca keşfedilen antik köpek kalıntılarının 17.200  ila 12.800 yıl öncesine dayandığı düşünülse de söz konusu tarih aralığı yine de kesin değil. Öte yandan, bu yeni araştırma ile birlikte, Amerikalar’daki antik köpek kalıntılarını belirleyebilmek ve tarihi doğru bir biçimde teyit edebilmek adına ilk defa çağdaş kronolojik ve fiziksel evrim teknikleri kullanıldı.

Almanya’daki 14.200 yıllık köpek mezarı araştırmasında yer alan, doktorasını Leiden Üniversitesi’nde tamamlayan veteriner Luc Janssens, gerçekleştirilen bu yeni çalışmanın kusursuz olduğunu düşünüyor.

Perri ve Illinois Eyalet Müzesi Araştırma ve Koleksiyon Merkezi’ndeki ekip arkadaşları, üç köpeğin iskeleti ile ilgili en yeni çalışmaları gerçekleştirdi. Kemiklerin üzerinde doğrama ya da deri yüzme işleminin yapıldığına dair herhangi bir ize rastlamayan araştırmacılar, köpeklerin yenilmediğinden emin. İzotop analizi ise köpeklerin nehirdeki balıklar ile beslendiğini gösteriyor.

Söz konusu çalışmadan önce, farklı araştırmacılar, Koster bölgesindeki köpeklerin DNA örneğini çözümlemişti. Genetik analiz, Koster’deki köpeklerin Sibirya kökenli olabileceğini gösteriyordu. Öte yandan, çalışma ile ilgili tek eksik noktanın tam da bu konu olduğu düşünülüyor.

Princeton Üniversitesi- Moleküler Biyoloji Bölümü’nde genetikçi olan ve ilk köpekler üzerinde uzmanlaşan Bridgett vonHoldt, “Sadece kalıntıların tarihi ile ilgili olan bu projenin hiçbir genetik veriyi sağlamadığı ortada.   Bulguların düşünüldüğünden çok daha eski olduğu ve köpeklerin Kuzey Amerika’ya çok daha erken bir dönemde geldiği anlaşılıyor.” diyor.

Analizi doğru bir biçimde gerçekleştirmek isteyen araştırmacılar, iskeletleri tekrar inceledi. Dişi olduğu düşünülen Stillwell’deki köpeğin kilosu ve yapısı, küçük  İngiliz av köpeği cinsini andırıyor: boyu 50 santimetre, ağırlığı ise 16 ila 31 kilo aralığında. Koster bölgesindeki köpekler ise çok daha zayıf ve kısa.

İlginçtir ki Stillwell’de bulunan köpeğin diş hastalıklarından muzdarip olduğu ve dişlerinin ciddi bir biçimde yıprandığı görüldü. İlk iki azı dişi büyük ölçüde aşınmıştı. Sağ alttaki köpek dişi ise körelmişti.Araştırmacılara göre,  köpeğin yaşadığı süre içerisinde kemik çiğnemesi, böylesi yıpranma ve aşınmaya yol açmıştı.

Araştırmacılar, “Düzenli diş bakımı yapılmazsa, günümüzde yaşayan evcil köpeklerin de benzer ağız patolojisine sahip olması kuvvetle muhtemel. Modern veterinerlik çerçevesinde düşünüldüğünde Stillwell II olarak adlandırılan köpeğin rahat bir yaşama sahip olmadığı anlaşılıyor.” diyor.

Perri ve ekip arkadaşları, Amerika’daki ilk köpeklerin hem kültürel hem de ekolojik açıdan insan yaşamını etkilediğini düşünüyor. Bilinçli bir biçimde gömülmeleri, köpeklerin Geç Paleolitik Dönem’e kadar Amerikalar’daki insanların bir parçası olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda köpeklerin Amerikalar’a gelmiş olması, çevresel etkilerin dışında düşünülemez. Amerika’ya ulaşan ilk evcil türlerden biri de büyük olasılıkla bu köpeklerdi. Böylesi bir gelişme, farklı sonuçlar doğurmuş olabilir: avlanma söz konusu olduğunda küçük memelilerin nüfusunda yaşanan değişiklikler, melezleşen farklı köpek cinslerinin ortaya çıkması, etçil hayvanlarda gözlemlenen hastalıkların yaygınlaşması ya da hayatta kalma mücadelesi, bunlardan birkaçı.

Araştırmacılar, “Pleistosen- Holosen geçiş dönemlerinde ve Amerikalar’a insanların yerleşme sürecinde köpekler, avlanma ve göçebelik ile ilgili noktalarda önemli roller üstlenip uyum süresine katkıda bulunmuş olabilir.” diyor.


Gizmodo. 01 Ocak 2019. 

Makale: Perri, A., Widga, C., Lawler, D., Martin, T., Loebel, T., Farnsworth, K., … & Buenger, B. (2019). New evidence of the earliest domestic dogs in the Americas. American Antiquity, 84(1), 68-87.

Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı. Bölümün kendi dergisinde editör olarak görev aldı. Halen özel bir okulda İngilizce öğretmeni.

You must be logged in to post a comment Login