Arkeologlar Tepkili: Kültürel Mirasımız Yok Ediliyor

İzmir’in Kemalpaşa ilçesi yakınındaki Karabel Kaya Kabartması’nın defineciler tarafından hilti ile parçalanmasına tepkiler büyüyor.

Hitit dönemine ait 3.200 yıllık kabartma, definecilerin kurbanı oldu. C: Bengi İnak

Son zamanlarda sayıları gittikçe artan defineci tahribatı, ulusal çapta tepki çekmeye başladı. Türkiye’nin her bir yanında artan tahribat faaliyetleri, insanlığın kültürel mirasına karşı büyük bir tehdit oluşturuyor.

(Defineciler Karabel Kaya Kabartmasını Parçaladı)

Arkeofili ekibi, geçtiğimiz ay Türkiye’nin dört bir yanında canlı yayınla kazı yaparak internet üzerinden eserlerin satışını yapan definecilerin içine sızmış ve durumun vehametini ortaya koymuştu. Söz konusu sayfalarda her gün kaçak kazılarla elde edilmiş tarihi eserler satışa çıkarılıyor, detektörler satılıyor, bulunan mozaiklerin videoları paylaşılıyor.

Hiçbir önlem alınmadığı için elbette ki o günden bu yana definecilik faaliyetleri de hız kesmeden devam etti. Son olarak İzmir’deki 3.200 yıllık Karabel Kaya Kabartması’nın parçalanması ise son damla oldu.

“Elimizi taşın altına koymak gerekiyor”

Definecilerin sıklıkla tahrip ettiği yerlerden biri olan Aigai Antik Kenti’nin kazı başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin, işin çığrından çıktığını ve hiçbir zaman olmadığı kadar defineciliğin yoğunlaşmaya başladığını söylüyor.

Arkeofili’ye yaptığı açıklamada Doç Dr. Sezgin, “Bu konuda gerek devlet kurumlarının, gerekse de bizim bir şeyler yapmamız gerekiyor. Acil bir eylem planının hazırlanması gerektiğini düşünüyorum. Aklıma ilk gelen, bu konuda kapsamlı bir sempozyum düzenlenmesi. İnsanlara defineciliğin devlet malını yağmalamak olduğunu anlatmamız lazım. Definecilik kelimesi zannederim çok hafif kalıyor. Aslında devletin de hepimizin malı olan kültür varlığının çalınması olduğunu anlatmamız lazım. Definecilik kelimesini belki de hiç kullanmamak lazım. En güzeli devletin kültür varlığının hırsızlığı olarak tanımlamak lazım. Binlerce yıldır yerinde duran karabel anıtının yok edilmesine anlam vermek mümkün değil. Bu kadar basit bir şekilde yok edilmesine göz yumamayız. Bu topraklar için anıtsal nitelikteki varlıkların yok edilmesi gerçekten çok üzücü. Binlerce yıllık birikimin bir anda yok edilmesi hepimizi çok üzüyor. Bu konuya ilişkin hepimizin elimizi taşın altına koymamız gerekiyor. Ne gerekiyor ise yapmak gerektiğini düşünüyorum.

“Artık yeter!”

Batı Anadolu’daki en önemli Hitit Dönemi eseri Karabel Kaya Kabartması’nın, defineciler tarafından tahrip edilme haberini duyduğunda beyninden vurulmuşa döndüğünü belirten Arkeolog-Editor Nezih Başgelen,

“En son 2016’da Karabel kabartmasının asitli bir maddeyle tahrip edilmeye çalışıldığını görünce Turgutlu’dan doktor Cihat Levent ile birlikte jandarmayı devreye sokup o dönemki bu tarz bir müdahaleyi engellemeyi başarmıştık. Durumun ne kadar vahim olduğunu 2016’da Hürriyet’ten Serkan Yedig’i Karabel’den dinamitlenen Frig Anıtlarına kadar bizzat götürüp yerinde belgeleterek Hürriyet’te tüm örneklerle birlikte haber olmasını sağlamıştık. Ardından gene Dr. Cihat Levent’le birlikte Karabel’in acilen korunması için İzmir valisine bizzat dilekçe ile başvurduk. Kamuoyunu bilgilendirmek için ise 2017 İzmir Kitap Fuarı etkinlik bölümünde Karabel ile benzer anıtların durumunu  irdeleyen bir toplantı da düzenledik. Ama ne yazık ki İzmir’deki ilgili bürokrasi, bilim ve kültür çevrelerini bir türlü harekete geçiremedik.”

“İçimiz yanıyor. Söz bitiyor. Çok ama çok üzgünüm. Yaşadığımız cennet coğrafyayı cehenneme çevirmeye azmetmiş bu gözü dönmüş zebanileri ne pahasına olursa olsun engellemek durumundayız. Durum vahim ötesi. Ülkemizin dört bir yanında arazideki tüm kültür varlıkları, kaya anıtları, tümülüsler, ören yerleri, yazıtlar definecilerin tehdidi ve tahrip tehlikesi altında. Binlerce yıldır bir şey olmadan bizlere ulaşmış kültür mirasımızı, tarihi eserlerimizi ve ülkenin eski eser envanterini bu tip tahriplerle bir bir kaybediyoruz. Ülkemizin aydınları, müzecileri, arkeologları, sanat tarihçileri, mimarları, restoratörleri, bilim insanları her işimizi bırakıp bu saldırıları tahripleri engelleyebilmek için ilgilileri de yetkilileri de yanımıza alıp bir an önce harekete geçmek durumundayız.”

“Arazi teşkilatları kurulmalı”

Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ise, defineciliğin Türkiye’nin bir ayıbı durumuna geldiğini söylüyor.

Öncelikle yasal mevzuatın daha açık ve uygulanabilir hale getirilmesi gerektiğini belirten Özdoğan, esas çözüm olarak yapılması gereken şeyin arazi teşkilatlarının kurulması olduğunu söylüyor.

“Arazi teşkilatları kurulmalı. Diğer ülkelerde olduğu gibi arazide dolaşacak donanımda, bölgesinde yetkili ve aynı zamanda sorumlu olmalı. Mevcut sistemimiz arkeologları müzeye tıkıyor, araziye çıkmak için izin almaları gerekir, kaçak kazıya müdahale yetkileri olmadığı gibi, bölgelerindeki tahribattan da sorumlu değillerdir.”

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login