Domuz mahkemelerinden tüysüz yüzlere sayısız tuhaflıkların yaşandığı Orta Çağ’da neler trend olmuş bir göz atalım.
Eski kuşakların gelenek, inanış ve adetlerine bakıp da bunları yadırgamamak çoğu zaman elde değil. Ancak, bunca dönem arasında Orta Çağ kadar tuhaf olanı pek az.
Doğmak için çok talihsiz bir dönem olduğu düşünülen Orta Çağ’da insanların yoksul, yiyeceğin kıt, her şeyin kirli olduğuna ve tüm bunların bir araya gelişinden doğan sefaletin nüfusu kırıp geçirdiğine dair ortak algı var. Orta Çağa ilişkin bu algının dışında bilediğimiz şey ise insanlık tarihinin en garip, en gülünç ve en şaşırtıcı trendlerinin bu dönemde ortaya çıkmış olması. İşte size Orta Çağ döneminin bazı eksantriklileri.
12- Hayvan mahkemeleri
Orta Çağ’da hayatın zor olduğuna şüphe yok, ancak bu zorluk yalnızca insanlar için geçerli değildi. Tıpkı iki ayaklı sahipleri gibi, böceklerden büyükbaşlara kadar tüm hayvanlar yasayı ihlal ettikleri şüphesi üzerine mahkemeye çıkarılıyordu. Orta Çağ’da sanığın bir hayvan olduğu en az 85 mahkeme kaydı bulunuyor. Hayvanların sanık koltuğuna oturma hikayeleri ise kimi zaman trajikken kimi zaman absürt olabiliyor.
Hayvan mahkemelerinin en azılıları İnsan vücutlarını kemirmekten çocuk yemeye kadar birçok şeyle suçlanan ve hüküm giyen domuzlar. Mahkemeye çıkarılan domuzların çoğu suçlu bulunuyor sonrasında ise asılarak veya kazığa bağlanıp yakılarak idam ediliyordu. 1386’da görülen bir davada, suçlu bulunan domuz yelek ve eldiven giydirilip insan maskesi takılarak idam edilmiş.
(Ortaçağ El Yazmalarında Kediler ve Patiler)
Kanunun sert tokadını yiyen sadece domuzlar değildi. 1474’de mahkeme bir horozu yumurtlayarak doğaya aykırı bir davranışta bulunmaktan suçlu bulmuştu; sert üslupla yazılmış mektuplarla uyarılan farelerden yuva yaptıkları binaları terk etmeleri isteniyordu, yine çok ilginç bir şekilde 1596’da Marsilya’da görülen bir mahkemede sanıklar birer yunustu.
Buna rağmen tüm davalar da vahşice sonuçlanmıyordu. İstenmeyen bir cinsel girişimin kurbanı olan maymun erdemli ve iyi huylu bir hayvan olduğunun beyan edildiği güçlü bir savunmanın ardından suçsuz bulunarak serbest bırakılmıştı.
11- Göz alıcı erkek modası
Orta Çağ’da kalburüstü sınıf için servetlerinin ve yoksul halktan üstünlüklerinin bir dışavurumu olan giyim kuşamın önemi büyüktü. Tam da bu nedenle, Avrupa boyunca uzun sivri uçlu erkek ayakkabıları gibi çok sayıda tuhaf moda akımı ortaya çıkmıştı. Ayakkabı ne kadar uzunsa onu itibarı ve serveti de o kadar büyük demekti. Bazı ayakkabılar öylesine uzundu ki balina kemiğiyle sağlamlaştırılmaları gerekiyordu.
14. yüzyılın sonlarında erkekler açık saçık kıyafetlerle, çoğu zaman tehlikeli derece kısa tuniklerin altına taytlar giyerek vucütlarını göz önüne sermeye başladı. Bu trendi, genital bölgeyi sararak erkekli vurgulamak amacıyla pamukla doldurulup pantolonların ön kısmına eklenen kasıklıklar izledi.
10- Zorunlu evlilikler
Orta Çağ’da üst sınıftan insanların evlilikleri hakkında bilinenlerin çoğu doğru, bu evlilikler sıklıkla siyasi ve toplumsal kazanç, nadirense aşk için yapılıyordu ve kadınların, Orta Çağ yaşamının neredeyse tüm yönlerinde olduğu gibi söz hakkı yoktu. Kız ve erkekler vücutları ergenlik döneminin belirtilerini gösterir göstermez evliliğe hazır sayılıyordu. Bu yaş kızlar için 12 erkekler için erkekler için 14’tü.
Ancak o dönemde düğün, bugün bildiğimizde epeyce farklıydı. Evlilikler resmi bir törenle yapılmıyor ve çift evlenmek için bir izin almıyordu. Çift rızalarını belirterek dakikalar içinde, sokak ortasında, dükkanda ve hatta yatakta bile saniyeler içinde evlenebiliyordu. Bu durum çiftlerin gerçekten evli olduklarını kanıtlamasını zorlaştırdığından 12. yüzyılda evliliklerin tanrının ve konukların huzurunda yapılması gereken kutsal bir tören olduğu ilan edildi.
(Ortaçağ’ın Sürrealist Sanat Akımı: Gotik)
Konukların huzurunda yapılması gereken yalnızca düğün değildi. Özellikle üst sınıftan çiftler için zifaf da mahremiyetten uzaktı. Gelinin ailesi tarafından yatağına taşınması normal karşılanmaktaydı. Yeni evlenen çiftin ilk kez bir araya gelişi çifte özel mahrem bir an olmaktan ziyade, yatırım amacı taşıyan birleşmenin şahitler tarafından görülmesi gereken ilk adımıydı. Bazı çiftler bu özel anı dikkatli bakışlar altında yaşamanın yüz kızartan utancından yatağı çevreleyen bir perdeyle biraz olsun atabiliyordu, ancak bu herkes için geçerli değildi, konuklar işin “tamamlanması” için odanın etrafında bekleyebiliyordu.
9- Saray aşkı
Yukarıda da bahsedildiği gibi, üst sınıfta evlilikler aşkın esamesini bile taşımayan yalnızca maddi ve toplumsal kazanç amacıyla yapılan zoraki birleşmelerdi. Bu nedenle, kendilerini bulabildikleri en yakın bataklığa atmak istemeyen Orta Çağ soyluları çareyi romantik arzularını “saray aşkları”nda doyurmakta buluyordu.
Adından da anlaşılacağı şekilde saray mensuplarının yaşadığı bu ilişki lord ve leydilerin evliliklerine durumlarına bakmaksızın aşkı tatmalarını sağlıyordu. Saray aşkı yaşayan dans etme, kıkırdama ve hatta el ele tutuşma gibi uygunsuz davranışlar sergilese de cinsel ilişki kati suretle yasaktı. Saray aşkı öylesine yaygındı ki bu husus hakkına bir kural listesi bile hazırlanmıştı.
8- Döverek boşanma
İş aralarındaki çekişmeyi çözmeye gelince Orta Çağ’daki Alman çiftler zaman kaybetmiyordu. İki normal insan gibi tartışmak yerine, şiddete başvurmayı tercih ediyorlardı. Tek seferlik dövüşmeden oluşan mahkemeler çiftlerin aralarındaki anlaşmazlıkları çözmenin yaygın bir yoluydu ve bir karı koca dövüşmeye başladığı zaman işin içine erkeğin tek eli arkasında bir çukurun içine ayakta durması kadının ise içi taş dolu bir torbayla etrafında koşması gibi tuhaf sınırlamalar getiriliyordu.
7- Tüysüz yüzler
Günümüz kadınları kirpiklerini daha gür ve uzun göstermek için deli paralar harcarken bu durum Orta Çağ kadınları için tam tersiydi.
Alın yüzün merkez noktası olarak görüldüğü için kadınlar kaş ve kirpiklerini alarak alınlarını daha da ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Bazı kadınlar işi o kadar abartıyordu ki mükemmel derecede oval ve tüysüz bir yüze sahip olmak için saçlarını bile yoluyorlardı.
6- Güzel bir ölüm
Orta Çağ insanlarının zihni ölümle pek bir meşguldü. Kara Ölümün sokaklarda kol gezdiği o dönemde insanların dine hayli düşkün olduğu da düşünülünce bu durumu anlamak kolaylaşıyor. İş böyle olunca “aes moriendi” yani “ölüm sanatı” ortaya çıkıyor.
İyi bir Hristiyan gibi ölme fikrinden ortaya çıkan bu akıma göre kişinin ölümü planlı ve huzurlu bir ölüm olmalıydı. Nalları dikmeden hemen önce işe biraz daha stres katmak için, kişinin tıpkı İsa gibi umutsuzluğa, inançsızlığa, sabırsızlığa, kibre veya para hırsına düşmeden kaderine boyun eğmesi gerekiyordu. Tüm vahşetiyle gelen ölümü ağırbaşlı bir sükünetle karşılayan papaz ve azizlerin resmedildiği Orta Çağ tablolarda özelikle ruhban sınıfında yaygın olan bu ölümün örneklerini görmek mümkün.
5- Kuralsız futbol
Holiganlığın modern bir olgu olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Orta Çağ İngiltere’sinde daha sporun adı bile konulmamışken şiddet dolu olaylar yaşanıyordu.
Bugün futbol olarak bildiğimiz spor vahşi, kaotik ve hatta ölümcül olabiliyordu. Tüm köyde, sayısız oyuncuyla oynanabiliyor ve çoğu zaman tekmelenen top değil karşı takım oluyordu. Gol atmaya giden yolda adam öldürmek dışında her şey mubahtı. 1314’de Kral II. Edward yeter artık diyerek oyunu yasakladı.
4- Tek boynuzlu at ve İsa
Orta Çağ insanının her şeyden çok sevdiği şeyler din ve mitolojiydi ve bu iki şey çoğu zaman oldukça tuhaf bir şekilde bir araya getiriliyordu. Muhtemel öküz anlamına gelen bir kelimenin yanlış tercüme edilmesi sebebiyle insanlar İsa’nın İncil’de tek boynuzla ata benzetildiğine inanıyordu.
Halkının bu inancı ne denli benimsediği, Orta Çağ’ın dini metinlerinde tek boynuzlu atın veya tek boynuzlu at sandıkları şeyin, sürekli karşımıza çıkmasından anlaşılıyor. Yalnızca bakire kızlar tek boynuzlu atlara dokunabildiği için, bu mitolojik hayvan İsa’nın annesinin rahmine düşüşünün de nahoş bir sembolü olarak kullanılmıştı.
3- Soytarılar
Orta Çağ’da eşek kulaklarından ilham alınarak tasarlanmış bir şapka takarak soytarılık yapmak korkunç br kariyermiş gibi gözükebilir, ancak soytarıların bazı ayrıcalıklara sahip olduğu da bir gerçek.
Ağızlarından çıkan her söz “şaka” olarak algılandığından lordları ve leydileri şaka yoluyla yerebiliyor ve diğerleri için kati suretle yasaklıyken siyasi görüşlerini dile getirebiliyorlardı. Komik olmak Orta Çağ saraylarında bile faydalıydı.
2- Miğferli tavuk
Orta Çağ’da yoksul insanlar için yemek yavan, sıkıcı ve çoğu zaman aynıydı. Ancak zenginler için yemenin sınırı yoktu.
Zenginlerdeki oburluk öyle yüksek bir seviyeye ulaşmıştı ki yeni lezzetler yaratmak uğruna deneysel çalışmalar yapılıyor, ilginç tasarımlar ortaya atılıyordu. Bu tasarımlardan biri de tavuğun kızarmış domuzun sırtına biner gibi oturtulduğu miğferli tavuktu.
1- Deliler bayramı
Orta Çağ Avrupa’sında birçok insan, Ocak ayının başlarında Deliler Bayramı’nı kutlamak üzere bir araya geliyordu. Bu bayram da kökenini birçok Hristiyan bayramı gibi bir pagan festivalinden, Saturnalia’dan, almaktaydı. Deliler Bayramı’nda en yüksek rütbeli memurlar en düşük rütbeye geçiyor, hizmetçiler efendi oluyor ve toplaşan kalabalıktan sözde bir kral seçiliyordu.
Başta yalnızca kilise koridorlarıyla sınırlı tutulması istenmişse de kutlama halktan insanların da katılımına açılmış böylece geçit törenleri, komik performanslar, kostümler, erkeklerin kadın, kadınların erkek kılığına girmesi, açık seçik şarkılar ve tabii ki sınırsızca içki gibi türlü eğlenceler de ortaya çıkmıştı.
Live Science.
You must be logged in to post a comment Login