Türümüzün nasıl evrimleştiğini anlama kapasitemiz, antik DNA’yı incelemeye başlamamızdan bu yana dramatik biçimde arttı.

Bu yıl, araştırmacılar insan evriminin 3 milyon yıllık sürecine yayılan etkileyici keşifler yaptı. Bunların çoğu DNA, genomik ya da proteomik analizlere dayanıyordu.
İşte bilim insanlarının 2025’te açıkladığı, insan atalarımız ve yakın akrabalarımızla ilgili 10 önemli bulgu.
1- Etiyopya’da iki yeni insan akrabası türü keşfedildi.
Etiyopya’daki Ledi-Geraru sahasında bulunan dişler, 2,6 milyon yıl önce bölgede daha önce hiç görmediğimiz kadar çeşitli insan akrabalarının dolaştığını gösteriyor.

Araştırmacılar Ağustos ayında 13 dişin keşfini duyurdu. Bunlardan 10’unun 2,63 milyon yıl yaşında olduğu tahmin ediliyor ve bölgede bilinen iki australopithecus türü olan Australopithecus afarensis veya Australopithecus garhi’ye ait değiller. Dişlerin özellikle ayırt edici bir özelliği olmadığı ve bir kafatasıyla bulunmadıkları için, ait oldukları yeni tür henüz resmi bir isim almadı. Araştırmacılar şimdilik onlara “Ledi-Geraru Australopithecus”u diyor.
Aynı çalışmada, ikisi 2,59 milyon, biri ise 2,78 milyon yıl yaşında olan üç diş daha bulundu. Bunların tümü, muhtemelen cinsimiz Homo’ya ait görünüyor. Bu da onları türümüzün ait olduğu cinsin en erken kalıntılarından yapıyor.
Bu diş keşifleri, yaklaşık 2,5 milyon yıl önce Etiyopya’nın bu bölgesinde en az üç arkaik insan akrabasının yaşadığını gösteriyor.
2- İthal taş aletler, akrabalarımızın sandığımızdan çok daha zeki olduğunu gösteriyor.
Kenya’da keşfedilen yüzlerce taş alet, eski akrabalarımızın, uzmanların düşündüğünden 600.000 yıl daha erken bir dönemde ileri düzeyde planlama becerisine sahip olduklarını ortaya koydu.

Araştırmacılar, Ağustos ayında yayımlanan bir çalışmada, Nyayanga sahasından elde edilen ve 3 milyon ile 2,6 milyon yıl öncesine tarihlenen 400’den fazla taş aleti inceledi. Bu aletler muhtemelen henüz Homo cinsine ait olmayan homininler tarafından yapılmıştı. Aletler oldukça basitti ve daha büyük taşlardan yontulmuş yongalardan oluşuyordu. Ancak bunları yapmak için kullanılan taşlar, 9,7 kilometreden daha uzaktaki konumlardan getirilmişti.
Homininlerin taşları uzaktaki yerlerden taşıyıp alet yapmak için kullanmış olmaları, Homo cinsinin ortaya çıkmasından çok önce, ileri düzeyde bir “önceden planlama” yeteneğine sahip olduklarını gösteriyor.
3- Gürcistan’da Homo erectus’un en erken kanıtı bulundu.
Araştırmacılar Temmuz ayında, Gürcistan’daki Orozmani sahasında Homo erectus’a ait 1,8 milyon yıllık bir alt çene kemiğinin keşfini duyurdu.

Paleoantropologlar, 2022’de Homo erectus’a ait olabileceğini düşündükleri tek bir diş bulmuştu. Bu yıl keşfedilen çene kemiği, bu teşhisi kesinleştirdi.
Homo erectus, doğrudan atamız ve yaklaşık 2 milyon yıl önce Afrika’da evrimleşti. Afrika’dan ayrılan ilk insan atası o ve sonunda Avrupa, Asya ve Okyanusya’nın bazı bölgelerine kadar yayıldılar.
Bugüne kadar Afrika dışındaki Homo erectus’a dair en erken kanıtlar, Orozmani ve yine Gürcistan’daki Dmanisi adlı ikinci bir sahadan geliyor. Bu da insan atalarının Afrika’dan ayrıldıktan kısa süre sonra Kafkasya bölgesine yerleştiklerini düşündürüyor.
4- Gizemli bir insan türü 1,5 milyon yıl önce Endonezya’ya ulaştı.
Bu yıl Endonezya’nın Sulawesi adasında keşfedilen taş aletler, ya Homo erectus’un ya da bilinmeyen bir insan akrabasının yaklaşık 1,5 milyon yıl önce Okyanusya’ya ulaştığını gösteriyor.

Bu, Homo erectus’un Java adasına yaklaşık 1,6 milyon yıl önce geldiğine dair önceki kanıtlarla uyumlu.
Ancak Sulawesi’de henüz eski iskelet kalıntıları bulunmadığı için, aletleri yapanın gerçekten Homo erectus olup olmadığı bilinmiyor. Bir diğer aday, komşu ada Flores’te keşfedilen küçük boyutlu tür Homo floresiensis (nam-ı diğer “hobbit”). Bazı araştırmacılar, hobbitlerin aslında önce Sulawesi’den gelmiş olabileceğini düşünüyor.
Sulawesi’de yapılacak kazılar, adaya hangi türün yerleştiğini sonunda netleştirebilir.
5- İnsanlar Avustralya’ya 60.000 yıl önce ulaştı.
Kasım ayında yayımlanan genetik araştırmalar, Homo sapiens’in Avustralya’ya 60.000 yıl önce ulaştığını ve muhtemelen Batı Pasifik üzerinden iki farklı rota izlediğini gösterdi.

Bu bulgu, kıtaya insanların ne zaman vardığına dair uzun süredir devam eden tartışmayı çözmüş gibi görünüyor. Yeni DNA kanıtları, ilk gelenlerin yaklaşık 60.000 ila 65.000 yıl önce vardığını öne süren “uzun kronoloji”yi destekliyor. Bu görüş, taş aletler ve mağara duvarlarındaki pigmentler gibi arkeolojik kanıtlarla da uyumlu.
Ancak herkes ikna olmuş değil. Temmuz’da yayımlanan bir çalışmada araştırmacılar, bazı Yerli Avustralyalıların Neandertal DNA’sı taşıdığı gerçeğinden yola çıkarak, Avustralya’nın yaklaşık 50.000 yıl öncesine kadar iskân edilmediğini öne sürüyor. Bu görüş “kısa kronoloji” olarak biliniyor.
En erken Avustralyalıların kökenleriyle ilgili daha fazla araştırma yolda.
6- Kuraklık ‘hobbit’lerin sonunu getirmiş olabilir.
50.000 yıl öncesine gelindiğinde, Homo floresiensis’in Flores Adası’ndan kaybolmuş olduğu görülüyor. Araştırmacılar Aralık ayında yayımladıkları bir çalışmada, bu yok oluşta kuraklığın büyük payı olabileceğini öne sürdüler.

Flores’teki yağışları inceleyen bilim insanları, yağmur miktarının yaklaşık 76.000 ile 61.000 yıl önce belirgin biçimde azaldığını, ‘hobbit’lerin avladığı Stegodon adlı fil akrabasının nüfusunun ise yaklaşık 50.000 yıl önce ortadan kaybolduğunu keşfetti.
Araştırmacılar, azalan yağışların Stegodon nüfusunu düşürdüğünü, bunun da hobbitlerin yaşamını zorlaştırdığını düşünüyor. Eğer modern insanlar da Flores’e ulaştıysa (sonunda Avustralya’ya yerleşen göç dalgasının bir parçası olarak) başka bir türle rekabet baskısı Homo floresiensis’i tamamen silmiş olabilir.
7- Denisovalılar bir “yüze” kavuştu.
Soyu tükenmiş akrabalarımız Denisovalılar, ilk kez 2010’da, küçücük bir parmak kemiğinden elde edilen DNA sayesinde keşfedilmişti. Ancak bu yıla kadar bir Denisovalı kafatasının neye benzediğini kimse bilmiyordu.

Araştırmacılar yıllarca, 2000 yılında Tayvan kıyılarında bulunan kalın bir alt çene kemiğinin hangi türe ait olduğunu tartıştı; kimileri Homo erectus, kimileri Homo sapiens diyordu. Mayıs ayında, paleoproteomik analiz kullanan araştırmacılar, bu çene kemiğinin yetişkin bir Denisovalı erkeğine ait olduğunu duyurdu.
Haziran’da antik proteinler, 1933’te Çin’de keşfedilen ve “Ejderha Adam” (Dragon Man) diye bilinen kafatasının da bir Denisovalıya ait olduğunu ortaya koydu ve böylece bu gizemli gruba nihayet bir yüz kazandırıldı. Ancak Ejderha Adam artık insan evrimi hikâyesinde bir yere oturtulmuş olsa da, bu grubun ayrı bir tür (Homo longi) sayılıp sayılmaması hâlâ net değil.
Eylül ayında araştırmacılar, Çin’de bulunan 1 milyon yıllık ezilmiş bir kafatasını yeniden inşa ederek, bunun Homo erectus’tan ziyade bir Denisovalı atasına ait olabileceğini öne sürdüler.
Bu üç keşif, paleoantropologları Denisovalıların kökenleri ve yayılımı konusunda yeni ipuçlarına götürüyor ve bu görevin önümüzdeki yıllarda da süreceği kesin.
8- Denisovalı DNA’sı, Amerika yerlilerinin hayatta kalmasına yardım etti.
Araştırmacılar Ağustos’ta, Amerika yerlisi atalara sahip bazı insanlarda Denisovalı genleri bulunduğunu açıkladılar. Bu genler muhtemelen modern insanlarla çiftleşen Neandertaller üzerinden aktarılmıştı.

Bilim insanları, MUC19 adlı protein kodlayan bir geni incelerken, bugün yaşayan Meksikalıların üçte birinde Denisovalılara benzeyen bir gen varyantı bulunduğunu keşfetti. Bu varyant büyük olasılıkla Neandertaller üzerinden insanlara “taşınmıştı”. Özetle Neandertaller, Denisovalılarla çiftleşerek bu geni almış, ardından modern insanlarla çiftleşirken onu bize aktarmıştı. Araştırmacılar, ilk kez Denisovalı kökenli bir genin, Neandertaller aracılığıyla insanlara geçtiğini belgeledi.
MUC19 geninin Denisovalı varyantının tam olarak ne yaptığı şimdilik belirsiz, fakat araştırmacılar bunun, insan genomunda korunacak kadar önemli bir fayda sağlamış olması gerektiğini düşünüyor; özellikle de ilk Amerika yerlileri için.
9- Arkaik akrabalarımız arasında melezleşme olağanüstü yaygındı.
Genomik devrimden bu yana insan evrimi hikâyesi oldukça karmaşık bir hâle geldi. DNA ve protein analizleri, Denisovalılar gibi yeni grupları ve Neandertaller, modern insanlar ve Denisovalılar arasındaki çiftleşmeleri ortaya çıkardı. Fakat bu yıl, birkaç beklenmedik çiftleşme daha gündeme geldi.

Ağustos’ta araştırmacılar, 300.000 yıllık birkaç dişin, Çin’de yaşayan insanlar ile Homo erectus’un birbiriyle melezleşmiş olabileceğini gösterdiğini açıkladı. Bu dişler, kalın azı kökleri gibi çok eski özellikleri, küçük yirmilik dişler gibi modern özelliklerle birlikte taşıyordu. Bu da iki farklı türün genlerini paylaştığı anlamına gelebilir.
Mart ayında araştırmacılar, günümüz İsrail’inde bulunan mağaralarda Neandertaller, modern insanlar ve gizemli üçüncü bir soyun yaklaşık 130.000 yıl önce yan yana yaşadığını duyurdu. Bu Homo grupları yaklaşık 50.000 yıl boyunca karışıp kaynaşmış, muhtemelen genetik malzemenin yanı sıra kültürel pratikleri de paylaşmış olabilirler.
Kasım’da yayımlanan, insanların Avustralya’ya varışını inceleyen bir DNA çalışması da, yol boyunca bu erken insan öncülerinin, Homo longi, Homo luzonensis veya Homo floresiensis gibi bir veya daha fazla arkaik insan grubuyla melezleşmiş olabileceğini öne sürdü.
Biz bugün 21. yüzyıl teknolojisiyle bu gruplar arasındaki genetik farkları görebiliyoruz. Ancak belki de en erken atalarımız Neandertaller, Denisovalılar ve diğerlerini sadece “bir başka insan” olarak görüyordu.
10- Çoğu Avrupalı 3.000 yıl öncesine kadar koyu tenliydi.
Temmuz’da yayımlanan bir çalışmada bilim insanları, açık ten, açık saç ve açık göz rengine yol açan genlerin Avrupa’da yalnızca yaklaşık 14.000 yıl önce ortaya çıktığını ve 3.000 yıl öncesine kadar çoğu Avrupalının koyu ten, saç ve göz rengine sahip olduğunu buldu.

Araştırmacılar bunu, Batı Avrupa ve Asya’ya yayılmış arkeolojik sahalardan elde edilen 348 antik DNA örneğini inceleyerek belirledi. Yaklaşık 50.000 yıl önce Avrupa’ya ulaşan ilk insanlar, koyu tenli bir görünüme yol açan genleri taşıyordu. Daha açık özellikler ortaya çıktıktan sonra, genetik verilerde uzun süre yalnızca dağınık ve seyrek biçimde görülüyor. Yaklaşık MÖ 1000’e gelindiğinde ise bu açık özellikler Avrupa’da yaygın hâle geldi.
Live Science. 26 Aralık 2025.
You must be logged in to post a comment Login