Avcı-Toplayıcı Çocukların Öğrenme Yöntemleri Keşfedildi

Avcı-toplayıcılar üzerine yapılan bir araştırma, çocukların insanlık tarihinin yüzde 99’u boyunca nasıl öğrendiklerini açıklıyor.

Bir Aka adamı, bir grup çocuğa avlanma ağının nasıl örüleceğini gösteriyor. C: WSU

Kongo Havzası’ndaki avcı-toplayıcı çocuklar, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yaşıtlarından farklı olarak, altı veya yedi yaşına geldiklerinde avlanmayı, yenilebilir bitkileri tanımayı ve bebeklere nasıl bakılacağını öğrenmiş oluyor.

Bu hızlı öğrenme, yalnızca ebeveynlerden değil, daha geniş topluluktan da kültürel bilginin aktarıldığı benzersiz bir sosyal ortam sayesinde mümkün oluyor. Bu durum, Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada ele alınıyor.

Araştırma, Afrika’daki doğal ortamların geniş bir yelpazesinde, avcı-toplayıcı gruplar arasında kültürel özelliklerin binlerce yıldır nasıl korunduğunu açıklamaya yardımcı oluyor.

(İlgili: 30.000 Yıl Önce Çocuklar Kilden Kendi Oyuncaklarını Yapıyordu)

“Avcı-toplayıcıları inceliyoruz çünkü bu yaşam tarzı insanlık tarihinin yüzde 99’unu tanımlıyor” diyor çalışmanın baş yazarı ve Washington State Üniversitesi’nde antropoloji profesörü olan Barry Hewlett.

“Bedenlerimiz ve zihinlerimiz, çağdaş kent yaşamından ziyade bu tür küçük, samimi grup yaşamına adapte olmuş durumda. Bu toplumlardaki çocukların nasıl öğrendiğini inceleyerek, insanların dünya genelinde çeşitli çevrelere uyum sağlamasına olanak tanıyan mekanizmaları ortaya çıkarmayı hedefliyoruz.”

Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki WSU saha istasyonu binasının ön kapısında ergen bir Aka çocuğu. C: WSU

Geniş Toplumdan Öğrenme

Hewlett ve meslektaşları, çalışmaları için avcı-toplayıcı toplumlarda çocukların kimden ve nasıl öğrendiğini inceleyen dokuz farklı kültürel aktarım yöntemini gözlem ve etnografik verilerle analiz etti.

Analiz, bir çocuğun geniş aile üyelerinin bilgi aktarımında önceki düşüncelerden daha büyük bir rol oynadığını ortaya koyuyor. Ayrıca araştırma, avcı-toplayıcı çocukların ve ergenlerin edindiği kültürel bilginin yaklaşık yarısının akraba olmayan kişilerden geldiğini gösteriyor. Bu bulgular, önceki çalışmaların ebeveynden çocuğa bilgi aktarımını daha fazla vurgulamasına ters düşüyor.

Hewlett, bu bulguların büyük ölçüde, avcı-toplayıcı toplumlarda çocukların ebeveynler, akranlar ve hatta topluluktaki akraba olmayan yetişkinler gibi çeşitli kaynaklardan öğrenmesiyle ilgili olduğunu belirtiyor. Bu durum, öğrenmenin genellikle ebeveynler veya resmi okul ortamındaki öğretmenler etrafında yoğunlaştığı Batı’daki çekirdek aile modelinden farklılık gösteriyor.

Samimi ve Paylaşımcı Bir Ortam

Avcı-toplayıcı toplumlarda geniş, gayri resmi öğrenme ağı, yakın yaşam koşulları sayesinde mümkün oluyor. Genellikle 25-35 kişiden oluşan küçük kamplarda, bireyler birbirine birkaç adımlık mesafede yaşıyor. Bu ortam, çocukların geniş bir insan yelpazesini gözlemlemesini ve onlarla etkileşim kurmasını sağlıyor. Böylece bebek bakımından yemek pişirmeye, avlanmadan toplayıcılığa kadar temel becerileri öğrenebiliyorlar. Bu süreç genellikle incelikli ve sözsüz bir şekilde gerçekleşiyor.

İki genç ergen Aka çocuğu ağ ile avlanmaya hazırlanıyor. C: WSU

Eşitlik ve Özgürlük Vurgusu

Çalışma ayrıca, avcı-toplayıcılar arasında kültürel bilginin aktarılmasında eşitlik, bireysel özerkliğe saygı ve yaygın paylaşımın önemini vurguluyor. Örneğin, çocuklar, çevrelerindeki yetişkinlerin ve diğer çocukların davranışlarını gözlemleyerek eşitliğin ve özerkliğin önemini öğreniyor. Öğrenmeye zorlanmıyorlar, bunun yerine kendi başlarına keşfetme ve becerilerini deneme özgürlüğü tanınıyor. Bu yaklaşım, kültürlerini derinlemesine anlamalarını sağlıyor.

Hewlett, “Bu öğrenme yaklaşımı, mevcut bilginin üzerine inşa etme ve bunu nesiller boyunca aktarma yeteneği olan ‘birikimli kültür’ dediğimiz olguya katkıda bulunuyor” diyor.

“Diğer pek çok hayvanda sosyal öğrenme sadece birkaç beceriyle sınırlıyken, insanlar binlerce kültürel özelliği aktarabilecek karmaşık zihinsel ve sosyal yapılar geliştirdi. Bu da, yoğun ormanlardan kurak çöllere kadar çeşitli ortamlara uyum sağlamamızı mümkün kıldı.”

Hewlett, bu araştırmanın, insanlarda sosyal öğrenmenin doğasına ve genel olarak kültürlerin zaman içinde nasıl korunduğuna ve değiştiğine dair daha ayrıntılı bir anlayış sunduğunu umduğunu belirtiyor.


Washington State University. 19 Kasım 2024.

Makale: Barry S. Hewlett et al. (2024). Cultural transmission among hunter-gatherers. Proceedings of the National Academy of Sciences.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login