Orta Çağ Avrupa’sında nadiren de olsa, varlıklı ya da soylu kişiler uyuyormuş gibi, “yatakta gömülme” olarak bilinen yöntemle defnediliyordu.
Ancak bu uygulamanın İngiltere’ye nasıl yayıldığı belirsizdi. Şimdi ise yeni bir araştırmalar, yatakta gömülmenin MS 7. yüzyılda Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte ilgi gördüğünü ve kısa sürede kadınlar için yaygın bir cenaze töreni haline geldiğini ortaya koyuyor.
Slovakya’dan İngiltere’ye kadar Avrupa genelinde 72 yataklı mezarı inceleyen bir araştırmacı, İngiltere’deki yatak mezarlarında sadece kadın kalıntılarına rastladı. Yayımlanan yeni bir çalışmaya göre Avrupa’daki bu ölü gömme uygulamasının, Hıristiyan eşlerin Hıristiyan olmayan erkeklerle evlenmesi ile kadınların daha fazla yer değiştirdiği bir dönemde gerçekleştirildiği sonucuna vardı.
(İlgili: İngiltere’de Romalı Bir Aristokratın Mezarı Keşfedildi)
Çalışmanın tek yazarı Emma Brownlee, “Yataklı mezarlar, o dönem Avrupa’da hareket halinde olan kadınlar tarafından özellikle ithal edilen bir şeydi.” diyor. “Bu din değiştirme hareketinin bir parçası olarak erkekler de göç ediyordu, ancak misyoner olarak göç ederken bu cenaze törenlerini yanlarında getiren kadınlarla aynı ölçüde değildi ve bu da İngiltere’de kadınlık ve Hıristiyanlıkla ilgili bu çağrışımların oluşmasına neden oldu.”
Bu bağlamda Brownlee, Batı Roma İmparatorluğu’nun MS 476’da çöküşüne ve bu çöküşün Hristiyanlığın Avrupa’da önce azalmasına, sonra da yeniden gelişmesine yol açtığına işaret ediyor.
Brownlee, “Bu noktada Hıristiyanlık bir din olarak ortadan kalkmıştı. Ancak yedinci yüzyılda, kıtadaki kilise tarafından Hristiyan olmayan yerlere ulaşmaya ve oraları dönüştürmeye yönelik bir baskı var. Papa I. Gregory bu din değiştirme ve misyonerlik fikrini ortaya atıyor. Kilisenin insanları dönüştürmeye çalışmasının biraz daha az belirgin yollarından biri, Hıristiyan kadınlarla Hıristiyan olmayan erkekler arasındaki evlilikleri teşvik etmekti.” diyor.
“Yani o dönemde Hıristiyan ailelerin kızlarını, Hıristiyan olmayan İngiliz elitleriyle evlendirmeye çalıştıkları özel bir politika vardı. Buradaki fikir, eşlerin aileler üzerinde dönüştürücü bir etki yaratmasıydı ve dolayısıyla kadınların bu evlilikler aracılığıyla oynayacakları gerçekten kilit bir rol vardı.”
Brownlee, referans noktası olarak özellikle bir yataklı mezardan bahsediyor: Arkeologların 2011 yılında İngiltere’nin doğusundaki bir köy olan Trumpington’da kazdıkları “Trumpington Yataklı Mezarı”. Çalışmadaki diğer mezarlar gibi, 7. yüzyıla tarihlenen bu mezar da demir desteklerle tutturulmuş ahşap bir yatakla gömülmüş genç bir kadının kalıntılarını içeriyordu. Mezarda ayrıca bir bıçak, cam boncuklar ve lal taşlarıyla süslü altın bir haç da dahil olmak üzere birkaç kayda değer mezar eşyası bulundu. Kadının kimliği hakkında fazla bir şey bilinmemekle birlikte haç büyük olasılıkla Hıristiyan olduğunu gösteriyor.
Brownlee’nin makalesine göre, bilinen en eski yataklı mezar MS 5. yüzyılda Doğu Avrupa’da gerçekleşti ve bu uygulama 6. ve 7. yüzyıllarda Almanya’daki Köln Katedrali’nin altına altı yaşında bir çocuğun gömülmesi de dahil olmak üzere erkekler, kadınlar ve çocuklar için bir ritüel olarak Avrupa anakarasına yayıldı. Brownlee, daha sonra 7. yüzyıl İngiltere’sinde kadınlar için bu uygulamanın daha yaygın hale geldiğini söylüyor.
Yapılan çalışmaya göre, İngiltere’deki yataklı mezarların üçünde bulunan izotopların ya da çekirdeklerinde farklı sayıda nötron bulunan elementlerin analizi, buraya defnedilen kadınların İngiltere’de büyümediğini ortaya koydu.
Brownlee, “Bu kimyasal kanıt, İngiltere’de yalnızca kadınların yataklı mezarlara gömüldüğü gerçeğiyle birlikte, bunun muhtemelen 7. yüzyıldaki dini dönüşüm çabalarıyla bağlantılı olarak belirli bir kadın grubu tarafından ithal edildiğini gösteriyor. Yataklı mezar bu nedenle İngiltere’de başka hiçbir yerde olmayan kadınlara özel ve Hıristiyan özellikler kazandı.” diyor.
O halde neden tabut yerine yataklar kullanılıyordu? Brownlee bunun kişinin statüsüyle ilgili olabileceği gibi ölümle ilgili romantik bir metaforla da ilgili olabileceğini düşünüyor.
“O zamanlar pek çok insanın kendi yatak çerçevesi yoktu. Bu ahşap yatak çerçevesini inşa etmek oldukça fazla emek gerektiriyordu, bu yüzden herkesin karşılayabileceği bir şey değildi. Çoğu insan hasır yataklarda uyuyordu, ancak kendi karyola çerçevenize sahip olacak kadar önemliyseniz, bu oldukça özel bir şeydi.”
Ölümü, ebedi bir uykuyla bir tutma fikri de bu uygulamada rol oynamış olabilir.
Brownlee, “Bununla birlikte uyku çağrışımları da olabilir. Bu da bize insanların ölümle nasıl ilişki kurduklarını ve ölümü nihai bir sondan ziyade, uykuya dalmak gibi gördüklerini anlatıyor.” diyor.
Live Science. 28 Temmuz 2022.
Makale: Brownlee, E. (2022). Bed Burials in Early Medieval Europe. Medieval Archaeology, 66(1), 1-29.
You must be logged in to post a comment Login