Arkeoloji adına birçok gelişmenin yaşandığı bir yılın ardından, 2022 yılında dünya çapında öne çıkan arkeolojik keşifleri seçtik.
2022 yılı dünya için çalkantılı bir yıldı. Pandeminin yarattığı kaos ortamı bir miktar yumuşasa da, savaş ve küresel ekonomideki dalgalanmalar birçok alanı olduğu gibi çeşitli bütçe kısıtlamalarıyla arkeolojiyi de etkiledi. Ancak yine de dünya çapında, geçmişi daha iyi anlamamızı sağlayacak birçok önemli keşif yapıldı.
Şimdi sizlere dünyadaki 2022 keşiflerini sunuyor ve 2023’te arkeoloji adına neler olabileceğini ise hayal gücünüze bırakıyoruz.
2022 yılında Türkiye’de öne çıkan 10 arkeolojik keşfi buradan görebilirsiniz.
10- Dudak Uçuğu, Doğu’nun Öpüşme Geleneğiyle Yaygınlaştı
Dudak uçukları, 5.000 yıl önce doğudan ithal edilen yeni bir kültürel uygulamanın ortaya çıkışıyla çakışmış olabilir: romantik öpüşme.
Yaygın olarak dudak yaralarına neden olan ve şu anda dünya çapında yaklaşık 3,7 milyar insanı enfekte eden herpes virüsünün antik genomları ortaya çıkarıldı ve dizilendi. Son araştırmalar, bugün bildiğimiz yüz uçuklarının ardındaki HSV-1 virüsünün, yaklaşık 5.000 yıl önce, Avrasya’nın bozkır otlaklarından Avrupa’ya yapılan büyük Tunç Çağı göçlerinin ve buna bağlı bulaşma oranlarını artıran ilişkili nüfus patlamalarının ardından ortaya çıktığını gösteriyor. Çalışmanın yazarları, antik DNA’da tespit edilen yüzdeki uçukların Neolitik gelişiminin, doğudan ithal edilen yeni bir kültürel uygulamanın ortaya çıkışıyla çakışmış olabileceğini söylüyor: romantik ve cinsel öpüşme.
9- Shackleton’ın Kayıp Gemisi 107 Yıl Sonra Antarktika’da Bulundu
1915’te buz kütlesinde sıkışıp kalan ve Antarktika’nın Weddell Denizi’nde batan Endurance adlı geminin enkazı en nihayetinde bulundu.
Ünlü gemi, 3.008 metre derinlikte ve geminin kaptanı Frank Worsley tarafından orijinal olarak kaydedilen konumdan 6,4 kilometre uzakta bulundu. Endurance’ın fotoğrafları ve videosu, geminin oldukça iyi durumda olduğunu ve adının kıç tarafında açıkça görülebildiğini gösteriyor. Keşif, gemi 107 yıldır görülmediği için önemli bir arkeolojik başarı olarak adlandırılıyor. Imperial Trans-Antarctic Expedition 1914’ün sonlarında Antarktika’ya doğru yola çıktı. Ernest Shackleton liderliğindeki görevin amacı, Antarktika’nın ilk kara geçişini gerçekleştirmekti. Endurance, buz kütlesine sıkışıp kaldığı için Antarktika kıyılarına asla ulaşamadı.
8- Irak’taki Erken Şehir, Bataklık Adalarından Oluşuyordu
Yeni bir araştırma, Irak’ta dünyanın en eski şehir merkezlerinin kökeni ve gelişimi hakkında uzun süredir var olan fikirlere meydan okuyor.
Drone fotoğrafları, bataklık adalarından oluşan erken bir Mezopotamya kentini ortaya koyuyor. Bu kentsel yerleşimin ne bir şehir merkezi, ne de yerleşmeyi çevreleyen bir savunma duvarı vardı. Bu erken metropolün sulu doğasını belirlemek, günümüz Irak’ının bulunduğu Dicle ve Fırat nehirleri arasında yaklaşık 5.000 yıl önce kentsel yaşamın nasıl geliştiği konusunda önemli çıkarımlara sahip. Uzaktan algılama verileri, Lagaş adlı geniş bir kentsel yerleşimin büyük ölçüde su yollarıyla birbirine bağlı dört bataklık adasından oluştuğunu gösteriyor. Bu bulgular, güney Mezopotamya şehirlerinin, geleneksel olarak düşünüldüğü gibi, tapınak ve idari bölgelerden dışarı doğru, tek bir surla çevrili sulanan tarım arazilerine doğru genişlemediği yönünde ortaya çıkan görüşe önemli ayrıntılar ekliyor.
7- Suriye’de Troya Savaşı’nı Betimleyen Nadir Mozaik Bulundu
Suriye’nin Humus kenti yakınlarındaki merkez Rastan kasabasında, Troya savaşını betimleyen oldukça büyük bir Roma mozaiği ortaya çıkarıldı.
Suriye, Roma dönemine ait büyük bir bozulmamış mozaiği ortaya çıkararak, bunu ülkedeki savaşın 11 yıl önce başlamasından bu yana en önemli arkeolojik keşif olarak nitelendirdi. 120 metrekarelik mozaik, Suriye Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün kazı yaptığı eski bir yapıda bulundu. Mozaik tabandaki her panel, yaklaşık 1 cm ölçülerinde kare şeklinde, küçük renkli taşlarla doldurulmuş. Araştırmacılar, mozaik tabanın gösterdiği sahneler arasında, Roma mitolojisindeki Antik Amazon savaşçılarının ender bir tasviri olduğunu söylüyor.
6- Kara Ölüm’ün Kökeni, Kırgızistan’daki Mezarlarda Bulundu
Kırgızistan’da 1338’den kalma mezarlarda veba bakterileri DNA’sı belirlendi ve bu patojenlerin Kara Ölüm’e neden olanların ataları olduğu görülüyor.
Kara Ölüm, tarihteki en ölümcül salgınlardan biriydi, ancak kökenleri uzun zamandır gizemli kaldı. Şimdi, her şeyi başlatan bakteri, Orta Asya’daki günümüz Kırgızistan’ındaki üç mezarda bulunmuş olabilir. Tarihi mezarlardan ve günümüzde insanlara ve hayvanlara bulaşan veba bakterilerinin genetik bir aile ağacı çıkarıldığında, Kırgızistan mezar patojenlerinin diğer grupların en yakın ortak atası olduğu görülüyor. Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü’nden Johannes Krause, “Bunlar, bugün dünyada dolaşan suşların çoğuna yol açan türler. Gerçekten vebanın Big Bang anı gibi.” diyor.
5- Bu Hiyeroglif, Maya Takviminin Bilinen En Eski Kaydı
2.200 yıllık bir duvar resminin parçaları, Maya uygarlığının takvim sisteminin en eski örneklerinden biri olabilir.
Guatemala’da Las Pinturas piramidinin içine gömülen binlerce boyalı alçı duvar parçası, antik Maya uygarlığına dair yeni bilgiler sunuyor. Bu parçalardan ikisi, MÖ 300 ile 200 arasında oluşturulan bir Maya takviminin bilinen en eski kaydını oluşturuyor. Parçalar, antik Mezoamerika’da yaygın olan ve bugün hala Guatemala ve güney Meksika’daki yerli topluluklar tarafından kullanılan 260 günlük kutsal takvimden “7 Geyik” tarihini gösteriyor.
4- Aztek Tapınağında Ahşaptan Binlerce Adak Objesi
Arkeologlar, Mexico City’deki Aztek şehri Tenochtitlan’da yer alan Templo Mayor’da binlerce adak objesi ortaya çıkardı.
Templo Mayor, İspanyol öncesi Aztek İmparatorluğu’nun başkentinde iki tapınak, beş platform ve yan yapılardan oluşan bir kompleksin merkeziydi. Tapınağa Nahuatl dilinde huey teocalli adı verildi ve aynı anda iki tanrıya adandı: savaş tanrısı Huitzilopochtli ve yağmur ve tarım tanrısı Tlaloc. Tapınağın inşaatı 1325’ten bir süre sonra başladı, ancak 1521’de İspanyol işgalciler tarafından yıkıldı. Şimdi ise arkeologlar, tapınağın dibinde kazılar yaptılar ve 2500’den fazla ahşap nesne içeren, ritüelistik izler taşıyan tabakalar keşfettiler. Buluntular; maskeler, başlıklar, asalar, göğüs zırhları, mızraklar, figürinler, fırlatıcılar, küpeler, kavanozlar ve rahiplerin bölgeyi Aztek tanrılarına adamak için bıraktıkları çok sayıda ahşap sunudan oluşuyor. Tüm objeler, Meksika’nın tapınakta taptığı savaş tanrısı Huitzilopochtli ve yağmur tanrısı Tlaloc ile ilişkilendiriliyor.
3- İtalya’daki Kaplıcalarda Sıradışı 24 Bronz Heykel Bulundu
İtalya’da bulunan 2.300 yıllık gösterişli bronz heykel koleksiyonu, Etrüskler ve Romalılar arasındaki geçişe ışık tutuyor.
Toskana’da Etrüskler tarafından inşa edilen bir hamam ağında çamur ile binlerce yıl boyunca korunmuş “olağanüstü” bir bronz heykel koleksiyonu keşfedildi. 24 adet heykel arasında, sağlık tanrıçası Hygeia’nın yanında, koluna bir yılan sarılı uyuyan bir ephebe yer alıyor. Ephebe’ye (genelde 17-18 yaşlarında bir ergen erkek) ve Hygeia’ya yakın bir yerde bir Apollon heykeli ve çocukları ve imparatorları temsil eden bir sürü başka heykel vardı. Araştırmacılar, buluntuların Etrüsk uygarlığından Roma İmparatorluğu’na geçiş hakkında tarihi yeniden yazacağını söylüyor.
2- Kuzey Kafkasya’da 5.500 Yıllık Bira İçme Pipetleri Bulundu
Kuzey Kafkasya’da ortaya çıkarılan yaklaşık 5.500 yıl öncesine ait altın ve gümüş borular, dünyanın bilinen en eski içme kamışları olabilir.
Her biri bir metreden uzun, ucu delik olan sekiz ince kamış, 1897 yazında Maykop yakınlarındaki bir kurganın kazısı sırasında keşfedilen ve insan kalıntılarını içeren üç bölmenin en büyüğünde bulundu. Kamışlar, MÖ dördüncü binyıla tarihleniyor ve birbirine eklenmiş bölümlerden oluşuyordu. Ayrıca kamışların dördünün üzerinde altın veya gümüş boğa figürleri de bulunuyor. Uzmanlar daha önce bu kamışların cenaze töreninde kullanılan bir kanopiyi desteklemek için kullanılmış olabileceğini veya asa olduklarını öne sürmüştü. Ancak Rusya’daki bir uzman ekibi, bunların büyük olasılıkla ortak bir kaptan bira içmek için kullanılan pipetler olduğunu söylüyor.
Araştırmacılar, teorilerinin, MÖ beşinci ila dördüncü binyıllara tarihlenen İran ve Irak’tan içki içmek için pipet kullanan insanlara ait mühürler üzerindeki tasvirler de dahil olmak üzere kanıtlarla desteklendiğini söylüyorlar. MÖ üçüncü binyılda ise, ortak bir kaptan uzun kamışlardan bira yudumlayan insan gruplarını gösteren ziyafet sahneleri Mezopotamya sanatında popüler hale gelmişti.
1- Ürdün’de 9.000 Yıllık Ritüelistik Bir Av Tuzağı Keşfedildi
Ürdün’ün güneydoğu kesiminde MÖ 7.000 yıllarına uzanan bir çöl tuzağı yapısında ritüelistik eserler ve dikilitaşlar bulundu. Bulgular arasında deniz fosilleri de var!
Bilimsel ekip, deniz fosilleri, zoomorfik figürinler, olağanüstü hazırlanmış çakmaktaşı aletler ve dini ritüellerin uygulanmasıyla ilişkili bir sunak ve ocak dahil olmak üzere birçok nesne buldu. Yapı ayrıca bir “çöl tuzağının” taş mimari modelini içeriyordu. Bulgu, aynı zamanda insanın doğal boyutuna yakın insan formunda şekillendirilmiş iki taş içeriyor. Arkeolojik ekip, düzenlediği basın toplantısında, sitenin kuzeyden güneye 20 km’den fazla uzanan sekiz tuzak yapısı içerdiğini ve yarı dairesel odalardan oluşan bu taş tuzakları geyik avlamak ve hayvanları yakalamak için kullandıkları için “Ghassani İskanı” ile bağlantılı olduğunu söylüyor.
You must be logged in to post a comment Login