2021 Ağustos Ayının En Önemli 10 Arkeoloji Haberi

Ağustos ayında Türkiye’de ve dünyada yapılmış en ilginç ve önemli arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

10- Thonis-Heracleion Kentinde MÖ 4. Yüzyıla Ait Meyve Sepetleri Bulundu

Mısır kıyısındaki batık antik kentteki inanılmaz keşifler arasında, el değmeden günümüze kadar ulaşan meyve sepetleri var.

Ekip tarafından yüzeye çıkarılan sepet parçası. C: Christoph Gerigk/Franck Goddio/Hilti Foundation

Mısır’ın kıyısındaki Thonis-Heracleion kentinin batık kalıntılarında, MÖ 4. yüzyıldan günümüze ulaşmış meyvelerle dolu hasır sepetler, yüzlerce antik çömlek eser ve bronzdan eserler keşfedildi. Antik kent, MÖ 2. yüzyılda dalgalar altında kaybolduğundan bu yana el değmemiş şekilde kaldı. Daha sonra, MS 8. yüzyılda deprem ve gelgit dalgaları da dahil olmak üzere yıkıcı doğal afetlerin ardından daha derine battı. Mısır ve Yunan dillerindeki ismiyle Thonis-Heracleion şehri, Büyük İskender’in MÖ 331’de İskenderiye’yi kurmasından önce, yüzyıllar boyunca Mısır’ın Akdeniz’deki en büyük limanıydı. 

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

9- İkili Cinsiyet Tanımının Dışında Orta Çağ Savaşçısı Bulundu

Finlandiya’da kılıcıyla birlikte bir Orta Çağ mezarına gömülen savaşçı ya da yönetici, ikili cinsiyet tanımının dışında olabilir.

Bu rekonstrüksiyon, kişinin gömüldükten bir süre sonra mezarın nasıl göründüğünü gösteriyor. Sol tarafta bir kılıç ve daha sonraki bir tarihte gömülen kişinin üzerine yerleştirilmiş başka bir kılıç var. C: Veronika Paschenko

1968 yılında 900 yıllık mezarda yünlü kumaşların üzerine oval broşlar takan birinin kalıntıları bulundu. Bunun, “dönemin tipik kadın giysisi” olduğu belirtildi. Bireyin sol tarafında bir kılıç bulundu ve muhtemelen kişi gömüldükten bir süre sonra bırakılan başka bir kılıç, bedenin üstüne gömülmüştü. Ancak yeni DNA testleri, kişinin anatomik olarak erkek olduğunu ve bir erkeğin fazladan bir X kromozomuna sahip olduğu bir durum olan Klinefelter sendromuna sahip olduğunu ortaya çıkardı.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

8- Dünyanın Bilinen En Eski Sikke Darphanesi Çin’de Bulundu

Çin’de yer alan 2.600 yıllık arkeolojik alan, muhtemelen devlet emriyle son derece standartlaştırılmış para üretiyordu.

Radyokarbon tarihleme, atölyenin MÖ 640 ile 550 yılları arasında darphane faaliyetlerine başladığını gösteriyor. C: H. Zhao et al. / Antiquity, 2021

Madeni paralar ve kalıplar, MÖ 800’de kurulan ve Guanzhuang Antik Şehri olarak adlandırılan alanda bulundu. Araştırmacılar tarafından keşfedilen nesneler arasında birçok bronz, maça şekilli madeni para ile bunları şekillendirmekte kullanılan kalıplar yer alıyor. Bir zamanlar metalleri eritmek için kullanılan ateşlerden artakalan küllerin analizi, yaklaşık 2.600 yaşında olduklarını açığa çıkardı; bu, işletmenin en geç MÖ 550’den ve en erken MÖ 640’tan beri madeni para basmak için kullanıldığı anlamına geliyor. Bu durumda burası, keşfedilen en eski madeni para basma tesisi unvanını almış oluyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

7- 10.000 Roma Askerinin Kullandığı Kamp Alanı Bulundu

Öncü teknoloji sayesinde uzmanlar, Kuzeybatı İberya’yı fethetmesi için gönderilen binlerce Roma askerinin inşa ettiği ve kullandığı kayıp bir kamp keşfetti.

Trench 2’nin görünümü. C: Era-Arqueologia.

Keşif, Galiçya ve kuzey Portekiz’de şimdiye kadar ortaya çıkarılan etrafı çevirili en büyük ve en eski Roma askeri alanı olma özelliği taşıyor. Kamp alanının duvarlarının temeli MÖ 2. yüzyıla dayanıyor. Portekiz’de bulunan Lomba do Mouro kampı, Lima ve Minho nehirleri arasındaki Laboreiro Dağı’ndan geçen 10.000 civarında Romalı birlik tarafından inşa edildi. Geçici bir tahkimat olarak tasarlandı, oldukça hızlı inşa edildi ve sıcak aylarda bir gün ya da en fazla bir iki hafta kullanıldı.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

6- Eriyen Buzullar, Norveç’teki Viking Sırlarını Ortaya Çıkarıyor

Norveç’te eriyen buzullarda, MS 750-1150 yılları arasına tarihlenen ahşap yapıları destekleyen çok sayıda taş temel keşfedildi.

Eski Viking evlerinden birinin dijital rekonstrüksiyonu. C: Espen Finstad/Hege Vatnaland

Ekip, yoğun çalıları keserek yüzyıllar önce bir zamanlar ahşap yapıları destekleyen çok sayıda taş temel keşfetti. Radyokarbon tarihlemesi bu evleri MS 750-1150 yılları arasına yerleştirdi. Daha yüksek rakımlarda eriyen buzdan elde edilen kanıtlar daha da çeşitliydi: Reinheimen Ulusal Parkı’nın yakınındaki Digervarden buz parçasında bulunanlar arasında, hem Demir hem de Tunç Çağı’ndan ok uçları vardı. Bu da ekin yetiştirme ve hayvancılığın yanısıra bu dönemde avcılığın devam eden önemini gösteriyordu. 

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

5- Teotihuacan Piramidinin Altında 2.000 Yıllık Buketler Bulundu

Yaklaşık 2.000 yıl önce, Teotihuacan’daki insanlar çiçek demetlerini güzel buketlere sardı, onları bir tahta yığınının altına yerleştirdi ve yığını ateşe verdi. 

Teotihuacan piramidinin altındaki bir tünelde bulunan bir buket çiçek. C: INAH/Sergio Gómez

Şimdi ise arkeologlar, günümüzde Mexico City’nin kuzeydoğusunda bulunan antik kentin piramidinin altında kıvrılan bir tünelde şaşırtıcı derecede iyi korunmuş çiçeklerin kalıntılarını buldular. Piramit oldukça muazzam ve ilk inşa edildiğinde 23 metre boyundaydı, bu da onu eski Mısır’daki Gize Sfenksinden daha uzun yapıyor. Teotihuacan piramidi, Mezoamerika’da tapılan yılan tanrısı Quetzalcoatl’ın onuruna inşa edilen “Tüylü Yılan Tapınağı”nın bir parçasıydı.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

4- Filipinler’deki İnsanlar, En Çok Denisovalı DNA’sına Sahip

Denisovalı ile modern insanın çiftleştiği uzun zamandır biliniyor, ancak yeni araştırma hangi halkın en fazla Denisovalı DNA’sına sahip olduğunu gösteriyor.

Filipinler’deki Ayta halkı, dünyadaki en yüksek Denisova soyuna sahip olanı içeren bir grup etnik topluluğu içeriyor.

Bilim insanları eski insan türü Denisovalılar ile modern insanların bir zamanlar çiftleştiklerini eldeki bulgular sayesinde uzun zamandır biliyorlar. Şimdi ise bir grup bilim insanı, dünya üzerinde en fazla Denisovalı DNA’sı taşıyan topluluğun Filipinler’de yaşayan Ayta Magbukon Negritoları olduğunu buldu. Üstelik bu etnik grup, eskiden en çok Denisovalı kökene sahip olduğu zannedilen Papualılardan (Papuan Highlanders) bile daha fazla Denisovalı DNA’sı taşıyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

3- Sırtlanlar Suudi Arabistan’daki Tünelde 7.000 Yıl Kemik İstiflemiş

Kuzeybatı Suudi Arabistan’daki arkeologlar, son 7.000 yılda çizgili sırtlanlar tarafından istiflenmiş olması muhtemel büyük bir kemik koleksiyonu ortaya çıkardılar.

Araştırmacılar Suudi Arabistan’daki Umm Jirsan lav tünelinde yüzbinlerce kemiği gün yüzüne çıkarttı. C: Stewart et al. 2021

Umm Jirsan’daki lav tünelinde (volkanik aktivitenin oluşturduğu geniş tünel ağı) sığır, keçi, at, deve, kemirgen hatta insan dahil olmak üzere en az 14 farklı hayvan türüne ait yüz binlerce kemik bulundu. Kemiklerdeki kesikler, ısırıklar ve sindirim izleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda sorumlunun sırtlanlar olduğu sonucuna varıldı. Ekip, araştırma için tünellerden çıkarılan, kemik ve dişlerin oluşturduğu 1.917 kalıntıyı inceledi. Bu örneklerden az bir kısmının karbon tarihlendirmesi, kalıntıların yaş aralığının 439 ile 6.839 arasında değiştiğini gösterdi, bu da lav tünelinin uzun bir süredir yırtıcılar tarafından kullanıldığına işaret ediyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

2- Pompeii’de Azat Edilmiş Bir Kölenin Gösterişli Mezarı Bulundu

Pompeii’deki arkeologlar, volkanik patlamadan önce kentin kültürel yaşamına ışık tutan bir mezarın kazıları sırasında oldukça iyi korunmuş bir iskelet keşfettiler.

Porta Sarno nekropolünde bulunan mezarın görünümü. C: Alfio Giannotti/Pompeii Archeological Park

Pompeii kentinin doğusunda yer alan ve henüz halka açık olmayan Porta Sarno nekropolündeki mezarda, beyaz saç tutamları ve kulağın bir kısmının yanı sıra kemik ve kumaş parçaları taşıyan bir kafatası bulundu. Çoğu yetişkin o dönemde yakıldığı için bu keşif olağandışı olarak nitelendiriliyor. Mezardaki bir yazıt, bu kişinin, Marcus Venerius Secundio adlı azat edilmiş bir köle olduğunu ve Pompeii’de Yunanca gösteriler düzenlemeye yardım ettiğini ileri sürüyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

1- İstanbul’da 3.700 Yıllık Uygulamalı Geometri Örneği Bulundu

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ndeki 3.700 yıllık bir Babil kil tableti üzerinde bilinen en eski uygulamalı geometri örneği keşfedildi. Si.427 olarak bilinen tablet, bazı arazilerin sınırlarını ölçen bir arazi planı taşıyor.

Kil tablet, bataklık alanların yanı sıra bir harman yeri ve yakındaki kuleyi içeren bir alanı tanımlıyor. C: UNSW Sydney

Tablet, MÖ 1900 ile 1600 arasındaki Eski Babil dönemine ait ve 19. yüzyılın sonlarında günümüzde Irak olan bölgede bölgede keşfedilmişti. Mansfield, “Si.427, satılmakta olan bir arazi parçası ile ilgili.” diyor. Çivi yazısıyla, karakteristik kama şeklindeki oyukları olan tablet, bataklık alanların yanı sıra bir harman yeri ve yakındaki bir kuleyi içeren bir alanı tanımlıyor. Mansfield’e göre, alanı betimleyen dikdörtgenler, eşit uzunlukta zıt taraflara sahiptir, bu da o dönemin bilirkişilerinin, öncekinden daha doğru bir şekilde dikey çizgiler oluşturmanın bir yolunu bulduklarını ileri sürüyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

BONUS

Erzurum’da 160 Milyon Yıllık Fosilleşmiş Ağaçlar Bulundu

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login