Bugün neredeyse uğruna yaşadığımız paranın tarihi, yaklaşık 4000 yıl öncesine kadar uzanıyor ve zaman içinde farklı formlarda ortaya çıkıyor.
Günümüzde para kavramını sayılarla düşünme eğilimindeyiz, fakat aslında paranın tarihini anlamamıza yardımcı olan şey yazılı sözcükler. Yazı ilk icat edildiğinde, o dönemde yaşayan insanlar kendi halklarının hikayeleri hakkında mı, yoksa şiirler mi yazdı? Cevap ikisi de değil. Yazı, temel olarak bürokrasi için kullanıldı.
(3200 Yıl Önce Yaşanan Küresel Ekonomik Çöküş ve Troya’nın Düşüşü)
Mezopotamya’da bulunan bu kil tablet, 2500 yıl önce, 22,000 litre arpa, 7 kilo yün ve 15 litre yağ ile bir arazi satın alan Tupsikka adında bir kişiyi anlatıyor.
Bu kil tablet ise ondan bile eski. Hatta dünyanın herhangi bir yerinde bulunan en eski yazılardan biri sayılıyor. Milattan önce 3100 ila 3000 yıllarında Mezopotamya’da yazılmış olan bu tablette, işçilere günlük erzakları dahilinde verilen bira kayıtları yazıyor. Sümer şehri Uruk’ta bulunan tablette, bir kaseden yemek yiyen insan imgesi “yemek tayını”, koni şeklindeki bir kap da “bira” anlamına geliyor.
Tablet üzerinde dağınık olarak bulunan yarım daire şekilli çizikler de, belirli bir işçinin aldığı bira miktarını gösteriyor. Tüm bunlar bu tableti dünyanın bilinen en eski maaş çeki yapıyor ve işçi ve işveren kavramının 5.000 yıl öncesinde bile tanıdık bir kavram olduğu anlamına geliyor. Bu maaşlar, daha itaatkar olsunlar diye işçileri sarhoş tutmak için değildi. Antik dünyada bira, nişastalı ve doyurucu bir içecekti ve bir öğün olarak da kullanılabilirdi. Bu kil tablet biranın sevilen bir içecek olduğunu göstermesinin yanı sıra, işçi ve işveren arasındaki ekonomik ilişkinin de çoktan kurulduğunu gösteriyor.
(Anadolu’da Vergi Kaçakçılığı, Rüşvet ve Faiz 4000 Yıldır Var)
Birayla maaş ödemek sadece Mezopotamya’ya özgü bir şey de değildi. Antik Mısır’da insanların yaptıkları işlerin karşılığı olarak bira aldığına dair kayıtlar var. Piramitleri inşa eden insanlar için bu ödeme günlük 4-5 litre bira civarındaydı.
Bira ile ödeme yapılması güzel bir fikir gibi gözükebilir, ancak her zaman için pratik bir çözüm değildi. Alım satım işlemlerine yardımcı olmak için, bazı Akdeniz krallıkları aynı ağırlıkta yapılmış metal parçaları vermeye başladı.
(Roma İmparatorluğu’nun Yıkılmasına Mülteci Krizi Sebep Oldu)
Yukarıdaki örnek, 2.500 yıl önce Lidya Krallığı’nda (Günümüzde Türkiye’de bulunuyor) basılan, dünyanın bilinen ilk sikkelerinden biri. Doğal olarak oluşan altın ve gümüş alaşımı olan elektrumdan imal edilen bu düzensiz şekilli paralar, belli bir ağırlık standartına uygun olarak basıldı ve ağırlık ve saflığının garantisi olarak kullanılan sembollerle damgalandı. Paktalos Irmağı’nın alüvyonlarında bulunan altın-gümüş karışımı “elektrum” madeninden basılan ilk sikkelerin üzerinde Lidya Krallığı’nın simgesi olan aslan başı bulunuyordu. İlk Lidya sikkeleri muhtemelen Alyattes döneminde basılmıştı. Sikke basımının daha iyi bir duruma gelmesi ve elektrum yerine altın ve gümüşten ayrı olarak sikke basımı, Kral Kroisos (Karun) zamanında ortaya çıkmıştı.
Yaklaşık olarak aynı dönemlerde, Çin’de de ilk kez sikkeler görülmeye başlandı. Çin’de ortaya çıkan bu sikkeler, tarım aletleri şeklinde yapılıyordu. Örneğin fotoğrafta gördüğünüz, bahçıvan beli şeklindeki bir para. Ayrıca bu paraların üzerinde, bir coğrafi alana, gruba veya ağırlığa işaret eden yazıtlar vardı.
Baskının icadından önce, madeni para büyük bir kitlesel iletişim aracıydı. Milattan önce 44 yılında Julius Caesar’ın öldürülmesinin ardından, ona ihanet eden Brütüs doğrudan halka hitap etmek için kendi paralarını bastırdı. Bu paralar bir yüzünde kendi portresi, diğer yüzünde Pileus şapkası (kurtuluş ile ilişkili bir örtü) ile birlikte iki hançere sahipti. Bu ikonografinin altında ise EID MAR, yani “Mart ayının ortası” yazıyordu. Söz konusu sikkeler, Julius Caesar’ın suikastini ve komplocuların, Roma halkının tiranın zulmünden kurtuluşu olarak gördükleri günü kutluyordu.
Bu bozuk para Roma imparatoru Claudius’un İngiltere’ye karşı zaferini kutluyor. Sikkenin arka yüzünde ata binen İmparator Claudius, zafer takının üstünde betimlenmiş. Antik Romalılar bu zafer taklarını, zafer kazanmış generalleri için yapıyorlardı. Zafer takının üstünde yazan DE BRITANN, “Britanyalılara karşı zafer” anlamına geliyor.
Sikkeler birçok yönden iyiydi, ancak 1000 yıl önce Çin’de kağıt paranın keşfedilmesi, insanlık tarihinin gerçek devrim yaratan icatlarından biriydi.
Fotoğraftaki kağıt para, 1.000 şehir sikkesi değerinde. Paranın üstünde, her birinde 100’er tane sikke olan 10 tane sikke kümesi bulunuyor. 1.000 adet madeni sikke 1.5 metre uzunluğunda ve yaklaşık 3 kg ağırlığında olurdu, yani bunun bir kağıt para olması işleri çok daha kolaylaştırmıştı. Bununla birlikte kağıt paranın üstünde, sahtekarlık yapacakların suçları için cezalandırılacağını belirten sert bir uyarı da bulunmaktaydı.
Çağlar boyunca fiziki para ile ilgili sorunlardan biri de bazen çok fazla, bazen de yetersiz olmasıydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan madeni para sıkıntısı, birkaç Avrupa ülkesindeki kasaba ve bölgelerde küçük miktarlarda yerel kağıt paralar basmaya teşvik etti. Almanya’da basılan bu Notgeld (acil durum parası), çok çeşitli tasarımları için bu paraları değerlendirecek koleksiyoncularla popüler hale geldi ve 1920’lerde bu küçük kağıt paralar, harcamaktan ziyade koleksiyonculuk için çok sayıda üretildi. Paralar üzerine yapılan tasarımlar, savaş zamanı propagandasından yerel manzaralara ya da folklor sahnelerine kadar oldukça çeşitliydi. Örneğin fotoğraftaki bu özel örnek, Baltık denizindeki Alman sahil beldesi Muritz’i tasvir ediyor.
100.000.000.000.000.000 pengő değerindeki Macar kağıt parası, şimdiye kadar bir banknotta verilen en büyük değere sahip. 1946 yılının Ocak ayında basılan bu banknot, her 15 saatte bir ikiye katlanan hiperenflasyon dönemi sırasında basıldı.
Kağıt para ve sikkeler taşınabilir oldukları için uygun gözüküyor, ancak para için konu her zaman bu değildi. 14 kilogram ağırlığında ve 65 cm’den uzun olan 17. yüzyıla ait İsveç levha parası aslında bir madeni sikke! Ülkenin geniş bakır kaynakları kraliyet hazinesini şişirmişti ve uluslararası bakır fiyatlarında olası bir düşüş korkusundan dolayı İsveç, bakır para biriminin oluşturulmasında kendi üretiminin çoğunu emmeyi hedefliyordu, ancak bakır bolluğu, büyük miktarlar haricinde çok değerli olmadığı anlamına geliyordu. Danimarkalı bir ziyaretçi, bu uygulamayı şöyle anlatıyordu: “Birçok insan parasını bir iple bağlayarak sırtında taşıyor, diğerleri kafasının üstünde taşıyordu. Büyük meblağlar ise vagonlarda taşınıyordu.”
Pasifik adası Yap’ta yapılan bu taş halka (rai), neredeyse yarım metre çapında ve oldukça büyük görünüyor. Ancak 3 metre genişliğe kadar büyüyebilen diğer örneklere kıyasla aslında küçük sayılır.
Ünlü İngiliz ekonomist John Maynard Keynes paraya karşı büyülenmişti. Keynes, Yap adası sakinlerini, “Para hakkındaki düşünceleri, muhtemelen tüm ülkelerin insanlarından daha felsefi olan insanlar.” olarak tanımlıyordu.
Modern bankalardan önce, güvende tutmak için paranızla ne yapabilirdiniz? Binlerce yıl insanlar paralarının güvencesi için onları sakladı ya da toprağa gömdü. Bu yöntem, genellikle değerini koruyan altın için işe yaradı. Fotoğraftaki kap, 1911 yılında bulunduğu zaman, boyun kısmında iki adet bronz sikke vardı. Bu bronz sikkeler, kabın içindeki sikkelerin gerçek değerini saklamak için stratejik olarak konmuştu. Kabın içinden, Antik Roma dönemine ait tam 160 altın sikke çıktı.
Değerli paralar, genellikle daha sonra geri gelip tekrar almak için gömüldüyse de, bazen de farklı nedenler yüzünden gömüldü. Paranın birincil işlevi ekonomik olsa da, yüzyıllar boyunca maneviyat ve sadakat fikirleriyle birleşti.
Fotoğraftaki Afganistan’da bulunan ve içi bronz sikkelerle dolu olan vazo, Buda’ya adak olarak gömülmüştü. Vagramarega adındaki bir adam, daha sonra tekrar almak için değil, kendisi ve ailesinin menfaati için böyle bir gömme işlemi yapmıştı.
Yaklaşık 50 yıl önce, paranın tarihinde bir başka büyük değişim meydana geldi. İlk kredi kartları 1958’de Bank of America tarafından çıkarıldı. Banka, bu yeni ödeme şeklini tanıtmak için Kaliforniya’nın Fresno şehrindeki her müşteriye talep edilmeden bir plastik kart gönderdi. 1966 ile 1970 yılları arasındaki dönem, potansiyel kullanıcılara gönderilen 100 milyon kredi kartı sayesinde, ‘büyük kredi kartı yarışması’ olarak biliniyor. 1967 yılında Chicago’daki bazı insanlar, kendilerine 15 ayrı kredi kartı gönderildiğini bildirdi.
Elektronik ödeme üzerine yapılan ilk deneyler 1990’lı yıllarda gerçekleşti. Mondex elektronik ödeme sistemi, 1995 yılında Swindon kasabasında denenerek madeni para ve banknotlara alternatif olarak tanıtıldı. Belki de Mondex zamanından önce piyasaya sürülmüştü. Denemeler, hizmetin ülke çapında başlatılmasına gerek kalmadan sona erdi. Fakat sonraki yıllarda bu sistem de değişti ve bugün birçok ülke, elektronik olarak ödeme yapıyor.
britishmuseum.org.
You must be logged in to post a comment Login