Birçok arkeolojik keşfin yapıldığı bir yılın ardından, 2023 yılında dünya çapında öne çıkan arkeolojik keşifleri derledik.
Ötzi’nin Anadolu kökeni. Neandertallerin yaptığı gravürler. Bilinen ilk at biniciler. Ölü Deniz kıyısındaki bir mağarada oldukça iyi korunmuş kılıçlar. Bu buluntular geçmişe bakış açımızı değiştirdi.
Şimdi sizleri dünya çapında öne çıkan 2023 keşifleri ile başbaşa bırakıyoruz. 2024 yılındaki keşifleri ise şimdiden heyecanla bekliyoruz!
2023 yılında Türkiye’nin öne çıkan 10 arkeolojik keşfini buradan görebilirsiniz
10- Irak’ta Herakles ve Büyük İskender ile Bağlantılı Tapınak
Irak’ın antik kenti Girsu’da, biri Herakles ve Büyük İskender ile bağlantılı olan üst üste gömülü iki tapınak keşfedildi.
Arkeologlar Irak’ta birbiri üzerine inşa edilmiş iki tapınak ortaya çıkardı. Daha yeni olan Helenistik tapınak MÖ 4. yüzyıla tarihleniyor ve Büyük İskender ile bir bağlantısı olabilir. Tapınakta, “iki kardeşi veren”e gönderme yapan Aramice ve Yunanca yazıtların yer aldığı pişmiş bir tuğla bulundu. Bu yazıt, MÖ 336’dan MÖ 323’e kadar 13 yıllık hükümdarlığı sırasında bilinen dünyanın çoğunu fetheden Makedon kralına bir gönderme olabilir. Arkeologlar, söz konusu tapınağı Irak’ın güneydoğusunda bugün Tello olarak bilinen bir Sümer kenti olan Girsu’daki kazılar sırasında ortaya çıkardı. Yazıt çok ilginç çünkü Yunanca ve Aramice yazılmış esrarengiz bir Babil isminden bahsediyor. Adadnadinakhe, yani ‘Adad, kardeşleri veren’ ismi, arkaik tonu ve sembolik çağrışımları nedeniyle açıkça törensel bir unvan olarak seçilmiş. Yazıtın kendisi, genellikle bir şimşek ve kartal ile sembolize edilen Yunan gök tanrısı Zeus’a bir atıf niteliğinde. Bu sembollerin her ikisi de, Büyük İskender’in hükümdarlığı döneminde Babil’de basıldığı düşünülen sikkenin üzerinde yer alıyor. Bir tarafta Herakles’i, İskender’in geleneksel temsillerini güçlü bir şekilde hatırlatan genç, temiz traşlı bir portrede gösteriyor, diğer tarafta ise Zeus’u. Zeus ayrıca Ammon kahini aracılığıyla İskender’i oğlu olarak kabul etmesiyle ünlüydü. Yani İskender ve Herakles arasındaki kardeşlik bağını onayladığı için kelimenin tam anlamıyla ‘iki kardeşi veren’ kişiydi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
9- Dünyanın İlk At Binicileri Karadeniz Yakınlarında
Araştırmacılar, 4.500 ila 5.000 yıllık kurganlarda bulunan insan iskeleti kalıntılarını inceleyerek ata binmenin kanıtlarını keşfettiler.
Kurganlar Yamnaya kültürüne aitti. Yamnayalar, daha yeşil otlaklar bulmak için Pontus-Hazar bozkırlarından günümüz Romanya ve Bulgaristan ülkelerinden Macaristan ve Sırbistan’a kadar göç etmişlerdi. Yamnayalılar, göçebe sığır ve koyun çobanlarıydı, şimdi ise artık at sırtında oldukları biliniyor. Binicilik, MÖ 4. bin yılda Batı Avrasya bozkırlarında atların varsayılan evcilleştirilmesinden kısa bir süre sonra gelişmiş gibi görünüyor. MÖ 3000 ile 2500 yılları arasında Yamnaya kültürünün üyeleri arasında oldukça yaygındı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
8- Etiyopya’da 1,2 Milyon Yıllık El Baltası Atölyesi Keşfedildi
Bir araştırma ekibi, Etiyopya’daki Awash vadisinde 1.2 milyon yıl öncesine ait bir obsidyen el baltası yapım atölyesi keşfetti.
Önceki araştırmalar, “yontma atölyelerinin” Avrupa’da Orta Pleistosen sırasında, yaklaşık 774.000 ila 129.000 yıl önce ortaya çıktığını göstermişti. Alet yapımı olarak kullanılan bu tür atölyeler, bir beceriye dönüştü. Bu tür becerileri geliştiren bireyler, genel alandakilerin ihtiyaç duyduğu aletlerden yeterince üretebilmek için atölyelerde birlikte çalıştılar. Bu aletlerden biri, doğramak veya silah olarak kullanılabilen el baltasıydı. Araştırmacılar Etiyopya’da 578 tane el baltası buldular ve üçü hariç hepsi obsidyenden yapılmıştı. Baltaların etrafındaki malzemenin tarihlenmesi, bunların yaklaşık 1,2 milyon yıl öncesine ait olduğunu gösterdi.
Detaylı bilgi için tıklayın.
7- Aranan İmparatorluk Tiyatrosu Vatikan Yakınlarında Ortaya Çıktı
Antik Roma metinlerinde sık sık adı geçen ancak bugüne kadar bulunamayan imparatorluk tiyatrosu, Vatikan yakınlarında ortaya çıktı.
Arkeologlar, Vatikan yakınlarındaki Tiber Nehri’nin batı kıyısında antik Nero Tiyatrosu kalıntıları olduğuna inanılan bir yapı buldular. MS 54’ten MS 68’deki ölümüne kadar hüküm süren İmparator Nero tarafından yaptırılan tiyatroda yarı dairesel cavea parçaları, mermer sütunlar, altın varak stucco süslemeler ve kostümler ve sahne dekorları için depo olarak kullanıldığı düşünülen odalar ortaya çıkarıldı. Birçok antik Roma yazarına göre, Nero’nun ses tellerini esnetmek için en sevdiği mekanlardan biri, Roma mahallesindeki annesine ait olan Agrippina Bahçeleri’nde inşa ettiği lüks bir villa olan özel bir tiyatroydu. Söz konusu yapı, malzemeleri nedeniyle antik dönemde büyük ölçüde sökülmüştü ve arkeologlar bir Rönesans bahçesinde kalıntılarını ortaya çıkarana kadar kesin konumu bilinmiyordu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
6- Almanya’da 3.000 Yıllık, Çok İyi Korunmuş Bir Kılıç
Arkeologlar, Almanya’nın Bavyera eyaletinin Nördlingen kasabasında oldukça iyi korunmuş bir Tunç Çağı kılıcı buldu.
Söz konusu kılıç, bir erkek, kadın ve çocuğun kalıntılarının yanında, diğer mezar eşyaları ve silahların arasında bulundu. Kılıç, kabzasının şekli nedeniyle “sekizgen” olarak tanımlanmış olmasına rağmen, sapın bıçağın üzerine bindirilmesiyle yapılan sağlam bir kabza kullanması bakımından “Bronz D tipi Rixheim” kılıçlarına benziyor. Kabza oldukça detaylı bir şekilde dekore edilmişti, bıçakta ise darbe izleri tespit edilemedi. Bu durum, kılıcın törensel bir işlevi olduğunu veya yüksek statünün bir sembolü olduğuna işaret ediyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5- Ötzi, Anadolu Kökenli, Kel ve Koyu Tenliydi
Genetik analiz, Ötzi’nin günümüzde Türkiye olan bölgeden göç eden çiftçilerin soyundan geldiğini ve koyu tenli olduğunu gösteriyor.
Alpler’in yükseklerinde, sırtına isabet eden bir okla öldürülmüş olarak bulunan 5.300 yıllık mumya Ötzi, İtalya’nın Bolzano kentindeki Güney Tyrol Arkeoloji Müzesi’ndeki özel soğutma odasına yılda 300.000 ziyaretçi çeken bir arkeolojik figür. Şimdi ise ayrıntılı bir genetik çalışma, Buz Adam’ın neye benzediği hakkında çok daha fazla şey ortaya çıkardı ve atalarının soyunun izini Anadolu’ya kadar sürdü. Çalışma, Ötzi’nin koyu renkli gözlere ve koyu renkli cilt pigmentasyonuna sahip olduğunu, Yunanistan veya Sicilya’nın modern sakinlerinde yaygın olarak görülenden daha koyu bir cilde sahip olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca çoğu sanatçının sanatsal yorumunun aksine, aynı zamanda, bugün hâlâ sıkça görülen bir rahatsızlıktan muzdarip olduğu da anlaşılıyor – Ötzi kelleşiyordu.
Daha detaylı bilgi için tıklayın.
4- İtalya’da Kerberos ve Kentaur Tasvirleri Olan Bir Mezar
Deniz kentaurlarının, cehennem köpeği Kerberos’un ve diğer efsanevi varlıkların tasvirleri, İtalya’da 2.200 yıllık açılmamış bir mezarda bulundu.
Napoli yakınlarındaki altyapı çalışmaları için yapılan kazılar sırasında arkeologlar, birkaç kişinin gömülmesi için oda veya nişlerin bulunduğu büyük bir mezar olan hipogeumun mükemmel durumda olduğunu ve girişinin hala döşemelerle kaplı olduğunu fark ettiler. Mezar çok sayıda fresk ile süslenmişti. Bunlardan en önemlisi, buraya “Kerberos’un Mezarı” adının verilmesini sağlayan, yeraltı dünyasının üç başlı koruyucusu Kerberos’u tasvir ediyor. Mezarda Kerberos’un freskinin yanı sıra, Yunan hoplitleri ve Romalılar tarafından taşınan bir kalkan olan clypeus’u tutan ichthyocentaur (balık, at, adam) gibi diğer mitolojik sahnelerin tasvirleri de yer alıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
3- Ölü Deniz Mağarasına Saklanmış Antik Roma Kılıçları
İsrail’deki bir mağarada sarkıtların arkasına gizlenmiş yaklaşık 2.000 yıl öncesine ait dört kılıç, eski isyanlarla ilişkili olabilir.
Ahşap ve deri kınlarında neredeyse 2.000 yıl boyunca korunan dört Roma dönemi kılıcı, Ölü Deniz yakınlarındaki bir mağarada keşfedildi. Antik silahlar, bölgenin hem Roma birlikleri için bir savaş alanı, hem de Yahudi isyancılar için bir sığınak olduğu bir dönemde, MS 2. veya 3. yüzyılda Kudüs’ün güneydoğusundaki Necef Çölü’ndeki mağaranın derinliklerindeki sarkıtlardan oluşan bir duvarın arkasına gizlenmişti.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
2- Fransa’da 75.000 Yıllık Neandertal Gravürleri
Neandertaller muhtemelen 75.000 ila 57.000 yıl kadar önce, Fransa’daki bir mağarada Avrupa’nın bilinen en eski gravürlerini yaptı.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, Neandertallerin kültürel karmaşıklığı hakkında çok şey ortaya çıkardı. Bununla birlikte, sembolik veya sanatsal ifadeleri hakkında nispeten az şey biliniyor. Neandertallere çok az sembolik üretim atfediliyor ve bunların yorumlanması genellikle tartışma konusu. Yeni çalışmada Marquet ve meslektaşları, Fransa’daki bir mağara duvarındaki işaretlerin bilinen en eski Neandertal gravürleri olduğunu belirlediler.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
1- Zambiya’da 476.000 Yıllık Ahşap Bir Yapının Kalıntıları
Yarım milyon yıl önce, yani daha önce mümkün olduğu düşünülenden daha erken bir zamanda, insanlar ahşaptan yapılar inşa ediyordu.
Nature dergisinde yayımlanan araştırma, Zambiya’daki Kalambo Şelalesi arkeolojik alanında, geçmişi en az 476.000 yıl öncesine ve kendi türümüz Homo sapiens’in evriminden önceye dayanan iyi korunmuş ahşap yapıları tanımlıyor. Ahşap üzerindeki taş alet kesme izlerinin analizi, bu erken insanların bir yapı oluşturmak için iki büyük kütüğü şekillendirip birleştirdiğini, muhtemelen bir platformun veya bir konutun bir kısmının temelini oluşturduğunu gösteriyor. Bulgular, kütüklerin birbirine uyacak şekilde kasıtlı olarak biçimlendirildiğinin dünyanın herhangi bir yerinden elde edilen en eski kanıtı. Şimdiye kadar ahşabın insan kullanımına ilişkin kanıtları, ateş yakma, kazma sopaları ve mızrak kullanımıyla sınırlıydı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login