2023 Eylül Ayında Öne Çıkan 10 Arkeoloji Haberi

Kaçırmış olanlar için 2023 yılının Eylül ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.

10- Antik Mısır Mumyasında Kullanılan Merhemler Yeniden Yaratıldı

Bir araştırma ekibi, 3.500 yıl önce önemli bir Mısırlı kadının mumyalanmasında kullanılan kokulardan birini yeniden yarattı.

Antik Mısırlı soylu kadın Senetnay’in mumyasından kanopik kavanoz. C: Museum August Kestner, Hannover/Christian Tepper

Senetnay adındaki soylu bir kadının mumyalanmasında kullanılan merhem kalıntılarını inceleyen araştırmacılar, yalnızca içeriklerinin çoğunun Mısır dışından geldiğini değil, aynı zamanda parfümlerinin de çoğaltıldığını ortaya çıkardı. Senetnay, MÖ 1450 civarında yaşadı ve Firavun II. Amenhotep’in sütannesiydi. Ekip, merhemlerin katı ve sıvı yağlar, balmumu, bitüm, çam familyasından ağaçlardan elde edilen reçineler ve vanilya benzeri bir kokuya sahip kumarin adı verilen bir madde ve tarçın ve karanfil gibi birçok bitki kaynağında bulunabilen benzoik asit de dahil olmak üzere karmaşık bir karışımı içerdiğini buldu.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

9- İnsanlar Bir Milyon Yıl Önce Neredeyse Yok Oluyormuş

Yaklaşık bir milyon yıl önce dünyadaki toplam insan nüfusu 100.000 yıldan fazla bir süre boyunca 1.300 civarında kalmış olabilir ve bu nüfus darboğazı modern insanlar, Neandertaller ve Denisovalılar arasındaki farklılığı körüklemiş olabilir.

Araştırmacıların yaklaşık 1 milyon yıl önce meydana gelen darboğazın sonucunu çıkarmak için kullandıkları temel formül. C: Shanghai Institute of Nutrition and Health, CAS

Yeni bir araştırmaya göre, dünya nüfusu 100.000 yıldan fazla bir süre boyunca yalnızca 1.300 civarında seyrederken, insanlar yaklaşık 1 milyon yıl önce neredeyse nesli tükenme noktasına gelmiş olabilir. Bu neredeyse gerçekleşen yok oluş olayı, modern insanların ve onların bilinen en yakın soyu tükenmiş akrabaları olan kalın kaş kemerli Neandertallerin ve gizemli Denisovalıların evriminde önemli bir rol oynamış olabilir. Genetik veriler, 813.000 ila 930.000 yıl önce, modern insanın atalarının ciddi bir “darboğaz” yaşadığını ve üreyen popülasyonunun yaklaşık yüzde 98,7’sini kaybettiğini gösteriyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

8- 2.900 Yıllık Tuğla, Kralın ve Bitkilerin Hikayesini Anlatıyor

2.900 yıl önce bu kil tuğlanın üzerine Assur kralı II. Asurnasirpal’a ait olduğu yazıldı. Şimdi ise bu tuğla, kralın yaşadığı çevreyi anlatıyor.

Çamurdan yapılmış ve güneşte pişirilmiş olan 2.900 yıllık bu tuğlanın üzerinde, Assur kralı II. Asurnasirpal’e ait olduğuna dair çivi yazılı yazıt var. C: National Museum of Denmark

Araştırmacılar ilk kez 2.900 yıllık bir kil tuğladan antik DNA’yı başarıyla elde etti. Kil tuğla, Kalhu antik kentindeki Assur kralı II. Asurnasirpal’ın sarayından geliyor. Bugün Nimrud’daki (günümüz Kuzey Irak’ı) Kuzeybatı sarayı olarak bilinen bu sarayın inşaatı MÖ 879 civarında başladı. Tuğlanın üzerinde, “Assur kralı Asurnasirpal’in sarayının mülkü” olduğunu belirten Akadca çivi yazılı bir yazıt var. Bu durum, tuğlanın tam olarak on yıl aralığına tarihlenmesini mümkün kılıyor: MÖ 879’dan MÖ 869’a. Çıkarılan DNA dizilendikten sonra araştırmacılar 34 farklı taksonomik bitki grubu belirlediler. En bol diziye sahip bitki familyaları Brassicaceae (lahana) ve Ericaceae (funda) idi. Temsil edilen diğer aileler Betulaceae (huş ağacı), Lauraceae (defne), Selineae (havuç ve maydanoz içeren aile) ve Triticeae (ekili otlar) idi. 

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

7- Ölü Deniz Mağarasına Saklanmış Antik Roma Kılıçları Bulundu

İsrail’deki bir mağarada sarkıtların arkasına gizlenmiş yaklaşık 2.000 yıl öncesine ait dört kılıç, eski isyanlarla ilişkili olabilir.

C: Israel Antiquities Authority

İsrail Eski Eserler İdaresi’nin yaptığı açıklamaya göre, ahşap ve deri kınlarında neredeyse 2.000 yıl boyunca korunan dört Roma dönemi kılıcı, Ölü Deniz yakınlarındaki bir mağarada keşfedildi. Antik silahlar, bölgenin hem Roma birlikleri için bir savaş alanı, hem de Yahudi isyancılar için bir sığınak olduğu bir dönemde, MS 2. veya 3. yüzyılda Kudüs’ün güneydoğusundaki Necef Çölü’ndeki mağaranın derinliklerindeki sarkıtlardan oluşan bir duvarın arkasına gizlenmişti.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

6- Norveç’te Buzulların İçinde 4.000 Yıllık Bir Ok

Norveç’teki arkeologlar, buzulların içinde yaklaşık 4.000 yıllık olduğu anlaşılan bir ok sapı keşfettiler.

Bir arkeolog, Norveç’teki Lauvhøe Dağı’nda Demir Çağı’na ait olduğuna inanılan bir ok tutuyor. C: Secrets of the Ice

Keşif, Norveç’te 2.000 km’nin biraz üzerinde bulunan Lauvhøe Dağı’nın yamacında yapıldı. Arkeologlar bölgeyi en son 2017 yılında araştırdıklarında Demir ve Orta Çağ’dan kalma oklar bulmuştu. Ancak bu ok sapı, bölgedeki buzun son yıllarda erimesinden sonra ortaya çıktı. Araştırmacılar, eserin yaşını şekline göre belirleyebildi ancak saha sezonu bittiğinde karbon tarihlemesi için ahşaptan bir örnek alınacak. Buluntu, büyük olasılıkla eski avcıların binlerce yıl önce yaz aylarında sinek bulutlarından kaçınmak için kar ve buz üzerinde yol alan ren geyiklerini takip ettiğinin kanıtını oluşturuyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

5- Mısır’da Sualtında Keşfedilen Tapınak ve Kutsal Alan

Arkeologlar, Mısır’ın Akdeniz kıyısında, tanrı Amun ve tanrıça Aphrodite ile bağlantılı eserlerle dolu batık tapınak ve kutsal alan keşfetti.

Kazılar sırasında ortaya çıkan bir adak eli. C: Christoph Gerigk ©Franck Goddio/Hilti Foundation

MÖ 2. yüzyılın ortalarında meydana gelen felaket sırasında kısmen yıkılan tapınak, aslında tanrı Amun için inşa edilmişti. Artık terk edilmiş olan yapı, bir zamanlar Aboukir Körfezi’ndeki antik liman kenti Thonis-Heracleion’un bir parçasıydı. Arkeologlar tapınağı incelerken, gümüşten yapılmış ritüelistik aletler, altın takılar ve bir zamanlar parfümleri veya merhemleri saklamak için kullanılan kaymaktaşı kaplar da dahil olmak üzere bir dizi eser ortaya çıkardılar. Dalgıçlar ayrıca alanda MÖ 5. yüzyıla tarihlenen “iyi korunmuş ahşap direkler ve kirişler” ile desteklenen yeraltı yapıları da buldu.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

4- Doğu İberya’da Keşfedilen Büyük Bir Paleolitik Mağara Sanatı Alanı

Arkeologlar, Avrupa’nın Doğu İberya kıyılarında bulunan en önemli Paleolitik mağara sanatı alanını keşfetti: Çizimler 24.000 yıllık.

Motiflerin çoğunu içeren, kısmen su basmış mağara odası. C: A Ruiz- Redondo/V Barciela/X Mart

İspanya’da Valencia yakınlarındaki Millares’te bulunan ‘Cova Dones’ ya da ‘Cueva Dones’ adlı 500 metre uzunluğundaki bir mağarada en az 24.000 yıllık olduğu düşünülen yüzden fazla resim ve gravür bulundu. Çok sayıda motif ve bunların yapımında kullanılan tekniklerin çeşitliliği, mağarayı İber Yarımadası’nın Doğu Akdeniz kıyısındaki en önemli Paleolitik mağara sanatı alanı haline getiriyor. Hatta, burası muhtemelen 2015 yılında Atxurra’dan (Biskay) bu yana Avrupa’da keşfedilen en fazla sayıda motife sahip Paleolitik mağara.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

3- Yürüyüş Yaparken Tesadüfen Büyük Bir Keşif Yapmak

Doktor tavsiyesiyle yürüyüşe çıkan bir adam, yaklaşık MS 500’den kalma nadir madalyonların da dahil olduğu bir koleksiyon buldu.

Çocukluğunda arkeolog olmayı hayal eden Erlend Bore, altın madalyonlar, inciler ve yüzükler buldu. C: Anniken Celine Berger/NTB/Arkeologisk museum

Doktorların tavsiyesi üzerine yürüyüşe çıkan Norveçli bir adam, yeni satın aldığı bir metal detektörü kullanarak altıncı yüzyıldan kalma nadir altın takıları ortaya çıkardı. Arkeologlar bu keşfi, Norveç’teki “yüzyılın altın buluşu” olarak nitelendiriyor. Yeni keşfedilen koleksiyon, bir zamanlar gösterişli bir kolye oluşturan dokuz altın madalyon ve altın incinin yanı sıra üç altın yüzükten oluşuyordu. Ağırlığı 100 gramdan biraz fazla olan takıların MS 500’den kalma olduğu tespit edildi.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

2- Göbeklitepe ve Karahantepe’de Gerçek Boyutlu Eşsiz Heykeller

Şanlıurfa’da sürdürülen Göbeklitepe ve Karahantepe kazı çalışmalarında gerçek boyutlu bir yaban domuzu ve insan heykeli bulundu. 

Karahantepe’deki çalışmalarda ise dönemin gerçekçi insan heykellerinden biri gün ışığına kavuşturuldu. Gerçekçi bir yüz ifadesiyle tarih öncesi sanatın örneklerinden biri olan heykel, 2,3 metre yüksekliğinde. Göbeklitepe’nin D yapısında ise kireçtaşından yapılmış, gerçek boyutlu bir yaban domuzu heykeli bulundu. Yüzeyinde kırmızı, beyaz ve siyah pigment kalıntılar görülebilen domuz heykeli, o dönemden günümüze uzanan ilk boyalı heykel olma özelliğini taşıyor.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

1- Zambiya’da 476.000 Yıllık Ahşap Bir Yapının Kalıntıları!

Yarım milyon yıl önce, yani daha önce mümkün olduğu düşünülenden daha erken bir zamanda, insanlar ahşaptan yapılar inşa ediyordu.

Kazı ekibi 476.000 yıllık ahşap yapıyı ortaya çıkarıyor. C: Larry Barham, University of Liverpool

Nature dergisinde yayımlanan araştırma, Zambiya’daki Kalambo Şelalesi arkeolojik alanında, geçmişi en az 476.000 yıl öncesine ve kendi türümüz Homo sapiens’in evriminden önceye dayanan iyi korunmuş ahşap yapıları tanımlıyor. Ahşap üzerindeki taş alet kesme izlerinin analizi, bu erken insanların bir yapı oluşturmak için iki büyük kütüğü şekillendirip birleştirdiğini, muhtemelen bir platformun veya bir konutun bir kısmının temelini oluşturduğunu gösteriyor. Bulgular, kütüklerin birbirine uyacak şekilde kasıtlı olarak biçimlendirildiğinin dünyanın herhangi bir yerinden elde edilen en eski kanıtı. Şimdiye kadar ahşabın insan kullanımına ilişkin kanıtları, ateş yakma, kazma sopaları ve mızrak kullanımıyla sınırlıydı.

Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

Arkeofili editöryel servisi. İletişim: arkeofili@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login