Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü internet sitesinde yer alan bilgilere göre Türkiye’nin 2014 yılında en çok ziyaret edilen örenyerlerini kabaca tanıtarak derledik. Siz Türkiye’nin en çok ziyaret edilen örenyerlerinden kaçını gezdiniz?
1- Denizli Pamukkale (Hierapolis) Örenyeri (1.874.657 Ziyaretçi)
Lycos vadisinin üst platosunda yer alan Hierapolis, antik çağ ticaret yollarının merkezinde stratejik bir alanda kurulmuş bir Helenistik dönem kentidir. Bergama Krallarından II.Eumenes tarafından kurulan kent, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (İS. 60) büyük depreme kadar, Helenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüştür. Bu depremden büyük zarar görmüş olan Hierapolis, ızgara plana göre yeniden inşa edilmiştir. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Helenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almıştır. Hierapolis İS. 3.yy. da altın çağını yaşamış ve İmparatorluk yardımlarından fazlasıyla yararlanması sebebiyle Anadolu’nun en zengin kentlerinden biri haline gelmiştir. Hierapolis Roma döneminden sonra Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem İS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), İS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Hierapolis İS.7. yy.daki büyük deprem sonucunda tahrip olmuş ve kent kimliğini kaybetmiştir. Gecekonduların egemen olduğu kent, tarımsal kimlik kazanmış ve İS. 12.yy.da küçük bir kasaba haline gelmiştir. İS.13. Yy. da Selçukluların egemenliğine geçen kent, İS. 14.yy. daki depremden sonra tamamen terk edilmiştir.
2- İzmir Efes Örenyeri (1.873.701 Ziyaretçi)
İzmir İli Selçuk İlçesi sınırları içindeki antik Efes kenti’nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes çevresindeki höyükler (tarih öncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Dönemi’nde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Çağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl’dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir.
3- Nevşehir Göreme Örenyeri (1.080.188 Ziyaretçi)
Nevşehir’e 13 km. uzaklıkta ve Göreme Kasabası’nın 2 km. doğusunda yer alan bir kaya yerleşim yeridir.
Göreme’de M.S. 4. yüzyıldan 13.yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatı yaşanmıştır. Hemen her kaya bloğunun içinde kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları mevcuttur. Bugünkü Göreme Açık Hava Müzesi bu eğitim sisteminin başlatıldığı yerdir. Soğanlı, Ihlara, Açıksaray aynı eğitim sisteminin daha sonraları görüldüğü yerlerdir.
Kiliseler, 2 tür teknikle boyanmıştır. Birincisi doğrudan doğruya kaya yüzeyi düzeltilerek üzerine yapılan boyama, ikincisi ise kaya üzerine yapılan secco (tempera) ve fresco tekniği ile yapılan boyamadır. Kilisede işlenen konular İncil’den ve Hz.İsa’nın hayatından alınmıştır. Göreme Açık Hava Müzesi’nde Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise bulunmaktadır.
4- Çanakkale Troia Örenyeri (469.527 Ziyaretçi)
Dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisi olan Truva’da görülen 9 katman ile kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zaman izlenebilmektedir. Truva’daki en erken yerleşim katı MÖ. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı’na tarihlenmektedir. MÖ. 85 – MS. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından her zaman çok önemli bir rol üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir.
5- Nevşehir Kaymaklı Örenyeri (464.792 Ziyaretçi)
Kaymaklı’nın tarihi MÖ 3000 yılına kadar gidiyor. Hititler Dönemi’nde yapılmış bu şehir sekiz katlı. Roma ve Bizans dönemlerinde diğer alanların da oyulmasıyla genişletilerek yeraltı şehrine dönüştürülen Kaymaklı, tüf kayalara oyulmuş. Bir topluluğun geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına uygun olan alanda, dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehlikeyi önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları yer alıyor.
6- Antalya Myra Örenyeri (432.621 Ziyaretçi)
Yüce Ana Tanrıça’nın kenti. Aziz Nikolas’ın piskoposluk yaptığı yer olması sayesinde ününü tüm Ortaçağ boyunca sürdüren Myra önemli bir Lykia kentiydi. Adı “Yüce Ana Tanrıça’nın yeri” anlamına gelen kent, ilk olarak bugünkü kaya mezarlarının üzerindeki tepede kurulmuştu. Daha sonra aşağıya inerek genişleyen Myra, II. Theodosion (408–450) zamanında Lykia bölgesinin başkenti oldu. Şehir 7. yüzyıldan 9. yüzyıla kadar devamlı Arap akınlarına uğradı ve sonunda 809’da zapt edildi. Bu akınlar sonucunda, kentin en önemli yapısı olan St. Nikolas Kilisesi 1034’te yıkıldı.
Myra’nın su ihtiyacını karşılayan, Demre deresinin aktığı vadi kenarındaki kaya yüzüne açılan kanallar bugün hâlâ görülebiliyor. Kentin görkemli tiyatrosu da günümüze oldukça sağlam halde ulaşmış durumda. Myra’nın muhteşem kaya mezarları, hemen tiyatronun üzerinde ve doğudaki “nehir nekropolü” denen alanda olmak üzere iki yerde toplanıyor.
7- Nevşehir Derinkuyu Örenyeri (420.348 Ziyaretçi)
Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu sayesinde inşa edilmiş sekiz katlı Derinkuyu Yeraltı Şehri, büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlardan oluşuyor. Bölgede bulunan bir diğer örnek olan Kaymaklı Yeraltı Şehri’nden farklı olarak Derinkuyu’da bir misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ilgi çekici bir kuyu da bulunuyor.
Derinkuyu’nun ilk yerlileri Asur kolonilerine kadar uzanıyor. II. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun zulmünden kaçan ilk Hıristiyanlar Antakya ve Kayseri üzerinden Kapadokya’ya gelerek buraya yerleşmişler. Bölgedeki yeraltı şehirlerini kuran ilk Hıristiyanlar, girişleri kolayca fark edilemeyecek şekilde yapılmış bu şehirlerde saklanarak Romalı askerlerin zulmünden kurtulabilmişler. Yeraltı şehirlerinde uzun süre dışarı çıkmadan yaşamak zorunda kalabilecekleri için erzak depoları, havalandırma bacaları, şarap imalathaneleri, kiliseler, manastırlar, su kuyuları, tuvaletler ve toplantı odaları yaparak alanlarını genişletmişler. Birbirine bağlı odalardan oluşan bu şehirlerde bazı odalar ancak bir insanın geçebileceği kadar dar tünellerle birbirine bağlanıyor. Tünellerin giriş çıkışlarında güvenlik nedeniyle tüneli kapatmak için kullanılan büyük taş silindirler var.
8- Trabzon Sümela Örenyeri (397.463 Ziyaretçi)
Trabzon’un Maçka İlçesinin Altındere Köyü sınırları içinde Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerinde kurulmuş olan Sumela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” ile anılır. Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunan yapı, bu konumuyla manastırların şehir dışında, ormanlarda, mağara ve su kenarlarında kurulma geleneğini sürdürmüştür.
Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını siyah anlamına gelen “melas” sözcüğünden aldığı söylenmektedir. Bu ismin manastırın kurulduğu koyu renkli Karadağlardan geldiği düşünülmekte ise de, Sumela kelimesi buradaki Meryem tasvirinin siyah rengine bağlanabilmektedir. Rivayete göre; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan manastır 6. yüzyılda İmparator Justinianus’un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine generallerinden Belisarios tarafından tamir edilmiştir.
Sumela Manastırının şimdiki durumuyla varlığını 13.yüzyıldan itibaren sürdürdüğü bilinmektedir. 1204 tarihinde kurulan Trabzon Komnenosları Prensliği’nden III. Alexios (1349-1390) zamanında manastırın önemi artmış ve fermanlarla gelir sağlanmıştır. III. Alexios’un oğlu III. Manuel ve sonraki prensler döneminde de Sumela yeni fermanlarla zenginleştirilmiştir.
9- Aksaray Ihlara Vadisi Örenyeri (374.517 Ziyaretçi)
Ihlara Vadisi Örenyeri Aksaray İli, Ihlara Kasabası’nda ve Hasan Dağı’nın kuzeydoğusundadır. Aksaray ve Ihlara Vadisi Hıristiyanlığın ilk yıllarında önemli birer din merkezi olarak karşımıza çıkar. Kayserili Basileaus ve Nazianos’lu Gregarius gibi mezhep kurucuları 4. yüzyılda burada yetiştiler. Gregarius Teslis inancına yeni bir açıklama getirerek Hz İsa’nın tanrılığı tartışmasında İznik toplantısı görüşlerine kuvvet kazandıran fikirler ileri süren bir din adamıdır. Bu öncü kişilerin etkisiyle, Kapadokya sınırları içindeki birçok bölge gibi inzivaya uygun Ihlara Vadisi’nin doğal oluşumu, korunaklı yapısı, burayı Hıristiyan dininin önemli merkezlerinden biri haline getirmiştir.
4. yüzyıldan itibaren önemli bir manastır merkezi haline gelen Ihlara Vadisi’nde, yapıldığı dönemin resim sanatı özelliklerini barındıran Belisırma, Ihlara ve Gelveri gibi pek çok manastır ruhuna uygun olan kilise bulunmaktadır.
10- Antalya Alanya Kalesi (371.947 Ziyaretçi)
Denizden ve karadan zor ulaşabilirliği nedeniyle tarih boyunca devamlı yerleşime uğramış olan Alanya Kalesi; Anadolu’yu süsleyen yüzlerce kaleden bugün ayakta kalabilmiş, en iyi korunmuş olanlarından birisidir.
Kale 6,5 km. yi bulan sur uzunluğu, 140’ı bulan burçları, içindeki 400’e yakın sarnıcı, yazıtlı kapıları ile Selçuklu sanatını en iyi yansıtan, Selçuklunun görkemliliğini gözler önüne seren bir açık hava müzesi görünümündedir. Surlar, Kızılkule’den başlayarak, planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda Burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcu’na inerek Tophane ve Tersane’yi geçip başladığı yer olan Kızılkule’de son bulur. Kalenin ilk iskân tarihi Hellenistik Döneme kadar inse de gerçek anlamda Selçuklular tarafından tüm görkemliği ile abidevi hale getirilmiştir. Kalenin, içkale olarak adlandırılan ve yarımadanın batı köşesinin en yüksek yerinde kurulmuş olan bölümünün denizden yüksekliği 250 metreyi bulmaktadır. İdari ve askeri örgütlenmenin merkezi olması nedeniyle dört yönden dayanıklı surlarla çevrilmiştir. İçkalenin orta kısmında yer alan tuğladan yapılmış iki adet Selçuklu Devri su sarnıcı bugün de işlevini sürdürmektedir. İçkaledeki başlıca yapılar batı hariç diğer cephelerde kale duvarlarının içine dayandırılarak inşa edilmiştir.
kulturvarliklari.gov.tr
dosim.kulturturizm.gov.tr
bkg.com.tr
trabzonmuzesi.gov.tr
You must be logged in to post a comment Login