Son buzul çağına ait keşfedilmemiş Neandertal eserlerinin önemli bir bilimsel kaydı, Manş Denizi’nin suları altında duruyor.
Bu eserleri kanalın soğuk sularının altından toplamak basit bir iş değil, ancak araştırmacılar sulara gömülü olan manzaraya kısa bir göz atmanın bir yolunu buldular.
Mayıs ayında, gelgitler yılın en düşük seviyelerine düştüğünde, Dr. Matthew Pope liderliğindeki bir arkeolog ekibi, on binlerce yıl önce Neandertallerin geride bıraktığı taş aletler için kısa süreliğine açığa çıkan deniz yatağını araştırdı. Kısa gelgit aralığından tam olarak yararlanmak için, Jersey Adası’ndan iki kilometre fazla açıkta yer alan ve izole kalmış 18. yüzyıldan kalma bir taş kulede kamp kurdular.
(İlgili: 2022’de İnsan Evrimi Hakkında Yapılan 14 Keşif)
Su seviyeleri azaldığında ekip, Neandertallerin ve yünlü mamutların Kent’ten Calais’e yürüyebildiği bir çağa tarihlenen mızrak uçları ve diğer taş aletler için açıkta kalan kayalık resifleri incelemek üzere sığınaklarından çıktı.
Değişen bir ortam
İngiliz Kanalı kayıtlı tarih boyunca İngiltere’yi kıta Avrupa’sından ayırmış olsa da, bugün olduğu gibi her zaman bir engel değildi.
Dr. Pope, “Farklı zamanlarda bu manzara farklı olmalıydı. Bazı noktalarda deniz tarafından sular altında kalmış, diğer noktalarda ise nehir vadileri ve kayalık çıkıntılardan oluşan geniş bir arazinin kenarında olmuştu, avlanmak için harika yerlerdi.” diyor.
Neandertaller yaklaşık 400.000 ila 40.000 yıl önce kuzey Avrupa’da yaşarken, Dünya birkaç buzul çağını beraberinde getiren bir dizi iklim değişikliği döngüsünün ortasındaydı. En soğuk dönemlerde Kuzey Kutbu buz tabakası, Kuzey Kutup dairesinin çok ötesine uzanıyordu ve zaman zaman neredeyse güneyde Londra’ya kadar uzanıyordu. Bu en geniş alanlarda, Dünya’nın suyunun büyük bir kısmı bu buz kütlesine bağlıydı ve okyanus seviyeleri bugünkü seviyelerinin birkaç metre altındaydı. O zamanlar kuru olan Manş Denizi’nde bugün balıkların yüzdüğü yerlerde, mamut ve bizon sürüleri serbestçe dolaşıyordu.
Bilim insanları, günümüzün deniz tabanını analiz ederek Manş Denizi’nin tarih öncesi manzarasının nasıl görünebileceği hakkında bir fikir edinebilirler. Jersey Adası, kayalık, dokulu bir manzara üzerinde yükselen bir plato olmalıydı. Bugün tortularla dolu olan oluklar ve yarıklar, bir zamanlar çalılar ve çimenlerle kaplıydı, bu da gezinen hayvanlar için yiyecek ve gezilebilir yollar sağlıyordu.
Pope ve ekibinin hipotezine göre, Neandertal avcıları büyük olasılıkla bölgenin karmaşık topografyasını , arazinin doğal yollarında hareket eden avlarını pusuya düşürmek ve köşeye sıkıştırmak için kullandılar. Araştırmacılar, yakınlardaki mağaralarda kıyılmış mamut, ren geyiği ve bizon kalıntıları buldular, ancak Jersey çevresindeki bölgenin gerçekten avlanma yeri olarak kullanılıp kullanılmadığı belli değildi. Bugün, bu eski insanların davranışlarına ışık tutabilecek taş eserlerin çoğu deniz tarafından yutulmuştu.
Dr. Pope, “Bu kayalık arazilerin çoğu, normal arkeoloji çalışması yapmamız için çok derine batmış durumda. Dalmak veya robotik denizaltılar kullanmak zorundaydık. Bu hassas delilleri bu tür yöntemlerle bulmak oldukça zor.” diyor.
Bununla birlikte, Jersey açıklarındaki Kanal’ın bir bölümü, ekibe birkaç kısa ara için de olsa deniz tabanına yakından bakma şansı verdi. Menekşe Kıyısı (Violet Bank) olarak bilinen bölge, özellikle düşük gelgitler sırasında sudan çıkan sığ bir granit resifi. Bu geçici arazi, bu kısa gelgit aralıkları sırasında karadan dört kilometreden fazla uzanıyor. Günde en fazla birkaç saat açığa çıksa da, bölgeyi incelemek ve eski kalıntıları aramak için en iyi fırsat bu.
Dar zaman aralıkları nedeniyle ekibin Violet Bank’ta geçirdikleri kısa sürede mümkün olduğunca verimli olması gerekiyordu, ancak her gün kıyıdan dışarı çıkmak, kısa gelgit arası sürelerinin çoğunu boşa harcama riskini taşıyordu. Neyse ki, projenin bir ortağı olan Jersey Heritage, adanın kıyılarından iki kilometreden fazla uzakta kalmaları için kuru bir noktaya sahipti: Seymour Kulesi.
Su üzerinde bir kale
18. yüzyılın sonlarında inşa edilen Seymour Kulesi, Jersey’i Fransız saldırılarından korumak için inşa edilen bir dizi kıyı tahkimatından biriydi. Jersey sahilinden iki kilometreden daha uzaktaki kayalık bir çıkıntının üzerine yer alan heybetli granit yapı, gelgit sırasında sığ kanal sularından izole bir şekilde yükseliyor.
Ancak özellikle gelgit olduğu zamanlarda deniz, orada kalan herkesin kıyı ovasında çok uzaklara yürümesine yetecek kadar geri çekiliyor. Dolayısıyla burası, Dr. Pope ve ekibinin dayanıksız deniz dibine ulaşmak için kamp kurması için mükemmel bir yerdi.
Pope, “Sular çekilmeye başlar başlamaz, kuleden çıkıp doğrudan o araziye gelebilir, daha sonra eserler aramak ve çökeltileri kaydetmek için çeşitli kesitlerde ve yönlerde seyahat edebiliyorduk.” diyor.
Letty Ingrey, “Bu, şimdiye kadar yaptığım hiçbir şeye benzemiyor. Bu çok daha uç bir durumdu çünkü yüksek gelgitte etrafı denizle çevrili bir kulede kalıyorduk. Ekibinizin geri kalanıyla birlikte bu küçücük dünyada sadece siz varsınız.” diyor.
Projenin en muhteşem akşamlarından biri, Violet Bank üzerinde güçlü bir fırtınanın esmesine tanık oldu. Ingrey, “İnanılmaz bir fırtınaydı. Gökyüzündeki şimşek çakmalarıyla orada olmak inanılmazdı.” diyor.
Ekip, surların yüksek duvarları ve yıldırım kulesi sayesinde kuru ve güvende kaldı. Dr. Pope, “Kulenin kendisi oldukça rahat. Ateşi var, mutfağı var, iyi yemek yiyoruz, elektriği güneş panellerinden geliyordu, bu yüzden kendi kendine oldukça yeterli geliyordu. Çalışmak için harika bir ortamdı.” diyor.
Gelgite karşı mücadele
Seymour Kulesi’nin bir gelgit ovasının ortasındaki gözlerden uzak konumu onu bu kadar çekici kılan şeydi. Dr. Pope ve ekibi, keşif gezilerini mevsimsel olarak en düşük ve en uzun gelgitlerle uyumlu olacak şekilde zamanladı. Her gün, bölgeyi araştırmak ve eser aramak için geçici olarak kuru olan arazide yürüyebilecekleri yaklaşık dört ila beş saatlik bir güvenlik süreleri vardı.
Dr. Pope, “Ne kadar ilerleyeceğimizi, ne zaman geri çekilmeye başlayacağımızı ve her gün için ulaşılabilir hedefler belirleyerek her bir günü planlamamız gerekiyordu. Gelgit, pazarlık yapamayacağınız bir şey.” diyor.
Grup, yerel uzmanlığa güveniyordu. İlerleyen akıntıdan bir adım önde olabilmeleri için güvenlik için yanlarında rehber Nicky Mansell’i getirdiler. Ayrıca eser aramalarını yönlendirmek için yerel uzmanlardan toplanan bilgilere güvendiler.
Pope, “O çevrede eserler olduğunu biliyorduk çünkü bunu yakından bilen Jersey’li kişiler bize bir avuç dolusu göstermişti, ancak ilk kez onları aramaya çıkıp yerlerini kaydettik” diyor.
Dört gün boyunca ekip, çevredeki sular alçalırken kuleden dışarı çıkmayı göze aldı ve her gün farklı yönlere giderek eski insanların izlerini aradı.
Birkaç kısa, yoğun saat boyunca, taş aletlere dair kanıt bulmak için tabanı taradılar, tortuları tarihlendirmek için alttaki killere girdiler ve bölgenin haritasını çıkarmak için insansız hava araçları uçurdular.
“Orada eserler olduğunu gördük. Bu nesnelerden bazıları kesinlikle Neandertallerin kullandığı teknikle yapılmıştı. Bir avuç dolusu obje, bize orada ne tür faaliyetlerin yapıldığını gösteren araçlardı.”
Ekip tarafından bulunan iki düzine kadar eser arasında en önemlilerinden biri, tipik olarak Neandertaller tarafından avlanmak için kullanılan bir tür mızrak ucu olan Levallois ucuydu.
Ingrey, “Böyle şeyler bulmak inanılmaz. Birileri bunları, onlarca veya yüzbinlerce yıl önce düşürdü. Bunun bir av sırasında kaybolmuş olması gerçekten mümkün.” diyor.
Bulgu, Neandertallerin bölgeyi avlanmak için kullandıklarına ve orada muhtemelen daha fazla eser olduğuna dair açık bir işaret. Ayrıca proje, kısa gelgit aralıkları sırasında bu kıyı düzlüklerinde güvenli ve anlamlı arkeolojik çalışmaların mümkün olduğuna dair genel bir kavram kanıtı işlevi gördü. Ekip şimdiden, Neandertal iskanına dair daha fazla kanıt aramak için gelecekteki çalışmaları dört gözle bekliyor.
University College London. 22 Kasım 2022.
You must be logged in to post a comment Login