Mağara Resimlerindeki Soyu Tükenmiş Öküzler Yeniden Yetiştirilecek

Ekolog, genetikçi, tarihçi ve sığır yetiştiricilerinden oluşan “Taurus (Boğa) Programı” isimli ortaklık, paleolitik mağara resimlerini süsleyen nesli tükenmiş yaban öküzünü, uygun özelliklere sahip modern sığırları melezleyerek yeniden canlandırmayı planlıyor. Stichting Taurus isimli bir Hollanda kuruluşunun desteklediği programda, genetik mühendislik uygulanmıyor.

Fransa’daki Lascaux mağarasındaki paleolitik duvar resimlerinin kopyası.

Yaban öküzleri, özellikle Fransa’daki Lascaux mağarasındaki 17,000 yıllık resimlerde belirgin şekilde resmediliyor. Mağaranın duvarlarında ileri doğru kıvrılan uzun boynuzlarıyla resmedilen bu uzun hayvanların yanı sıra betimlenen dev bir geyik olan Megaloceros ve mağara aslanının da nesli uzun zaman önce tükendi. Fakat yaban öküzlerinin genleri modern sığırlarda hala mevcut. Bilim adamları da onları geri getirmeye çalışıyor.

Bilim insanları, yaban öküzü atalarıyla bazı aynı özellikleri taşıyan sığır çeşitlerini belirledi. Bu özellikler büyük bir vücut, uzun bacaklar, uzun ve atletik bir yapı, ileri doğru kıvrılan boynuzlar, erkeklerde siyah ve dişilerde kırmızımsı kahverengi bir kürkten oluşuyor. Modern sığırların yaban öküzü üretmek amacıyla melezlenmesi, 2008 yılında yedi tür sığır kullanılarak başladı.

Taurus Projesi’ni yöneten ekolog Ronald Goderie aldıklara hızlı sonuçlara şaşırdığını söylüyor. “İkinci nesil sığırlarda şimdiden, hayvanın renklerinin yaban öküzüne benzer olduğunu görüyoruz. Erkekler siyah renkli ve sırtlarında omurgaları boyunca açık renkli bir çizgi var.  Bacakları şimdiden daha uzun. Daha karmaşık olan boynuzların şekli ve boyutu. Bazı bireylerde, boynuz uzunluğunun olması gerekenein %75inde olduğunu görüyoruz. Yaklaşık altı-yedi nesil içinde stabil bir boğa grubu elde edeceğimizi düşünüyoruz, bu da bir 7-10 yıl alır” diyor.

Program kapsamında yetiştirilen ikinci nesil bir boğa, Keent Doğa Rezervi, Hollanda. (Görsel: Staffan Widstrand/Wild Wonders of Europe)

Taurus projesi, bir “yeniden yabanileştirme” koruma hareketinin parçası olarak başladı. Yeniden yabanileştirme, belli bir araziyi mümkün olduğu kadar, insan öncesi haline geri döndürmeyi amaçlıyor. Bu da sıklıkla, yok olmuş hayvan ve bitkileri yeniden canlandırmaya çalışmayı kapsıyor. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Rewilding Europe (Avrupa’yı Yeniden Yabanileştirme), yaban öküzlerinin konulması için, onların yaşadığı dünyayı taklit edecek 10 konum belirledi. Canlandırmak için değerlendirilen diğer hayvanlar arasında vahşi atlar, Avrupa bizonu ve dağ keçisi (ibeks) bulunuyor.

Yaban öküzleri bir zamanlar Avrupa ve Asya’nın büyük bir bölümünde yaşıyordu. Avlanma ve açık alanların tarlaya dönüştürülmesinin bir sonucu olarak Avrupa’nın yabani öküzlerinden geriye çok küçük bir grup kaldı. Bu grup da 1628’de sonuncusu ölene  kadar kraliyet emriyle korundukları Polonya’daki bir ormanda yaşadı. 100 yıldan uzun bir süre boyunca Polonya kraliyet ailesi öküzleri kurtarmaya çalıştı ve kışın onları besleyen kişilere vergi indirimi yaptı. Fakat politik istikrarsızlık, evcil sığır hastalıkları ve diğer tehditler öküzlerin sonunu getirdi.

Avrupa’nın bazı kısımlarını yeniden yabanileştirmenin gerekçesi olarak, bazı geniş arazilerin ekolojik olarak dengesiz bir durumda olması gösteriliyor. Çoğu eski tarım alanı olan araziler, birçok kuş, böcek, küçük memeli ve yırtıcı hayvanlara elverişsiz hale geldi.

Yeniden yabanileştirme akımına ve yaban ökzülerinin yetiştirilmesine karşı olan uzmanlar ise, yaban öküzlerini doğaya salmanın sonuçlarının ne olacağını kestirmenin zor olduğunu düşünüyor. Doğaya sonradan salınan bu türlerin, mevcut türlerle nasıl bir etkileşime gireceği hakkında çok az bilgiye sahibiz.

Taurus Projesi’nin DNA analizine rehberlik eden bir moleküler genetikçi olan Richard Crooijmans ise “Yeniden bir yaban öküzü yetiştirmeyeceğiz. Yaban öküzüne benzer bir hayvan yetiştireceğiz. Şu anda yaptığımız şey hayvanları birleştirmek ve birbirine karıştırmak. Zaten hangi  zamana ait olan bir yaban öküzü istediğimizi de bilemeyiz. Pleistosen dönemden mi istiyoruz? Erken Holosen’den mi? Ortaçağ’dan mı?” diyor.

2 milyon yıl geriye giden fosil kaydıyla yaban öküzleri, uzun bir süre boyunca değişme ve çevresine uyum sağlama şansı buldu. 1620li yılların yumuşak huylu yaban öküzleri, kemikleri DNA analizi için kullanılan Neolitik yaban ökzülerinden oldukça farklı olabilir.

Crooijmans “Prensipte, yaban ökzülerinin soyu aslında tükenmedi. Onlar hala modern sığır türlerinde yaşıyor, fakat çok fazla değişmiş durumdalar” diyor.


The Washington Post, Jackson Landers, 4 Nisan 2016

Robert Kolej’de okuduktan sonra, Kanada-McGill Üniversitesi’nde Antropoloji ve Klasik Tarih bölümlerini bitirdi. Koç Üniversitesi’nde Tarihöncesi Arkeoloji alanında yüksek lisans yaptı. 2015-2017 yılları arasında İstanbul’daki Pera Müzesi’nde koleksiyon sorumlusu olarak görev yaptı. Şu anda A.B.D.’deki Notre Dame Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login