Kitle Turizmi Geri Dönüşü Olmayan Bir Noktada

“Turist evine dön” diyen Barselona’daki duvar yazıları ya da “Mallorca’yı Öldüren Turistler” diyen Palma de Mallorca’daki protestocular… Görünen o ki, yerli halk için hali hazırda oldukça usandırıcı olan kitlesel turizme karşı sabırlar tükenmek üzere.

Park Güell, Barselona, 10 Ağustos 2017 ‘Turist senin lüks seyahatin, benim günlük sefaletim’. Fotoğraf: Josep Lago/AFP/Getty Images

Akdeniz’den İskoçya’da (Isle of Skye) Skye’a kadar olan bölgeler, sokaklarındaki ve simgesel bölgelerindeki turist sayısının ağır baskısı karşısında hemen hemen aynı anda, bu Ağustos’ta olduğu gibi, şikayet etmeye başladılar. Görünen o ki, ziyaret ve ziyaretçi arasındaki gergin dengede, bardağı taşıran son nokta yakın görünüyor. (Uzay Arkeolojisi Bölünmüş Dünyayı Birleştirebilir)

“Turist evine dön” diyen Barselona’daki duvar yazıları ya da “Mallorca’yı Öldüren Turistler” diyen Palma de Mallorca’daki protestocular, San Sebastian, Dubrovnik, Floransa, Venedik ve hatta daha da uzaklara- New Orleans ve Tayland gibi yerlere yaz kaçamağı yapan herkesin sinirine dokunmuş olabilir. Ancak, bunların hepsi sizin benim gibi insanlar tarafından tetiklenen kitlesel turizmden kaynaklanan amansız baskıyı bir miktar sınırlandırabilmek için yapılan eylemler.

Dubrovnik’teki gemiden inen turistler. Fotoğraf: andy@amc21.co.uk

Tahmin edilebileceği gibi, Venedik, kitlesel turizmin baskısından dolayı neredeyse işkence görüyor. Ancak bu durum, 55.000 nüfuslu şehre azman gemileriyle her yıl akın akın gelen milyonlarca turisti –yılda 28 milyon- durdurmuyor. Ve artık, yerli halk için bu durum yeterince bıktırıcı.

Bu Avrupa ve ötesinde çok ziyaret edilen diğer bölgelerde de farklı şekillerde tekrarlanan bir durum. Örneğin, Barselona’da, başta konut maliyetlerini artıran kısa süreli kiralama şirketlerinden Airbnb gibi, turizmden kaynaklanan gündelik yaşam maliyetlerindeki artışı protesto için turist otobüslerini durduran ve onları engelleyen gruplar manşetlerden inmedi. Aynı şekilde San Sebastian’ın Bask kasabasında da benzer protestolar bekleniyordu. (2018’in Troia Yılı İlan Edilmesiyle Birlikte Homeros’un İpuçları Aranıyor)

Ancak bunlar yalnızca sorunlu bölgeler. Turizm sorunu aslında bundan çok daha geniş. İnsanlar, yılda bir milyardan fazla kez seyahat ediyor, bu neredeyse 20 yıl öncesinin iki katı. İngiltere’de istatistikler 1996’a oranla %68’lik bir artışla geçen yıl 45 milyon kez yabancı ülkelere seyahat edildiğini gösteriyor. Skye’deki Glen Brittle’e giden dar yolda trafik sıkışıklığıyla karşı karşıya kaldıklarında röportaj verenlerin çoğu sadece manzaraya değil avantajlı döviz kuru için de bölgeye gelen Avrupalı ziyaretçiler idi.



Sorun kendisini hem arz hem de talep yoluyla gösteriyor. Dubrovnik’in merkezine doğru kalabalık bir yürüyüş için yeterli bir alan yok ya da Skye’teki ziyaretçiler için yeterli umumi tuvalet bulunmuyor. Ancak, bu tür yerleri ziyaret etmek isteyen insan sayısı, daha fazla küresel refah, daha ucuz hava yolculuğuyla ve genel olarak dünya genelinde otellerin sağladığı provizyonlar ile beslenerek, her geçen gün artıyor. Turizm günümüzde gezegenin en büyük işletmesi ve işvereni. Her 11 kişiden biri bu endüstride yer alıyor. Beklenilebileceği gibi de sadece çok az sayıda hükümet böylesine bir servet kaynağına kısıtlama getirilebileceğinden yana.

“Benim geleceğim Venedik’tir” 2 Temmuz 2017’de yapılan protesto gösterisi sırasında. Fotoğraf: Manuel Silvestri / Reuters

Çözümün değil de bu sorunun bir parçası olduğumuzu anlamak için çoğunluğun bu yaz yaptığı gibi yalnızca bir seyahat endüstrisi tüketici olunmalı. Hepimiz Venedik gibi yerlere gitmek istiyoruz. Usandırıcı ancak gerekli güvenlik kontrolleri ya da kalabalık kalkış salonları, düşük fiyatla hizmet sunan uçuş düzenlemeleri, araba kiralamada fahiş uygulamaları ve diğer tüm zorluklar dahil olmak üzere, çoğunluğumuz da bunu yapmak için yaşayacağımız tüm onu kırıcı ve utanç dolu anları buna adamak için hazır. Ancak mantık çerçevesinde, Avrupa’nın kitle seyahat endüstrisi amacına uygun olmadığı da aşikardır.

Turistler ve yerel halk arasında daha sürdürülebilir bir denge için herhangi bir şey yapılabilir mi? Burada gerçekten çok zor olan birkaç konu var. En büyüğü Çin turizminin –global eksende- yükselişi. Fakat neden Çinliler, seyahatlerden ödün versinler ki? Turizm endüstrisinin karbon ayak izi de eşit derecede sorunlu. Fakat uçaklar mevcutsa ve insanlar uçak bileti almak istiyorsa, bunun durması gerektiği kim tarafından söylenebilir ki? (Roma’da Tarihi Çeşmelere Ayak Sokan ve Oturan 240 Euro Ceza Ödeyecek)

Turizm alanlarında yeterli ve uygun altyapıyı sağlamak için hükümet eylemlerinin rolü tartışılmaz ancak hükümetler kaçak turizmle baş edebilir mi? Yazar Elizabeth Becker’e göre evet, hükümetler, havayolları ve gemi işleyişini düzenleyerek ülkelerine giriş çıkışı daha sıkı bir şekilde kontrol edebilir, yasal olmayan otel gelişimini önleyebilir, ziyaretçilerin taleplerini sınırlandırabilmek ve yerel halka fayda sağlayabilmek için vergiler düzenleyebilir ve dolandırıcılığa varan fiyatlara sınır koyabilir. Ancak buna rağmen Becker, hükümetlerin bu şekilde devam etmek istediğini de itiraf ediyor bu sebeple hükümetler tarafından gerçekten etkili bir koordinasyon sağlanması ihtimali oldukça uzak.

Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi sorusuna çok gezen diye cevap vermeyi ve gezmeyi hepimiz çok isteriz, fakat daha fazla bireysel sorumluluk almak da gerekiyor. Bu fikir kimilerini rahatsız edecektir, ancak bireysel ve toplu kısıtlamayı daha ciddiye almazsak, Venedik gibi şehirlere verilen tahribat ve hasarlar artacaktır. Klimalı otobüs turlarında günümüzü gün ederken Patagonya’daki buz dağını da eritiyor olduğumuzu unutmamalıyız. Henüz bir istila durumu söz konusu olmasa da problem teşkil ediyoruz ve belki de bu şekilde çok gezmek belki de o kadar bilmek değildir.


The Guardian. Martin Kettle. 11 Ağustos 2017

Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdikten sonra, Uludağ Üniversitesi'nde Arkeoloji Yüksek Lisansı'nı tamamladı. Daha sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Bölümü'nde ikinci yüksek lisansına başladı ve Kültür Mirası üzerine odaklandığı bu programdan Kültür Mirası ve İletişim konulu teziyle mezun oldu.

You must be logged in to post a comment Login