Galyalılar Düşmanlarının Kafasını Mumyalıyordu

Demir Çağı’na ait kafataslarıyla ilgili yeni bir kimyasal analiz, antik kaynaklarda bahsedilen dehşet verici uygulamayı doğruluyor.

Uzmanlar, Fransa’nın Demir Çağı’na ait Le Cailar alanında gerçekleştirdikleri araştırmanın sonucunda kozalaklı ağaçlardan elde edilen reçine izlerine antik kafataslarında rastladılar.

Hem düşmanlarının başını kesen hem de bunu herkese ifşa eden Galyalılar, çevresine korku saçan savaşçılardı. Kestikleri düşman başlarını, atlarının boynuna geçirdikten sonra savaş alanını terk ederlerdi. Şimdi bir araştırma, Galyalıların sadece düşmanlarının başını vahşi bir biçimde kesmediğini, aynı zamanda onları saklayabilmek adına farklı bir yöntem kullandıklarını teyit ediyor.

Uzmanlar, Fransa’nın güneyinde yer alan ve Demir Çağı’na ait Le Cailar olarak bilinen bir yerleşim bölgesinde kozalaklı ağaçlardan elde edilen reçine izlerini, kafatası kalıntılarında gözlemlediklerini söylüyor. Antik kaynaklara göre, Galyalılar düşmanlarının başlarını savaş ganimeti olarak   saklamışlardı. Uzmanlar, mevcut bulguların antik kaynakları desteklediğini düşünüyor.

(Hannibal Alpleri Nasıl ve Nereden Geçti?)

Montpellier Paul Valéry Üniversitesi’nden çalışmanın eş yazarı Réjane Roure, “Esasen antik metinler, kesilen başın düzgün bir biçimde korunabilmesi için sedir ağacı yağına başvurulduğunu söylüyordu. Kimyasal analizlerimiz sayesinde bu bilginin doğru olduğunu artık biliyoruz.” diyor.

Hem çivilerin varlığını, hem de başın kesildiğini gösteren izler insan kafatasında zaten bulunmuştu. Bu keşif, birçok antik kaynakta yer alan dehşet uyandırıcı o uygulamayı doğrular nitelikte olsa da, diğer bölgelerden elde edilen daha eski bulgular, atlı bir savaşçıyı tasvir eden heykeli ortaya çıkarmıştı. Kılıç ve mızrağın yanı sıra atın boynuna asılmış olan kesik bir baş, dikkat çeken nokta olmuştu.

Ne var ki Galyalıların kesik başları saklayabilmek adına böylesi bir yöntem arayışı içinde olup olmadıkları yine de çok net değildi.

Roure ve çalışma arkadaşları, Le Cailar bölgesinde büyük ölçüde görünürlük kazanan ve kafataslarıyla beraber bulunan silahları nasıl analiz ettiklerini açıkladı.

Kalıntıların sergilenmesi gerektiğini düşünen ekip, 11 insan kafatası parçasından örnekler aldı; hem başlarının kesildiğini hem de beyinlerinin çıkarıldığını gösteren izlerin birçok kafatasında mevcut olduğunu da not etti. Ekip, aynı bölgede bulunan hayvan kemiklerini de incelemeye almıştı.

Bu analiz, insanlardan alınan örneklerin  yağ asitleri ve kolestrol gibi çok sayıda kimyasal madde barındırdığını ortaya çıkardı. Ekibe göre, insanlara, bitkilere ve hayvanlara ait bozuk yağlar, bu türden kimyasal maddeleri üretiyor. Buna ek olarak, analiz edilen hayvan kemiklerinde de kolestrol çıkmıştı.

Ekip, 11 insan kafatası parçasının altısında diterpenoit olarak adlandırılan bir madddenin belirtilerine rastladı. Söz konusu belirtiler, kemiklerin kozalıklı ağaçlardan elde edilen reçine ile temas halinde olduğunu göstermesine rağmen benzer bir durum hayvan kemikleri için geçerli değildi.

Araştırmacılar’a göre, düşmanlarının başını kesen Kelt kabilelerinin aynı zamanda farklı saklama yöntemlerini de kullanmış olduklarını bildiren antik kaynakların önemi, böylesi bulgular sayesinde artacak.

Araştırmacılar, Galya’nın söz konusu bölgesini gördüğünü iddia eden Poseidonius adında bir Yunanlı ile ilgili kayıtlara sahip olan Antik Yunan yazarlarından Strabon ve Sicilyalı Diodorus’u hatırlatıyor.

Bu iki yazara ait antik metinler, sedir ağacı yağının kullanıldığını söylese de ekip, sedir ağacı yağı ile kokuları hemen hemen aynı olan reçineden yararlanıldığını düşünüyor, çünkü MÖ 3. yüzyılda bu bölgede sedir ağacının yetişip yetişmediğine dair bilimsel bir sonuç mevcut değil.

Roure, böylesi bir muhafaza etme isteği ile düşmanın yüzünü ve yüze özgü özelliklerini sergileme eğilimi arasında bağlantı kurulabileceğini söylüyor.

“Antik kaynaklar, sadece çok güçlü ve önemli düşmanların bu türden uygulamalara maruz kaldığını söylüyor. Dolayısıyla, başların muhafaza edilmesi, ‘Bu yüze bakın. Bir zamanlar büyük bir savaşçıydı.’ demenin bir başka yolu  olabilir.”

Roure, Galyalıların hiçbir şekilde bu başları iade etmediğini, bir baş ile aynı ağırlığa sahip altını bile reddettiğini gösteren metinlerden bahsediyor.

“Bu bilgiler doğrultusunda, kimi insanların bu başları satın almayı denediğini düşünüyoruz.”

Yazarlar, muhafaza etme sürecinin nasıl gerçekleştirildiğinin çok net olmadığını söylüyor. Bununla birlikte, kesilen başlar doğrudan reçinenin içinde bekletilmiş olabilir. Başın üzerine reçine dökülmüş de olabilir. Zaman içerisinde bu basamakların tekrar tekrar uygulanmış olması da bir diğer olasılık.

Düşmanlara yönelik olan bu sürecin yerel halk için uygulanıp uygulanmadığı da bilinmiyor.

Liverpool Üniversitesi’nde Tarih Öncesi Avrupa araştırma alanında uzman olan, fakat bu çalışmada yer almayan Dr. Rachel Pope, araştırmanın merak uyandırıcı olduğunu söylüyor.

“İnsan başının Fransa’nın Akdeniz’e bakan kıyılarında bu denli teşhir edilmesi, heykellerden anlaşılabilir. Dahası, bu gelenek,  aynı dönemde daha yaygın olan ve silahları ön plana çıkaran başka bir gelenek ile karşılaştırılabilir. Şimdi bölgeden elde edilen kanıtlar, insan başının gerçekten de farklı yöntemler sayesinde muhafaza edildiğini gösteriyor.”

“Artık, hem klasik metinler ile arkeolojinin kesiştiği noktaları vurgulayan bir kavrayış biçimine hem de arkeolojinin erken dönemlerine dayanak noktası olan bilime sahibiz.”


The Guardian. 7 Kasım 2018.

Makale: Ghezal, S., Ciesielski, E., Girard, B., Creuzieux, A., Gosnell, P., Mathe, C., … & Roure, R. (2019). Embalmed heads of the Celtic Iron Age in the south of France. Journal of Archaeological Science, 101, 181-188.

Lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı. Bölümün kendi dergisinde editör olarak görev aldı. Halen özel bir okulda İngilizce öğretmeni.

You must be logged in to post a comment Login