İnsanlar Tibet Platosu’na sanılandan on binlerce yıl daha erken ulaştı. Bu durum, zorlu koşullarla mücadele eden bu insanların, anatomik olarak modern insan değil antik Denisovalılar olduğu ihtimalini artırıyor. Yüksek rakımlı Tibet Platosu’nda 30.000 ila 40.000 yıl öncesine tarihlenen arkeolojik sit alanı çok fazla sayıda taş aleti barındırıyor.
Tibet Platosu oldukça sert bir çevreye sahip. Ortalama yıllık sıcaklığı 0 °C civarında ve deniz seviyesinin yaklaşık 4000 metre üzerinde olduğu için nefes almak oldukça güç. Araştırmacıların çoğu, insanların 12.000 yıl öncesine kadar Tibet Platosu’na ulaşmadıklarını ve kalıcı olarak yalnızca 3600 yıl önce yerleştiklerini kabul ediyorlar.
Nwya Devu adlı bir arkeolojik sit alanı ise tam tersi bir senaryoyu öne sürüyor. Deniz seviyesinin 4600 metre üzerindeki Tibet Platosu’nda bulunan bu sit alanı az sayıda organik kalıntı barındırmasına rağmen binlerce taş alet sağladı.
(Denisova Mağarasında 50.000 Yıllık Taç Bulundu)
Arkeologlar toprağın yaşını belirlemek için kullanılan tarihleme teknolojisiyle bu aletlerden en eskilerinin 40.000 ila 30.000 yıl yaşında olduğunu tespit ettiler. Bu da insanların daha önce düşündüğümüzden çok daha eski bir tarihte Tibet Platosu’nda bulunduğu anlamına geliyor.
Sıra dışı bir teori ise insanların deniz seviyesinden bu kadar yüksekteki hayata nasıl adapte olduklarını açıklayabilir. Günümüzde birçok Tibetli, anatomik olarak modern insanların Denisovalılar denilen arkaik insan grubuyla çiftleşmesi ile elde ettikleri alışılmadık DNA parçasını genomlarında barındırıyor. Denisovalı DNA’sı ise Tibetlilere yüksek rakımdaki kısıtlı oksijen sorunuyla mücadele etmesine yardımcı oluyor.
2014’teki bir çalışma yaklaşık 40.000 ila 30.000 yıl önce Denisovalı DNA’sının günümüz Tibetlilerin atalarında daha fazla bulunduğunu öne sürüyor ve bu da yine anatomik olarak modern insanların 30.000 yıldır Tibet Platosu’nda bulunduğunu işaret ediyor.
Fakat, Arizona Üniversitesi’nden Nwya Devu kazısının bir üyesi olan John Olsen, bu duruma alternatif bir senaryonun da mevcut olduğunu söylüyor. Eğer modern insanlar yüksek rakımlarda hayatta kalabilmek için Denisovalı DNA’sından yararlandılarsa, aynı zamanda Denisovalılar da Tibet Platosu’nda hayatta kalmayı başarabilirdi. Nwya Devu’da hiçbir insan kalıntısı yok. Olsen tortulardan insan DNA’sı elde etme çabalarının şu ana kadar bir sonuç vermediğini fakat taş aletlerin anatomik olarak modern insanlar yerine Denisovalıların el işçiliğine ait olabileceğini belirtiyor.
(Neandertal ve Denisovalı Melezi Denny ile Tanışın)
“Bildiğimiz şey Denisovalıların, Altay Dağlarında yaşadığı toprakları terk ettikleri ve nihayetinde Avusturalya’nın kuzeyindeki adalardan oluşan Melanezya’ya ulaşmış oldukları. Bu tarz bir göç için mantıklı rotalardan birisi Tibet Platosu’na çıkıp geçmeyi içerebilir.”
Olsen, bu görüş ile aynı doğrultuda Nwya Devu’daki taş aletlerin Denisovalıların yaşadığını bildiğimiz Sibirya’nın güneyinde keşfedilenler ile benzediklerini ve Çin’deki Taş Devri insanları tarafından yapılanlardan ise farklı olduğu belirtiyor. Fakat fosil veya DNA verisi olmadan ilk Tibetlilerin kimliği hakkında sadece spekülasyonlarda bulunabileceğimizi söylüyor.
New Scientist. 29 November 2018.
Makale: Zhang, X. L., et al. “The Earliest Human Occupation of the High-Altitude Tibetan Plateau 40 Thousand to 30 Thousand Years Ago.” Science, vol. 362, no. 6418, 2018, pp. 1049–1051., doi:10.1126/science.aat8824
You must be logged in to post a comment Login