Atina’da 2.500 Yıllık Kuyuda Lanet Yazılı Tabletler Bulundu

Yeni bir yasayla, ölenlerin mezarlarına büyü yerleştirmeleri yasaklanan Atinalılar, yeraltı tanrılarına ulaşmak için yeni bir yol aradılar.

Atina’da bir mahkemede Pytheas’ın rakibi tarafından istenen, Pytheas ve arkadaşlarına karşı büyü yazılı olan oval kurşun “tabut”. C:

Atina’da 2.500 yıllık bir kuyunun dibinde üzerine lanetler kazınmış otuz kurşun tablet bulundu. Eski Atina’nın ana mezarlığı olan Kerameikos bölgesinde keşfedilen küçük tabletler, başkalarına zarar vermeleri için yeraltı dünyasının tanrılarını çağırıyor.

Bu lanetler, genellikle küçük kurşun nesneler üzerine çizilmiş ayin yazılarıydı. Atina’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Kerameikos’ta kazı müdürlüğü yapan Dr. Jutta Stroszeck, “Laneti “sipariş edenin” ismi hiç anılmamış, sadece lanet edilen kimsenin ismi var.” diyor.

(Atina’da Tavernacıları Lanetleyen 2400 Yıllık Tabletler Bulundu)

Kuyudaki 30 örneğin keşfinden önce, klasik dönemden (MÖ 480-323) düzinelerce lanet, genelde zamansız bir şekilde ölen ve bu nedenle büyüyü yeraltı dünyasına taşımak için uygun olduğu düşünülen ölü insanların mezarlarında bulunmuştu. Bir adet örnek ise başka bir kuyunun içindeydi. Ancak, Eski Atina’da kötü dileklerin mezarlardan kuyulara geçişinin iyi bir nedeni vardı.

eremeikos kuyusunun dibinde, M.Ö. 5. yüzyılda bulunan kurşun lahit modeli ve heykelcik.

Yasaklı Büyü

Lanetlerin bulunduğu kuyu, 2016 yılında Stroszeck’in yönetimindeki bir ekip tarafından kazılmış ve Platon Akademisi’ne giden şehir kapısı Dipylon’un yaklaşık 60 metre ötesindeki bir hamamın su kaynağını araştırılırken bulunmuş. Bu hamam özel değil, halkın kullanımına açıktı, Klasik ve Helenistik dönemler ve MÖ beşinci ile ilk yüzyıllar arasında işletilen ve komedya yazarı Aristophanes’in (Atlılar, 1307-1401) bahsettiği düşünülen hamamdı. Ayrıca MÖ 4. yüzyıl Yunan retoristi Isaeus (Kalydon’a karşı, parça 24) tarafından yapılan bir konuşmada da bahsedilmişti.

(1.500 Yıllık Tablette Bir Dansçıya Lanet Ediliyor)

Kerameikos’ta yüzyıldan fazla süredir yapılan kazılara rağmen, kuyu daha önce hiç kazılmamıştı. Bölgede, mimar Heinz Johannes ve arkeolog Kurt Gebauer tarafından çalışmalar yapılmıştı, ancak bunlar II. Dünya Savaşı tarafından kesintiye uğradı. Daha sonra ikisi de savaştan sağ çıkamadı: Johannes, Rus cephesine gönderildi ve 1945’te orada öldü; Gebauer, 1942’de Viyana’da bir uçak kazasında öldü. Sadece son zamanlarda hamamdaki kazılara devam edilmeye başlandı.

Karaciğer şeklindeki lanet yazılı tablet, Kerameikos.

Kuyu, malzeme açısından çok zengindi. Arkeologlar, içme kapları (skyphoi), şarap kapları (krater), kil lambalar, pişirme kapları, su çekmek için kullanılan özel geniş ağızlı kil kaplar (kadoi), bir takı kutusu da dahil olmak üzere ahşap eserler, çömlekçiler tarafından kullanılan bir kazıyıcı, tahta bir kasnak, kuyunun mekanizmasının çiziminin bir parçası, bir dizi bronz sikke ve şeftali çekirdeği gibi organik kalıntıları ve en önemlisi lanetleri buldular.

Görünüşe göre, büyülerin kuyunun içinde olmasının bir nedeni vardı. Cicero’ya (De Legibus II 66) göre, MÖ 317-307’de Atina’yı yöneten Demetrius Phalereus, mezarların yönetimini düzenleyen mevzuat çıkarmıştı. Ayrıca, yasalara uyumu denetlemek için yeni bir sulh yargıcı bürosu oluşturmuştu: et huic procurationi certum magistratum praefecerat.

“Kara büyü”ye Atina’da en başında karşı çıkıldı ve mezarlığı yöneten yeni yasa ile, büyüler artık eskiden olduğu gibi (önceki kazılarda Kerameikos mezarlarında 35 adet bulunmuştu) mezarlara öylece konulamadı.

Yani, MÖ dördüncü yüzyılın son yıllarında kötü niyetli kişilerin yer altı tanrılarıyla başka temas noktaları bulmak zorunda olduğunu söylüyor Stroszeck. Görünüşe göre, lanetlerini kuyulara gizlice atmak gibi bir kurnazca bir yol bulmuşlardı.

Klasik Kerameikos mezarlığındaki mezarlar.

Yeraltı Bulvarı

Kuyu on metre derinliğinde ve dibinde, arkeologlar kireç taşından yapılmış yaklaşık bir metre yüksekliğinde, gömme alınlıklı bir oyuk buldular.

Atina sakinlerinin bu oyuğu hiç görmemiş olabileceği doğru, ama zaten onlar için yapılmamıştı. Oyuk, kuyunun su nymph’lerine adanmıştı.

“Su ve özellikle içme suyu kutsaldı,” diyor Stroszeck. “Yunan dininde, sularına kötü muamele edildiğinde çok tehlikeli olabilen nymph’ler tarafından korunuyordu.”

(Demokrasinin Gelişimine Önayak Olan Perikles Kimdi?)

Bu duygusal olarak tutarsız ufak tanrıçaları yatıştırmak için, sıvı içeren minyatür kaplar ve diğer hediyeler adak olarak suya atılıyordu.

Dr Stroszeck’in söylediğine göre, her ikisi de su nymph’leri tarafından korunan nehir ve kuyulardaki suların, yeraltı dünyasına doğrudan erişim sağladığı düşünülüyordu. İnanç, laneti bir kuyuya atmanın onu faal hale getireceğiydi.

30 yeni tablet, kurşun üzerindeki en küçük yazıtların bile okunmasını sağlayan dijital bir teknik olan “yansıtıcı dönüşüm görüntüleme” kullanılarak belgelendi. Arkeologlar nihayetinde nymph’in ismini, lanetlerin doğasını ve büyülerin hedeflerinin MÖ dördüncü yüzyılın sonlarında şehirde yaşayan ünlü Atinalılardan herhangi biri olup olmadığını öğrenmeyi umuyorlar.

Kuyunun dibindeki niş.

Yaşayanların ve ölülerin mekanı

Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından 1913’ten beri Kerameikos’ta yapılan kazılarda yaklaşık 6.500 mezar ortaya çıkarıldı.

Klasik döneme ait Kerameikos mezarları süslüydü, stellerle işaretli, kabartmalar, hayvan heykelleri veya mermer vazolarla donatılmıştı. Helenistik dönemde ise mezar işaretleri çok daha basitti. Bu alan, dönüşümü yansıtıyordu: kentten kırsala ve yaşayanların kentinden ölüler diyarına geçiş.

Stroszeck, “Bu alanlarda ilahi ve doğaüstü şeylerin varlığı yoğun bir şekilde deneyimlendi, bu yüzden kült ve mantik (peygamberlik) faaliyetleri yoğundu.” diyor. Eski Atinalılar neden lanetlerini mezarlara koyuyorlardı peki? Ölümden sonra bir süre mezarların çevresinde dolaştığı yönündeki batıl inançtan dolayı insanlar, yeraltı tanrılarının isteklerini yerine getirmesi ümidiyle, bazı ölülerin ruhlarını ölüler diyarına lanet taşıyıcısı haline getirdiler.

1930’larda Kıbrıs’taki antik Kourion’da bulunan yazıtlar, lanetlemenin nasıl yapılacağı konusunda kesin talimatlar veriyordu. Canlı kanlı, yaşayan bir kişiyi lanetlemek için tablet, erken ölen bir kişinin taze cesedinin mezarına konulmalıydı – çocuk veya evli olmayan bir kişi gibi “normal” yaşam döngüsünü tamamlayamamış; ya da cinayet kurbanları ve savaş kayıpları gibi şiddet nedeniyle ölen bir kişi olabilirdi bu. Ruhlarının “rahatsız” olduğuna inanıldığından, yeraltı dünyası ile ölümlü dünya arasında mesaj taşıyabilirlerdi.

MÖ 394’te Sparta’yla savaşırken ölen Dexileos’un mezar taşının bir kopyası.

Kerameikos mezarlığından gelen 35 lanet yazılı tabletin tümü, çocuk mezarlığı ve ölmüş askerler için ortak bir mezar yeri olan “poliandrion” da dahil olmak üzere, mezarlığın sınırları içerisine yerleştirilmişti.   

Tabuttaki son çivi

Birini lanetlemenin dört ana nedeni var gibi görünüyor: davayı kazanmak (örneğin rakibin dilini ve ellerini lanetlemek); ticari amaçlar için, (örneğin metal ustalarını, bankacıları, fahişeleri ve pezevenkleri lanetlemek); atletik yarışmaları kazanmak  ve – tabii ki – sevgi ve nefret için.

O zamanki kural, doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan ve gerekli prosedürleri ve büyüleri bilen profesyonel bir “lanet yazarı” kiralamaktı.

Tamamlanan lanet tablet katlanılır, bir demir çivi (defixio) ile delinir ve bazen ölen lanet taşıyıcısının ahşap tabutuna çivilenirdi.

Ve bir de gizlice yapılmayan lanetler vardı. Atina’nın en meşhurlarından biri olan general Alcibiades, halk içinde çok fazla lanetlenmişti.

Aşk ve nefret: Yeni evli Glykera’nın evliliğini kıskanan biri tarafından yaptırılan ve dişilik organına odaklanan lanet.

Alcibiades, Sokrates’in öğrencisiydi ve ziyaret ettiği yerlerin geleneklerini benimsemesiyle biliniyordu. Örneğin, Sparta’da soğuk banyoları ve siyah et suyu içmesi ile ünlüdür; Trakya’da her zaman sarhoş olduğu bildirildi; ve Atina’da kasıtlı olarak “r” harfini “l” olarak telaffuz eden bir konuşmacı olmasıyla ünlendi, çünkü bu şehirde peltek konuşmanın erdemli olduğu düşünülüyordu.

Bununla birlikte, Alcibiades’in Peloponez Savaşı sırasında, Atina’nın Sicilya seferine amiral olarak seçilmesinden bir gün sonra, Atina vatandaşları kentin hermesinin taştan yapılma cinsel organının (bir penis ve bir baş içeren dikdörtgen sınır taşları) kırıldığını gördüler. Söylentiler, Alcibiades ve sarhoş arkadaşlarının bu aşağılık eylemden sorumlu olduğunu yönündeydi. Haberler Alcibiades’e ulaştığında, o kadar korktu ki Sparta’ya kaçtı ve hain ilan edildi. Bu olayla birlikte Atinalılar, Alcibiades’i halk içinde lanetlenmeyi hak gördüler.

Halkın lanetlediği başka bir kara talihli de Büyük İskender’in generallerinden Cassandros’du. Onu lanetleyen tablet, Atina’nın ana kapısı ve şehirdeki herkesin ana giriş noktası olan Dipylon’un yakınındaki bir kuyu içinde bulundu.

Her ne kadar lanet yazılı tablet akıllıca yerleştirilmiş ve Cassandros Atina’ya girdikten sonra halk önüne çıktığı an lanetlenmiş olsa da, büyü onun üzerinde pek de etki yapmamış gibi gözüküyor. Çoğunlukla savaşta zehirlenen veya öldürülen Makedon akranlarının aksine o, doğal yollarla ölmüştü.

İki kardeşin, Demetria ve Pamphile’in mezarındaki kabartmaların bir kopyası, Kerameikos.

Kötü şans darbesi

Felsefe, bilim ve mantığı ilerleten bir medeniyetin neden kara büyüye tenezzül ettiği merak konusu. Bu sorunun cevabı çok somut olabilir ve Atina devlet adamı Perikles’in girişimini yaptığı, akropolün üstüne Parthenon inşa etme fikrini attığı zamanlarda yani MÖ beşinci yüzyılın ortalarına kadar uzanabilir.

Parthenon’un inşası büyük bir itirazla karşılandı. Bu itirazların bazıları sebepsiz yere de değildi; bazı kişiler federal (birlik) hazineyi Atina’da belediyenin amaçları için kullanmanın doğru olmadığını düşünüyorlardı.

Perikles, Atina’nın savunması için gerekli yükümlülüklerini yerine getirdiği sürece müttefiklerine bu parayı kullanmasından dolayı hiçbir açıklama borcu olmadığını söyledi.

Ancak eleştiriler kesilmedi ve Perikles hem hicivciler hem de genel kurul tarafından saldırıya uğradı. Melesias’ın oğlu Thucydides, Atina meclisinin buluşma yeri Pnyx’teki Pericles’in inşaat programına karşı olan ünlü konuşması sırasında, meclisi siyasi rakibine karşı kışkırtmayı başardı – ama konuşmasının ortasında çenesi aniden düştü ve platformdan ayrılmak zorunda kaldı. Muhtemelen felç geçirmişti, ancak insanlar Thucydides’in etkili bir şekilde lanetlenmiş gibi göründüğünü düşünüyorlardı. Bu olay, MÖ 5. yüzyılda Kerameikos’ta lanet tabletlerin ani artışını açıklayabilir.


Haaretz. 3 Şubat 2020.

Hacettepe Üniversitesi Mütercim-Tercümanlık lisans öğrencisi. İnsanı konu alan her şeye meraklı, yüksek lisansını Sosyoloji alanında yapmak istiyor.

You must be logged in to post a comment Login