Dünyanın dört bir yanında çalışmaların yapıldığı bir yılın ardından, 2025 yılında dünya çapında öne çıkan arkeolojik keşifleri sizler için seçtik.

Arkeofili olarak, 2025 yılında dünyada yapılan ve bilim dünyasında büyük yankı uyandıran 10 önemli keşfi sizin için derledik. Sizleri dünya çapında öne çıkan keşifler ile başbaşa bırakırken, 2026 yılının da bol keşifli geçmesini bekliyoruz!
2025 yılında Türkiye’nin öne çıkan 10 arkeolojik keşfini ise buradan görebilirsiniz.
10- Avrupalıların Beyaz Tenli Olmasında Anadolu Çiftçileri Etkiliydi
Antik DNA, çoğu Avrupalının 3.000 yıl öncesine kadar koyu tenli olduğunu ve beyaz tene geçişte Anadolu çiftçilerinin rolünü ortaya koyuyor.

Antik DNA üzerine yapılan bir çalışma, bu köklü varsayıma meydan okuyor. 45.000 ile 1.700 yıl önce yaşamış 348 bireyin genomunu analiz eden araştırmacılar, bazıları için şaşırtıcı bir gerçeği gün yüzüne çıkardı: Avrupa tarihinin büyük bölümü boyunca, kıtanın sakinlerinin çoğu koyu tenliydi. Daha açık ten tonları yalnızca yaklaşık 3.000 yıl önce baskın hale geldi. Asıl dönüm noktası, yaklaşık 10.000 yıl önce Anadolu’dan yayılan Neolitik çiftçilerle geldi. Bu erken tarımcılar, daha açık tenle ilişkili genleri taşıyordu ve bu genler muhtemelen Avrupa’nın daha az güneş alan iklimlerinde onlara evrimsel bir avantaj sağladı. Zamanla bu genler yayıldı, fakat süreç yavaş ve düzensiz ilerledi. Bazı bölgelerde koyu ten, diğerlerine kıyasla binlerce yıl daha uzun süre varlığını sürdürdü.
9- İthaka’da Troya Savaşı’nın Efsanevi Kahramanı Odysseus’un Tapınağı
Homeros okuduysanız, Odysseus’u tanıyorsunuzdur: İthaka’nın kurnaz kralı, Troya Atı’nın fikir babası, denizlerin azgın dalgalarında on yıl boyunca eve dönmeye çalışan bir yolcu.

Şimdi ise, bu büyük anlatının sadece dizelerde yaşamadığı ortaya çıktı. Çünkü İthaka’da, kayalık bir tepenin yamaçlarında, Odysseus’a adanmış gerçek bir tapınak bulundu. Söz konusu tapınak, İthaka’nın kuzeyindeki Agios Athanasios bölgesinde sürdürülen kazılarda, “Homeros’un Okulu” olarak bilinen alanda ortaya çıkarıldı. Alanda yapılan kazılarda, üzerinde “ΟΔΥCCEOC” ve “ΟΔΥCCEI” yazılı 14 kiremit ve yazıtlı parçalar ile küçük bronz bir Odysseus büstü bulundu. Odysseus’un gerçek olup olmadığı yüzyıllardır tartışılıyor. Ama bu keşif, önemli bir gerçeği öne çıkarıyor: Gerçek olmasa bile insanlar ona inandı. Bu da Homeros’un anlatılarının antik Yunan dünyasında yalnızca sözlü değil, fiziksel bir gerçeklik haline geldiğini gösteriyor.
8- 6.000 Yıllık Sakız, İşlerin Nasıl Paylaşıldığını Gösteriyor
Çiğneme sakızı ve yapıştırıcı olarak kullanılan huş kabuğu katranı, 6.000 yıl önceki yaşama nadir bir pencere sunuyor.

Neolitik Avrupa’da huş kabuğu katranı hem çiğneniyor hem de yapıştırıcı olarak kullanılıyordu. Yeni bir çalışma, çiğnenmiş katranlar ve katranla yamalanmış alet/kaplardan antik DNA çıkardı! Bulgulara göre, saplı taş aletlerdeki katranda çoğunlukla erkek DNA’sı, çömlek onarımlarındaki katranda ise kadın DNA’sı saptandı. Çiğnenmiş katranlarda buğday, arpa, fındık, kayın; kaplarda kullanılan katranlarda bezelye, fındık, koyun; ok uçlarında kullanılan katranlarda balık ve yaban domuzu DNA’sı bulundu. Sap takmada kullanılan katranlarda ise daha güçlü yapışma için çam reçinesi izleri bulundu.
7- Amerika’daki 10.700 Yıllık Mumya, Modern Yerlilerin Doğrudan Atası Çıktı
10.700 yıl önce gömüldüğünde doğal olarak mumyalaşmış Spirit Mağarası Mumyası, genetik analizler sayesinde modern kabilenin bölgedeki binlerce yıllık varlığını kanıtladı.

10.000 yıldan uzun bir süre önce, gizemli Clovis halkıyla yakın genetik bağlara sahip bir grup Yerli Amerikalı, kabilelerinden bir üyeyi günümüzde Spirit Mağarası olarak bilinen Nevada’daki bir mağaraya gömdü. Bu adama ait kalıntılar, 21. yüzyılda hukuki ve kültürel bir tartışmayı çözmeye yardımcı oldu ve Yerli Amerikan topluluklarına dair kabul edilen tarihsel anlatıyı kökten değiştirdi. Bulgular, Fallon Paiute-Shoshone ve diğer kabilelerin neredeyse 11.000 yıldır bölgede yaşayan bir nüfusun doğrudan torunları olduğunu kanıtladı. Analiz sonuçları, yalnızca mumyayla günümüz Yerli Amerikalılar arasında kesintisiz bir genetik soy zinciri olduğunu ortaya koymakla kalmadı; aynı zamanda bu eski bireyin, Amerika kıtasına ilk ayak basan insanlarla yakın ilişkili olduğunu da gösterdi.
6- Pompeii’de Dionysos Kültünü Tasvir Eden Devasa Fresk
Pompeii’de keşfedilen nadir fresk, erkek düzeninden kurtulup özgürce dans eden, avlanan ve dağlarda çiğ et yiyen kadınları gösteriyor.

Pompeii’deki arkeologlar, gece karanlığında bir kadının gizemli bir tarikata kabul edilişini tasvir eden, son derece nadir ve olağanüstü büyüklükte bir duvar resmi keşfetti. Neredeyse figürlerin gerçek boyutlarda tasvir edildiği bu fresk, geniş bir ziyafet salonunun üç duvarı boyunca uzanıyor, dördüncü duvar ise bir bahçeye açılıyor. Parlak kırmızı bir arka planın önünde, Dionysos’un (şarap tanrısı) kadın takipçileri olan maenadlar tasvir ediliyor. Avcı olarak gösterilen bu kadın figürleri, ellerinde kılıçlarla ve omuzlarında kurban edilmiş keçilerle resmedilmiş. Ayrıca, flüt çalan ve şarap sunarak kurban kesen satyrler—yarı keçi, yarı insan mitolojik yaratıklar—freskin önemli unsurları arasında.
5- Mısır’da Uzun Zaman Sonra İlk Firavun Mezarı Keşfedildi
Mısır’da, Tutankamon’un mezarının bir asırdan fazla bir süre önce keşfedilmesinden bu yana ilk defa firavun mezarı keşfedildi.

18. Hanedan’a ait kayıp kraliyet mezarlarının sonuncusu olan II. Thutmose’nin defin yeri, aynı zamanda Howard Carter’ın 1922’de Tutankamon’un mezarını keşfetmesinden bu yana Mısır’da bulunan ilk kraliyet mezarı olma özelliğini taşıyor. MÖ 1.550 – 1.292 yılları arasındaki 18. Hanedan, askeri zaferler, imparatorluk genişlemesi ve muhteşem anıtların inşasıyla biliniyordu. II. Thutmose’nin sadece beş yıl hüküm sürdüğü ve yaklaşık 30 yaşında, MÖ 1.479’da öldüğü düşünülüyor. Araştırmacılar, mezarda II. Thutmose’nin adını taşıyan yazıtlarla süslenmiş alabaster kaplar bulduktan sonra bu alanın firavuna ait olduğunu fark etti. Kapların üzerinde ayrıca “ölmüş kral” ifadesinin bulunması, buranın uzun süredir C4 olarak bilinen mezar değil, firavunun ebedi istirahat yeri olduğunu kanıtladı.
4- ‘Ejderha Adam’ Kafatası, Denisovalı Olarak Tanımlandı!
Çin’de bulunan ve 2021’de Homo longi yani “Ejderha Adam” olarak adlandırılan gizemli kafatası, yapılan yeni analizlerle Denisovalı olarak tanımlandı!

DNA bu kez doğrudan kemikten değil, dişlerdeki tartardan ve kulak kemiğindeki proteinlerden okundu. Bilim insanları nihayet “Denisovalılar neye benziyordu?” sorusuna somut bir yanıt buldu: Ejderha Adam gibi! Harbin kafatası, şimdiye dek bulunan en eksiksiz Denisovalı fosili olabilir. Homo sapiens, Neandertaller ve Denisovalılar bir zamanlar aynı dünyada, yan yana yaşıyordu. Aralarında sınırlar yoktu, birbirleriyle çiftleşiyorlar ve ürüyorlardı. Sanatçı John Gurche, “Ejderha Adam” kafatasından yola çıkarak Homo longi’nin 146.000 yıl önce Orta Pleistosen döneminde yaşadığı dönemde nasıl göründüğünü tasvir eden bu modeli yarattı.
3- Ünlü Babil İlahisinin Kayıp Parçaları Okundu
Babil’i tüm görkemiyle yücelten bir ilahinin eksik parçaları bulundu ve okundu: ‘Fırat, onun nehridir, çayırları sular, sazlıkları doyurur’

Çivi yazısıyla kil tabletlere yazılan bu etkileyici metin; Marduk’un iyileştirici gücünü, Fırat Nehri’nin baharı nasıl getirdiğini, halkın cömertliği ve birlikte yaşam kültürünü, kadınların rahibelik rollerini anlatıyor. Bu ilahi, döneminde o kadar popülerdi ki çocuklar bunu okulda defalarca kopyaladı. Yine de modern araştırmalara kadar hiç tam olarak bilinmiyordu. Yapay zekâ destekli dijital platformlar sayesinde 30 farklı el yazması birleştirildi ve metin ilk kez tam olarak okunabildi. Araştırmacılara göre bu metin, Babil halkının doğayla ilişkisini ve şehir yaşamını anlamamızda eşsiz bir kaynak.
2- Neandertallerin Ateş Yaktığına Dair 400.000 Yıllık Kanıtlar Bulundu
Arkeologlar bilinen en erken ateş teknolojisi kanıtlarını buldu ve bu teknoloji, 400.000 yıl önce Neandertaller tarafından kullanılmıştı.

İngiltere’deki Suffolk bölgesinde 400.000 yıldan eski bir arkeolojik alanda bulunan pirit kırıntıları, arkeologların kontrollü biçimde ateş yakmaya dair kanıt tarihini daha da geriye çekiyor ve insan beynindeki kilit gelişmelerin daha önce sanılandan çok daha erken başlamış olabileceğine işaret ediyor. Barnham adlı arkeolojik alanda, 400.000 yıl öncesine tarihlenen taş aletler, yanmış tortu ve kömür kalıntıları da ortaya çıktı. Nature dergisinde yayımlanan çalışmada araştırmacılar, alanın dünyadaki en erken doğrudan ateş yakma kanıtlarını içerdiğini ve bu ateş teknolojisinin muhtemelen Neandertaller tarafından kullanıldığını ortaya koydu.
1- Bilinen En Eski Mumyalama Kanıtları Güneydoğu Asya’da
Dünyanın en eski kasıtlı insan mumyalama kanıtı Güneydoğu Asya’dan geliyor; insanlar 10.000 yıl önce cesetleri dumanla kurutarak mumyalamış.

Yeni araştırmalara göre, dünyanın bilinen en eski insan mumyaları, Güneydoğu Asya ve Çin’de 10.000 yıl önce cesetlerin dumanla kurutulmasıyla yapıldı. Bu uygulama, mumyalamanın Şili ve Mısır’da yaygın hale gelmesinden çok daha önceye tarihleniyor. Çin, Filipinler, Laos, Tayland, Malezya ve Endonezya’da bulunan onlarca eski mezarın incelenmesi, çoğu iskeletin sıkı bir şekilde cenin pozisyonuna getirilmiş olduğunu ve gömülmeden önce uzun bir süre ateş üzerinde dumanla kurutulduğunu ortaya koydu.
You must be logged in to post a comment Login