17. yüzyıl, özellikle Avrupa’da ama Asya’nın önemli kısımlarında da görülen yaygın çatışma ve istikrarsızlık dönemiydi.

1300’lerdeki Kara Veba, tartışmasız şekilde yaşamak için berbat bir dönemdi; MS 563 yılı epey korkunçtu ve 20. yüzyılın ilk yarısı da fazlasıyla acı ve yıkımla doluydu. Ancak insan olmanın en kötü zamanlarına bakarken, 17. yüzyılın ne kadar korkunç olduğu çoğu zaman gözardı ediliyor.
Bazıları için zenginlik filizleniyor, dünya giderek daha fazla birbirine bağlanıyordu; ama aynı anda savaş, siyasi çalkantı, enflasyon ve iklim değişikliği kaynaklı kaosla da dünya delik deşik olmuştu. Kulağa tanıdık geliyor mu?
Tarihçiler bu dönemi sık sık “Genel Kriz” (The General Crisis) diye adlandırıyor. 17. yüzyılın başlarından 18. yüzyılın başlarına kadar uzanan, özellikle Avrupa’da ama Asya’nın önemli kısımlarında da görülen yaygın çatışma ve istikrarsızlık dönemi.
(İlgili: Dünyada Yaşamak için En Kötü Yıl Hangisiydi?)
Bu yüzyılın ne kadar zor geçtiğinin bir göstergesi olarak, küresel insan nüfusunun azaldığı son zaman dilimi olduğu düşünülüyor. Bu düşüşün başlıca nedeni, 1600’lerde gerçekleşen akıl almaz sayıda savaştı: İngiliz İç Savaşı, Fronde iç savaşları (Fransa), Seksen Yıl Savaşı, Fransız-İspanyol Savaşı, Birinci İngiliz-Hollanda Savaşı, Polonya-İsveç Savaşları, Hindistan’daki Babür–Maratha savaşları, Mançu istilası sırasında Ming Hanedanı’nın çöküşü ve Osmanlı–Safevi çatışmaları bunlardan sadece birkaçıydı.
Bütün bunların üzerine bir de 1618 – 1648 arasındaki Otuz Yıl Savaşı eklendi. Neredeyse tüm büyük Avrupa güçlerini içine çeken bu kıta çapındaki kabus, tarihin en ölümcül çatışmalarından biri oldu. Yaklaşık 8 milyon insanın ölümüne yol açtı ve Orta Avrupa’nın bazı bölgelerini harabeye çevirdi.
Tarihsel olayların çoğunda olduğu gibi, Genel Kriz de tek bir faktörle açıklanamaz. Araştırmacılar bu sorunların kaynağını onlarca yıldır tartışıyor. Ancak yaşanan kargaşanın büyük bir bölümünün demografik değişimlere, toplumsal dönüşümlere, savaşların tahribatına ve bu dönemde ortaya çıkan Küçük Buzul Çağı’na kadar uzandığı açık.

NASA’ya göre, olağanüstü soğuk geçen bu dönem Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya’da yaklaşık 1550’den 1850’ye kadar sürdü ve ilk zirvesi, tam da 17. yüzyılın ortasında görüldü. Küçük Buzul Çağı’nın sebebi kesin olarak bilinmiyor; ancak en çok kabul gören açıklamalardan biri, bu dönemde artan volkanik etkinliğin önemli bir rol oynadığını söylüyor.
Bu kanlı yüzyılı daha da tatsız hale getirmek için, havalar da berbattı. 17. yüzyıla ait Avrupa tablolarına bakarsanız, birçoğunda karlı manzaralar görürsünüz. Bu muhtemelen tesadüf değil; Batı Avrupa’nın birçok yerinde sıcaklıklar yaklaşık 2 °C kadar düşmüştü.
1608’den itibaren, Londra o kadar soğuktu ki, Thames Nehri üzerinde “Buz Panayırları” (Frost Fairs) düzenleniyordu. Yerel halk donmuş nehrin üstünde pazarlar kuruyor, oyunlar oynuyor ve eğleniyordu. 19. yüzyıla gelindiğinde Thames’in büyük don olayları seyrekleşmeye başladı ve günümüzde neredeyse hiç görülmüyor.
Ancak her şey kar topları ve festivallerden ibaret değildi.
2011 yılında yayımlanan bir çalışma, Küçük Buzul Çağı’nın tarımsal üretim üzerinde ciddi bir etkisi olduğunu ileri sürdü. Bu durumun gıda kıtlıklarına, ekonomik çöküntülere, öfkeli halklara ve nihayetinde de sayısız savaş, isyan ve ayaklanmaya yol açtığı belirtildi.
Araştırmacılar, iklim verilerini nüfus büyüklükleri, savaşlar, toplumsal huzursuzluklar, tarımsal üretim, tahıl fiyatları ve ücretler gibi diğer değişkenlerle karşılaştırdı ve 1560 ile 1660 arasında yaşanan küresel soğumanın Genel Kriz ile nedensel olarak bağlantılı olduğunu sonucuna vardı.
17. yüzyılda yaşayan insanlar da dönemlerinin ne kadar kasvetli olduğunun farkındaydı. 1641 yılına ait Çin kaynaklı bir belgede şu ifadeler yer alıyor: “Felaket ve isyanların yol açtığı tüm tuhaf olaylar arasında, bundan daha kötüsü hiç olmamıştı.” İki yıl sonra İspanya’da yayımlanan bir broşürde şöyle yazıyordu: “Bu dönem, sanki her ulusun altüst olduğu zamanlardan biri gibi görünüyor. Bazı büyük zihinler bunun dünyanın sonuna yaklaştığımızı gösterdiğinden şüpheleniyor.”
Günümüzde de sık sık kıyamet çağında yaşadığımız söyleniyor: İklim krizi derinleşiyor, kirlilik yaygın ve jeopolitik gerilimler dorukta. Belki de kendi felaketimizi düşünürken, tüm krizlerin sonunda geçtiğini ve yenilerinin kaçınılmaz olarak ortaya çıktığını hatırlamak için 17. yüzyıla geri dönmemiz gerekir.
IFL Science. 27 Kasım 2025.
You must be logged in to post a comment Login