Van Kalesi’nin güneyindeki Eski Van Şehri’ndeki kazılarda, 19. yüzyıla ait Osmanlı kışlasında askerlerin strateji oyunu ortaya çıkarıldı.

Yaklaşık 150 yıllık kışlanın güney surlarla birleştiği noktada ortaya çıkarılan bu taş, Osmanlı askeri yaşamına dair bugüne kadar çok az konuşulan bir ayrıntıyı gözler önüne seriyor: talim, disiplin ve günlük rutinlerin yanında, strateji oyunları da yer tutuyordu.
Urartu’dan Osmanlı’ya uzanan çok katmanlı bir şehir
Van Kalesi ve güneyindeki Eski Van Şehri, Urartular’dan Ahlatşahlar’a, Eyyübiler’den İlhanlılar’a, Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular ve Osmanlı’ya kadar pek çok farklı siyasi gücün yüzyıllar boyunca üst üste yerleştiği bir alan.
Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülsen Baş Terzioğlu başkanlığında 2022’de başlayan kazılar, bu çok katmanlı tarihsel dokuyu ortaya çıkarıyor. Sanat tarihçileri, tarihçiler ve arkeologlardan oluşan yaklaşık 20 kişilik ekip, üç yıldır surları, anıtsal yapıları ve Osmanlı dönemine ait yerleşim dokusunu sistemli şekilde belgelemeye devam ediyor.
(İlgili: Bu Oyun Taşı, Bir Viking Portresine En Yakın Buluntu Olabilir)
İlk yıllarda çalışmalar daha çok şehri kuşatan surlar üzerinde yoğunlaştı; bugün bu surlar eş zamanlı olarak restore ediliyor. Geçtiğimiz yıl, Osmanlı dönemine ait pazar yerinin gün ışığına çıkarılmasıyla birlikte cam eserler, tütün lüleleri, kumaş parçaları, yanmış evraklar, seramikler, cam bilezik parçaları, boncuklar ve bronz sikkeler gibi çok çeşitli buluntu grupları tespit edildi. Bu yıl ise kazı ekibi, Eski Van Şehri’nin güneybatı burçlarına bitişik alana, yani 19. yüzyıl Osmanlı kışlasının bulunduğu bölgeye odaklandı.
19. yüzyıl Osmanlı kışlası: taç kapı, revir, evrak odası
Arşiv belgeleri, kazılarda tespit edilen kışlanın Sultan Abdülaziz döneminde inşa edildiğini gösteriyor. Bu sezon yapılan çalışmalarla özellikle giriş cephesi büyük ölçüde açığa çıkarıldı. Görkemli bir taç kapıdan içeri girildiği, kapının iki yanında da farklı işlevlere sahip birimlerin yer aldığı anlaşıldı. Güneydeki odaların revir olarak kullanıldığına dair ipuçları bulunurken, diğer kanatta yoğun şekilde yanmış evrak parçalarının ele geçirilmesi, burasının bir tür evrak kayıt ya da yazı işleri birimi olduğunu düşündürüyor.

Kışlada ele geçen yanmış belgeler içinde kroki çizimleri ve müzik notalarına ait kesitler bulunması özellikle dikkat çekici. Bunlar, bir yandan askeri planlama ve kayıt düzenine, diğer yandan da askerlerin müzikle ilişkisine dair küçük ama anlamlı bilgiler veriyor. Yine aynı alanda ortaya çıkarılan çeşitli askeri teçhizat parçaları da, 19. yüzyıl Osmanlı ordusunun günlük pratiğine dair kanıt sunuyor.
Kışlada bir “dokuz taş” tahtası
Bu yoğun askeri ortamın içinde, kışlanın güney sura bitişik bir noktasında ortaya çıkan oyun tahtası, buluntular arasında ayrı bir yer tutuyor. Oyun tahtasının üzerine kazınmış desen, Anadolu’dan Orta Çağ Avrupa’sına, Antik Mısır’dan Mezopotamya ve Roma dünyasına kadar geniş bir coğrafyada izleri sürülebilen, MÖ 2. binlere kadar geçmişi olduğu bilinen “dokuz taş” oyun tahtasıyla birebir örtüşüyor.
Taşın üzerinde iç içe yerleştirilmiş üç dikdörtgen ve bu dikdörtgenleri eksenlerde birbirine bağlayan düz çizgiler yer alıyor. Oyunda taşlar bu çizgilerin kesişim noktalarına yerleştiriliyor, oyuncular üç taşı yan yana getirdiklerinde “çizgi” yaparak rakibin taşını oyun dışına çıkarıyor. Yüzyıllar boyunca farklı kültürlerde, ahşap ve taş levhalar üzerine çizilmiş benzer örnekler biliniyor. Bu oyunun kimi zaman çocuk oyunu, kimi zaman da strateji eğitimi aracı olarak kullanıldığı düşünülüyor.
Strateji ve taktik eğitimi için bir araç mıydı?
Bu oyun tahtasının tam da bir Osmanlı kışlasında, üstelik surlara bitişik bir noktada bulunmuş olması, buluntuyu sıradan bir zaman geçirme oyuncağı olmaktan çıkarıp askeri eğitim bağlamına oturtuyor. Prof. Dr. Terzioğlu’nun değerlendirmesine göre, tarihsel kaynaklarda dokuz taşın yüzyıllar boyunca stratejik ve taktik düşünme becerilerini geliştirmek amacıyla kullanıldığı biliniyor. Aynı oyunun 19. yüzyıl Osmanlı askerleri tarafından da benzer bir işlevle tercih edilmiş olması son derece olası.
Bir kışla ortamında, günün büyük bölümünü eğitim, nöbet, bakım-onarım ve disiplin içinde geçiren askerlerin, boş zamanlarında bu tür oyunlarla hem zihinsel pratik yapmaları hem de aralarındaki rekabet ve dayanışma duygusunu güçlendirmeleri şaşırtıcı değil. Oyunun, özellikle taşların yerleştirilmesi, hamlelerin öngörülmesi ve rakibin planının sezilmesi gibi unsurlar üzerinden, sahadaki taktik düşünceyi desteklediği düşünülebilir.
You must be logged in to post a comment Login