Kaçırmış olanlar için 2025 yılının Ekim ayında Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- 1.400 Yıllık Yazıtta Güçlü Maya Kraliçesinin Adı Ortaya Çıktı
Maya dili uzmanları, geçen yıl keşfedilen taş bir yazıtta daha önce bilinmeyen güçlü bir Maya kraliçesinin adını çözdü.

Yüzyıllar öncesine ait taşlar üzerindeki hiyeroglif yazıları deşifre eden araştırmacılar, daha önce bilinmeyen bir Maya kraliçesinin adını belirledi. Ix Ch’ak Ch’een olarak bilinen bu hükümdar, Meksika’nın Yucatán Yarımadası’ndaki Cobá’yı —“dalgalı su kenti”— 6. yüzyılda yönetmişti. Cobá, Maya dünyasında önemli bir kentsel merkezdi ve yaklaşık MÖ 350’den 14. yüzyıla kadar iskân edildi. Dört göl etrafına yerleştirilmiş elit konutlardan oluşan bir çekirdeğin yanı sıra binlerce konut yapısı, çok sayıda beyaz taş yol ve birkaç piramide sahipti.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
9- Kompozit Yay Muhtemelen Anadolu’da İcat Edilmiş!
Tunç Çağı’nın en ölümcül silahı kompozit yay, MÖ 1.900’lerde muhtemelen Anadolu’da icat edildi ve daha sonra İskitler tarafından geliştirildi.

Yeni bir çalışma, arkeolojik kanıtları gözden geçirerek boynuz, ahşap ve sinirden yapılmış ünlü kompozit yayın ancak Geç Tunç Çağı’nda, muhtemelen Yakın Doğu’da ortaya çıktığı sonucuna varıyor; böylece onu binlerce yıl daha erkene yerleştiren önceki teorileri çürütüyor. Hakim görüş, boynuz–ahşap–sinirin karmaşık birleşimiyle yapılan kompozit yayın çok daha eski, MÖ 4. binyıla uzanan ve birkaç bölgede bağımsız olarak ortaya çıkmış bir teknoloji olduğunu savunuyordu.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
8- Irak’ta Bilinen En Büyük Lamassu Heykeli
Musul’daki Tell Nabi Yunus’ta (Ninova) kayıtlara geçmiş en büyük Yeni Assur kanatlı boğası (lamassu) ortaya çıkarılmış olabilir.

Kral Esarhaddon’un (MÖ 681 ila 669) inşa ettirdiği taht salonunun kalıntılarında bulunan lamassu 6 metre yüksekliğinde. Bu boyut, yüksekliği 3,5 ila 4,2 metre arasında değişen British Müzesi ve Louvre’daki ünlü örneklerin hayli üzerinde. Arkeologlar, yeni ortaya çıkarılan heykelin, taht salonunun ana kapısının iki yanını süsleyen eşleşen çiftten biri olduğuna inanıyor. Akadca lamassu adıyla bilinen kanatlı boğa heykeli, Assur sanat ve dininde en tanınmış figürlerden biri.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
7- Akbaba Yuvalarında 650 Yıllık Sandalet gibi Eşyalar
Araştırmacılar, İspanya’nın güneyindeki sakallı akbabalara ait tarihi yuvalardan 200’den fazla insan yapımı eser çıkardı.

İspanya’nın güneyindeki sakallı akbaba yuvalarından 200’ü aşkın insan yapımı eser çıkarıldı. Sakallı akbabalar çoğu zaman uçurum kenarlarındaki mağaralarda yuva yapar; buraların serin, kuru mikroiklimi, eserlerin yüzyıllar boyunca korunması için idealdir. Beklendiği gibi, bilim insanları kuşların beslenmesiyle ilgili çok sayıda kemik ve yumurta kabuğu parçası buldu. Ancak nesnelerin yüzde 9’u insan yapımıydı; bunların kuşlar tarafından yuva malzemesi toplarken ya da yuvaları onarırken mağaralara taşındığı düşünülüyor. En dikkat çekici bulgulardan biri , dallar ve otlardan örülmüş 650 yıllık bir sandalet.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
6- İskitlerin Demir Eserlerinde Yüksek Teknolojik Bilgi İzleri
Moğol Altayları’ndaki Pazırık kültürü mezarlarından çıkarılan MÖ 5. yüzyıla ait demir bıçaklar ve at gemlerinde yüksek teknoloji izleri bulundu.

Bir çalışma, Moğol Altayları’ndaki Pazırık kültürüne ait buzla korunmuş mezarlardan çıkarılan bir demir eser grubunu ilk kez analiz ediyor; buluntular yaklaşık MÖ 400’e tarihleniyor ve gelişmiş metalürjik teknikleri açığa çıkarıyor. Nesneler iki ana gruba ayrılıyor. Grup 1, güçlü ve dayanıklı bir ağza (kesici kenara) ihtiyaç duyan küçük bıçaklar gibi işlevsel eserleri içeriyor. Grup 2 ise bu sahalarda en yaygın demir buluntu olan at gemlerinden oluşuyor. Bulgulara göre, Pazırık zanaatkârları demiri fırından çıktığı haliyle bırakmamışlardı. Çalışma, sementasyon (karbürizasyon) teknikleri uyguladıklarını gösteriyor. Çeliğe giden yolda kilit bir adım olan bu işlemde, demir nesne odun kömürü ile temas halinde saatlerce, hatta günlerce ısıtılır; kömürden gelen karbon, demirin yüzeyine difüze olur ve onu daha sert ve daha dayanıklı kılar.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
5- Yüzlerce Yıllık Anadolu Tarifiyle Karınca Yoğurdu Yapmak
Antropologlar Anadolu ve Balkanlarda yüzlerce yıldır uygulanan tarifle karınca yoğurdu yaptı.

Araştırmacılar, ılık süte bir avuç canlı karınca eklemenin yoğurt oluşturabildiğini ortaya koydu. Sütü yoğurt, peynir ve kefir gibi ürünlere dönüştüren fermantasyon çok eskiye dayanıyor ve binlerce yıldır mutfak kültürlerini derinden şekillendirdi. Sütçülüğe dair en eski arkeolojik kanıt 9.000 yıl önce Anadolu’ya uzanıyor. Şimdi ise bir grup antropolog ve gıda bilimci, ılık sütün içine bir avuç canlı karınca ekleyerek “karınca yoğurdu” yapmanın yollarını araştırdı — ve sonunda bu yoğurdun, günümüzde popüler bir ekmek türünde kullanılan malzemeyle aynı bileşeni içerdiğini öğrendi. Ekip, geleneksel bir yöntemle ürettikleri “karınca yoğurdu”ndaki bakterinin, bugün ekşi mayalı ekmeklerde kullanılan başlangıç kültürlerinde yaygın olan bir suş olduğunu buldu.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
4- Andlar’da Keşfedilen Tuhaf Taş Yapıların Amacı Çözüldü
Bir arkeolog, Andlar’da bazıları 150 metreyi bulan V-şeklindeki taş yapıların ne amaçla kullanıldığına dair ipuçlarını bir araya getiriyor.

Andlar’ın yükseklerinden bir bakış noktasından, Adrián Oyaneder önce antik kamp alanlarını—ve ardından da dağlık manzara boyunca tuhaf oluşumlar hâlinde dağılmış 76 taş duvar yapısını fark etti. Birçoğu yaklaşık 150 metre uzunluğunda ve 1,5 metre yüksekliğinde olan uzun taş duvarların tümü dik dağ yamaçlarına inşa edilmişti. Çoğu, bir “V” oluşturacak biçimde çiftler hâlinde düzenlenmiş ve uçlarında dairesel taş muhafazalara açılıyordu. Araştırmacılar, Şili’de bulduğu taş yapıların Peru’dakilere benzeyen eski hayvan tuzakları olduğunu öne sürüyor. Bu mega tuzakların bazılarının yaklaşık 6.000 yıl öncesine gittiğini, bazılarının ise yalnızca birkaç yüz yıl öncesine kadar avcılar tarafından kullanıldığını söylüyor.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
3- Karahantepe’de İlk Defa İnsan Yüzlü Dikilitaş
12.000 yıl öncesinden bir yüz: Karahantepe’de ilk kez insan yüzü taşıyan T-dikilitaş ortaya çıktı. Peki bu ne anlama geliyor?

Şanlıurfa’da Neolitik Taş Tepeler yerleşimleri, insanlık tarihinin en erken anıtsal mimarisini anlamamızda yıllardır kilit rol oynuyor. Şimdiye kadar kolları ve elleri kabartma halinde işlenmiş örnekler üzerinden “insanı simgeliyor” diye yorumlanan T-dikilitaşlar, bu buluntu ile çok daha doğrudan bir anlatım kazanmış görünüyor. Kazı alanından paylaşılan ilk değerlendirmeler, yüz betiminin belirgin kaş-kemeri, derin göz çukurları ve küt/önde duran bir burun ile tanımlandığını; üslup olarak da Karahantepe’de daha önce bulunan bütüncül insan heykelleriyle ilişkili olduğunu gösteriyor. Yaklaşık 12.000 yıl öncesine tarihlenen bu tasvir, T-dikilitaşların yalnızca “insan biçimli bir taşıyıcı” değil, yer yer insanın kendisini yüz hatlarıyla gösteren bir tür portre/ikon olarak da kurgulanmış olabileceğini düşündürüyor.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
2- 6.000 Yıllık Sakız, İşlerin Nasıl Paylaşıldığını Gösteriyor
Çiğneme sakızı ve yapıştırıcı olarak kullanılan huş kabuğu katranı, 6.000 yıl önceki yaşama nadir bir pencere sunuyor.

Neolitik Avrupa’da huş kabuğu katranı hem çiğneniyor hem de yapıştırıcı olarak kullanılıyordu. Yeni bir çalışma, çiğnenmiş katranlar ve katranla yamalanmış alet/kaplardan antik DNA çıkardı! Bulgulara göre, saplı taş aletlerdeki katranda çoğunlukla erkek DNA’sı, çömlek onarımlarındaki katranda ise kadın DNA’sı saptandı. Çiğnenmiş katranlarda buğday, arpa, fındık, kayın; kaplarda kullanılan katranlarda bezelye, fındık, koyun; ok uçlarında kullanılan katranlarda balık ve yaban domuzu DNA’sı bulundu. Sap takmada kullanılan katranlarda ise daha güçlü yapışma için çam reçinesi izleri bulundu.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
1- İnsanlar Amerika’ya Japonya’nın Hokkaidō Adasından Ulaşmış
Yeni bir analiz, Amerika kıtasına giren ilk insanların yaklaşık 20.000 yıl önce Japonya’dan deniz yoluyla gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Yeni çalışmanın yazarlarına göre ise artık ABD genelinde 13.000 ile 20.000 yıl öncesine tarihlenen en az 10 yerleşim alanı biliniyor. Bunlardan beşi—Virginia, Idaho, Pennsylvania ve Teksas’ta yer alanlar—öylesine çok sayıda taş alet verdi ki, Clovis kültürü ortaya çıkmadan önce bölgede Amerikan Üst Paleolitiği olarak bilinen bir teknolojik endüstrinin yayılmış olduğunu düşündürüyor. Bu taş alet geleneğinin nereden geldiğini anlamak için araştırmacılar, ilk Amerikalıların muhtemelen 25.000 yıl önce Kuzeydoğu Asya’da yaşamış bir gruptan türediğini gösteren genetik çalışmalara döndü. Bölgenin arkeolojik kayıtlarını taradıklarında, Japonya’nın Hokkaidō adasından iki yüzeyli av silahlarının (biface) Amerikan Üst Paleolitiği’ni karakterize eden aletlerle eşleştiğini fark ettiler.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login