Kaçırmış olanlar için 2025 yılının Eylül ayında Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Bir Oyun Taşında Viking portresi
Norveç’te bulunan eşsiz bir oyun taşı, Harald Bluetooth döneminde yapılmış ve bir Viking kralını tasvir ediyor olabilir.
Bu figür, en ünlü Viking krallarından Harald Bluetooth’un (MS 958–986 civarı) hüküm sürdüğü döneme tarihleniyor ve Güney Norveç ve İsveç’in bazı kısımlarını da içeren krallığı içinde bulundu. Figürün en dikkat çekici özelliği karmaşık saç modeli: ortadan ayrılmış, kulakları açıkta bırakan yanları dalgalı saç, arkası kısa kesilmiş; ayrıca büyük bir bıyığı, favorileri ve uzun örgülü bir keçi sakalı var. Ancak araştırmacılar bunun bizzat Harald Bluetooth’un portresi olduğu iddiasına temkinli yaklaşıyor.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
9- Venedik’in ünlü heykelinin kökeni Çin
Venedik’in ünlü kanatlı aslan heykelinde bulunan eser miktardaki kurşun üzerine yapılan yeni analiz, metalin Çin kökenli olduğunu gösterdi.
Venedik’in ünlü kanatlı aslan heykelinde bulunan eser miktardaki kurşun üzerine yapılan yeni bir araştırma, metalin Çin kökenli olduğunu ortaya koydu — ve heykelin Marco Polo’nun ailesi tarafından getirilmiş olabileceği öne sürüldü. Venedik’teki Piazza San Marco’nun merkezinde uzun süredir yer alan bronz kanatlı aslan heykelinin uzak bir diyara ait olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre heykel, 1.000 yılı aşkın bir süre önce Çin’de bir mezar koruyucusu olarak yapılmıştı ve 13. yüzyılda Marco Polo’nun babası tarafından İpek Yolu üzerinden İtalya’ya getirilmiş olabilir.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
8- Gladyatörlerle dövüşen bir ayının ilk doğrudan kanıtı
Arkeologlar, amfitiyatro yakınlarında buldukları ayının enfeksiyonlu bir yaraya sahip olduğunu ve uzun süre esir tutulduğunu tespit etti.
Sırbistan’daki bir Roma amfitiyatrosunun yakınında keşfedilen boz ayıya ait parçalanmış kafatası, hayvanın yıllarca esaret altında tutulduğunu ve yaklaşık 1.700 yıl önce öldüğünde bir enfeksiyonla mücadele ettiğini gösteriyor. Bu bulgu, arenalarda ayıların kullanıldığına dair ilk doğrudan kanıt olma özelliği taşıyor ve Roma İmparatorluğu’ndaki hayvan gösterilerinin şiddetini gözler önüne seriyor. Ayının kesin olarak arenada öldüğünü söyleyemeyiz, fakat kanıtlar travmanın gösteriler sırasında gerçekleştiğini ve ardından gelişen enfeksiyonun ölümüne önemli ölçüde katkıda bulunduğunu gösteriyor.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
7- Mısır’da 3.300 Yıllık “Polis” Düdüğü
3.300 yıllık Antik Mısır düdüğü, kraliyet mezarının “kutsal bölgesini” korumakla görevli bir polis tarafından kullanılmış olabilir.
Mısır’daki arkeologlar, bir ineğin ayak kemiğinden yapılmış 3.300 yıllık bir düdük ortaya çıkardı ve bu düdük o dönemde bir “polis memuru” tarafından kullanılmış olabilir. Akhetaten’de (günümüzde Amarna) keşfedilen ve bir ineğin ayak kemiğinden oyulmuş bu düdük, Kral Tutankamon’un babası tarafından kurulan antik Mısır başkentinden günümüze ulaştı. Bu, antik Mısır’dan bilinen ilk kemik düdük olma özelliğini taşıyor ve araştırmacılara göre muhtemelen kraliyet mezarının yapımında çalışan işçileri denetlemekle görevli bir “polis memuru” tarafından kullanılıyordu.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
6- Gürcistan’da 1,8 Milyon Yıllık İnsan Çene Kemiği
Gürcistan’da bulunan yeni bir fosil, Afrika’dan çıkan en erken insanlara dair anlayışımızda önemli değişimler yaratabilir.
Yaklaşık 1,8 milyon yıllık bir Homo erectus çene kemiği, Afrika dışındaki en eski insan gruplarından birine ait olabilir. Orozmani’de yapılan bu keşif, cinsimiz Homo’nun evrimine yeni bir ışık tutuyor ve erken homininlerin Afrika’dan göç etme nedenlerini ortaya çıkarması bekleniyor. Homo erectus yaklaşık 2 milyon yıl önce Afrika’da evrimleşti. Afrika’yı terk eden ilk insan atasıydı ve Avrupa’nın, Asya’nın ve Okyanusya’nın bazı bölgelerini keşfetti. Bu yolculuğun en erken fosil kanıtı, Orozmani’ye sadece 19 kilometre uzaklıktaki Dmanisi alanında bulundu.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
5- İlk Çin İmparatorunun Ölümsüzlük Arayışına Dair Kanıt
2.200 yıllık taş yazıt, Qin Shi Huang’ın simyacılardan oluşan bir ekibi Kunlun Dağı’na ölümsüzlük iksirini aramaya gönderdiğini doğruluyor.
MÖ 221’de Çin’i ilk kez birleştiren adam, sonsuza kadar yaşamakta o kadar kararlıydı ki bir grup simyacıyı, ebedi gençliğin kaynağını bulmaları için efsanevi bir dağa gitmekle görevlendirdi. Bu çılgın görevin kanıtı, Tibet Platosu’ndaki Gyaring Gölü kıyısında araştırmacıların, grubun yolculuğuna dair ayrıntılar taşıyan bir taş yazıt bulmasıyla gün yüzüne çıktı. Qin Hanedanı’nın kurucusu ve Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın ölümsüzlük saplantısıyla ünlü olduğu ve saltanatı sırasında yaşam iksirini bulmak için çok sayıda keşif seferi düzenlettiği yaygın biçimde biliniyor. Ancak bu umutsuz arayışlara dair doğrudan kanıtlara ulaşmak zor; bu nedenle bu yeni keşif oldukça değerli kabul ediliyor.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
4- Tacikistan’da Zerdüşt Ayinini Betimleyen Bir Fresk
Tacikistan’da, Soğd yerleşimi Sandjar-Şah’ta yürütülen kazılarda ateş kültüne mensup rahipleri betimleyen nadir bir duvar resmi keşfedildi.
Söz konusu fresk, Soğdların Zerdüştlükle olan derin bağlarını gözler önüne seriyor ve Soğdların sanatsal ve dini dünyasına benzersiz bir pencere açıyor. Freskteki Padām (ağız örtüsü) takan bir rahip figürü, bugün hâlâ süren bir dini ritüelin 1.500 yıllık izini sunuyor. Fresk yaklaşık 1,5 × 2,5 metre boyutlarında ve sarayın kuzey duvarına boyanmıştı. Dört rahipten oluşan alay, büyük bir ateş sunağına doğru ilerlerken tasvir edilmiş; en uçtaki figürün küçük bir sunağı büyük olana kaldırdığı düşünülüyor. Soğdlar, MS 1. binyılda İpek Yolu boyunca ticaretin ve kültürel etkileşimin öncüleri olmuştu. Bu keşif, onların dini ritüelleri ve görsel kültürüne dair elimizdeki en ayrıntılı sahnelerden biri.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
3- 30.000 Yıl Önce Yaşamış Bir Avcının Kesesi
Avlanma, kasaplık ve odun kesme aletleri dahil 29 taş aletlik bir set, sanki bir deri kesede taşınıyormuş gibi düzenli halde bulundu.
Geçmiş çoğunlukla dağınık izler hâlinde hayatta kalır: burada hayvan kemikleri, orada kırık bir mızrak ucu, bir yerde eski bir ocağın sönmüş külleri… Ancak Çekya’nın güney Moravya bölgesinin tepelerinde, arkeologlar çok daha kişisel bir şeye rastladı: yaklaşık 30.000 yıl önce yaşamış bir tarihöncesi avcıya ait bir alet takımı. Arkeologlar, bir zamanlar deri ya da posttan bir kesede taşındığı düşünülen 29 bıçak ve uca ait özenle düzenlenmiş bir koleksiyon keşfetti. Kesenin kendisi çoktan çürüyüp yok olmuştu, ama aletler olduğu yerde kaldı.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
2- Çin’deki 1 Milyon Yıllık Kafatası Türümüzün Tarihini Geriye Çekiyor
Çin’de bulunan 1 milyon yıllık bir insan kafatasının rekonstrüksiyonu, erken insan gruplarının hızla ayrışıp çeşitlendiğini ortaya koyuyor.
Araştırmacılar, Çin’de keşfedilen 1 milyon yıllık, ezilmiş ve deforme olmuş bir insan kafatasını sanal olarak yeniden inşa etti. Yeni restore edilen bu kafatası, gizemli Denisovalıların bir akrabasına ait olabilir ve Asya’da Homo sapiens’in hızlı evrimine dair önemli ipuçları sunuyor. Araştırmacılar, 57 fosil kafatasından elde ettikleri istatistiksel verilere dayanarak, Neandertal soy hattının ortak insan atasından ilk olarak yaklaşık 1,38 milyon yıl önce ayrıldığını tahmin etti. Daha sonra Homo longi soyu yaklaşık 1,2 milyon yıl önce, Homo sapiens ise yaklaşık 1,02 milyon yıl önce ayrıldı (Homo sapiens’e ait en eski açık fosil kanıtları ise Fas’tan gelen 300.000 yıllık kemikler). Bu kısa zaman aralığı, üç insan grubunun da hızlı bir şekilde çeşitlendiğini düşündürüyor.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
1- Bilinen En Eski Mumyalama Kanıtları Güneydoğu Asya’da
Dünyanın en eski kasıtlı insan mumyalama kanıtı Güneydoğu Asya’dan geliyor; insanlar 10.000 yıl önce cesetleri dumanla kurutarak mumyalamış.
Yeni araştırmalara göre, dünyanın bilinen en eski insan mumyaları, Güneydoğu Asya ve Çin’de 10.000 yıl önce cesetlerin dumanla kurutulmasıyla yapıldı. Bu uygulama, mumyalamanın Şili ve Mısır’da yaygın hale gelmesinden çok daha önceye tarihleniyor. Çin, Filipinler, Laos, Tayland, Malezya ve Endonezya’da bulunan onlarca eski mezarın incelenmesi, çoğu iskeletin sıkı bir şekilde cenin pozisyonuna getirilmiş olduğunu ve gömülmeden önce uzun bir süre ateş üzerinde dumanla kurutulduğunu ortaya koydu.
Haber hakkında detaylar için tıklayın.
BONUS
Selimiye Camii’nin Kubbe Tezyinatı Değişecek
Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii’nin kubbesindeki tezyinatın değiştirilmesi ve 16. yüzyıldaki halinin bir benzerinin yapılması için karar verildi. Kubbe projesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Bilim Kurulu’nca üç kez reddedilmişti; buna rağmen Yüksek Kurul onayıyla tekrar gündeme gelmişti. Ancak daha sonra gelen tepkiler üzerine Edirne İdare Mahkemesi, Selimiye Camii’nin ana kubbesine yönelik tartışmalı tezyinat (kalemişi/hat) restorasyonu için yürütmeyi durdurdu. Kararda, uygulamanın “yapı açısından telafisi güç zarar” doğurabileceği vurgulandı.
You must be logged in to post a comment Login