Evrimin Bugün Hâlâ Devam Ettiğini Nasıl Biliyoruz?

Tıbbi ve teknolojik ilerlemeler, daha fazla insanın hayatta kalmasını ve daha uzun yaşamasını sağladı. Bu durum evrimi geçersiz mi kılıyor?

Tibet ve Nepal’de yaşayan insanların yüksek rakımlarda hayatta kalabilmeleri evrim sayesinde mümkün oldu. C: Pixabay

En temel anlamıyla evrim, bir popülasyonda zaman içinde meydana gelen genetik değişim sürecini ifade eder. Evrim, gen varyantlarının organizmaya diğerlerine kıyasla avantaj sağlaması durumunda, bu avantajın hayatta kalma ve üreme şansını artırmasıyla gerçekleşir. Böylece bu özellikler gelecek nesillere aktarılır.

Bu süreç, bir tür olarak hayatta kalmamızda büyük rol oynadı. Evrim sayesinde, insan atalarımız çevrelerine daha iyi uyum sağlayan özellikler geliştirdi. Bu, hastalıklardan daha hızlı iyileşme, aç yırtıcılardan korunma ya da komşularından daha iyi meyve toplama yeteneği gibi avantajlar sağlayabilir.

Ünlü bir örnek, Bajau Laut kabilesinin üyelerinin dakikalarca nefeslerini tutabilme yeteneği. Bu olağanüstü yetenek, deniz ürünleri toplarken dalış ekipmanı kullanmadan 70 metre derinliklere inmelerini sağlıyor. Diğer genetik varyantlar, sıtma, tüberküloz ve cüzzam gibi hastalıklara karşı koruma sağlıyor.

(İlgili: Kültürel Değişimlere Ayak Uyduracak Kadar Hızlı Evrimleşmiyoruz)

Ancak, daha uzun ve sağlıklı yaşamamızı sağlayan teknolojiler ve ilaçlarla, geleneksel anlamda evrimin türümüzün gelişimindeki rolü sorgulanmaya başlandı. Hatta ünlü biyolog ve yayıncı Sir David Attenborough da bu konuda şüphelerini dile getirdi.

“Doğal seçilim, doğan bebeklerimizin yüzde 90-95’ini büyütebilmemizle birlikte sona erdi. Kendi irademizle doğal seçilimi durduran tek tür biziz” diye belirtti Attenborough, Radio Times’a verdiği bir röportajda.

Peki, atalarımızı etkileyen seçilim baskıları artık ölüm kalım meselesi olmaktan çıktığında evrim devam edecek mi? Son araştırmalara göre cevap evet.

Kültür ve Cinsel Seçilim Evrimi Şekillendiriyor

Bugün evrimi yönlendiren faktörlerden biri kültür. Kültür, cinsel seçilimi etkileyebilir; yani kimin çekici bulunduğu ve kiminle üremeyi seçtiğimiz üzerinde etkili olabilir. Bu durum, nispeten kısa bir zaman diliminde bile sonuç verebilir.

“Eğer genetik temelli bir özellik, örneğin saç rengi, bir nesilden diğerine daha yaygın ya da daha az yaygın hale gelirse, bu evrimsel bir değişim olarak kabul edilir” diyor Rice Üniversitesi’nden evrimsel biyolog Scott Solomon.

“Bunun, sokaktaki bir insanın evrimsel değişimden anladığı şeyle farklı olması muhtemel. Bu, yeni özelliklerin ortaya çıkması anlamına gelmek zorunda değil; var olan özelliklerin daha yaygın ya da daha az yaygın hale gelmesi anlamına gelebilir.”

Bunun bir örneği, 2015 yılında yayımlanan bir çalışmada görülebilir. Araştırma, son on yıllarda Hollanda’da cinsel seçilimin uzun boylu erkekleri tercih ettiğini ortaya koydu. Günümüzde Hollandalı erkekler dünyanın en uzun boylu erkekleri arasında yer alırken, bu durum 18. yüzyılda böyle değildi. O dönem Hollandalı askerlerin ortalama boyu 165 santimetreydi ve bu, ABD ve diğer birçok Avrupa nüfusunun altındaydı. Sadece 150 yıl içinde Hollandalı erkekler, doğal seçilim sayesinde boylarına yaklaşık 20 santimetre ekleyerek ABD’deki ve dünyanın çoğundaki erkekleri geride bıraktı.

Yeni Hastalıklarla Evrim Devam Ediyor

Doğal seçilime yakın bir başka örnek, HIV gibi ölümcül bir virüsün yükselişiyle ortaya çıktı. YourGenome’a göre, virüse karşı koruyucu bir avantaj sağlayan genetik varyantların oranı, özellikle Güney Afrika gibi en çok etkilenen bölgelerde artıyor. Bu uyum sayesinde, enfekte olan anneler hayatta kalma şanslarını artırıyor ve genlerini çocuklarına aktarabiliyor.

Dolayısıyla, evrimi tetikleyen süreçler zamanla değişse de, evrimin yakın zamanda duracak gibi görünmediği açık.


IFL Science. 24 Kasım 2024.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login