Asklepieion olarak bilinen ve maneviyat ve tıbbı harmanlayan bu antik Yunan ve Roma tapınaklarının etkileri günümüzde de devam ediyor.
Saç ekimi için Türkiye’ye gelenleri ya da romatizma tedavisi için kaplıcalara gidenleri düşünün. Sağlık turizmi modern bir trend gibi görünebilir, ancak insanlar binlerce yıldır sağlık hizmeti almak için uzak mesafelere yolculuk yapıyor. Antik Yunan ve Roma dünyasında, hastalar şifa bulma umuduyla tıp tanrısı Asklepios’a adanmış Asklepieion adı verilen özel şifa tapınaklarına hac ziyaretleri yapıyorlardı.
En eski Asklepieion MÖ 500 gibi erken bir tarihte antik Yunanistan’da ortaya çıktı. Sonraki birkaç yüzyıl içinde, antik Yunanistan ve İtalyan yarımadasın genelinde yüzlercesi faaliyet göstermeye başladı. Hacılar baş ağrısı, körlük ve hamilelik komplikasyonları da dahil olmak üzere çok çeşitli sorunlar için Asklepieionlarda tedavi arayışına girerdi.
(İlgili: Allianoi, Romalı Doktorların Beraber Çalıştıkları Bir Yerdi)
Aldıkları tedaviler maneviyat ve tıbbı harmanlıyordu (ruhani ritüelleri tıbbi uygulamalarla birleştiriyordu) ve bugün biraz alışılmışın dışında görünse de, her hacının tedavisinin temel yönü, kendilerini iyileştirebileceğine ya da en azından hastalıklarını nasıl tedavi edecekleri konusunda onlara tavsiyelerde bulunabileceğine inandıkları Asklepios’u rüyalarında görme umuduyla kutsal alanda uyumaktı.
Uyumak, ve belki de (Asklepios’u) rüyada görmek
En ünlü Asklepieion hacılarından biri, MS 2. yüzyılda yaşamış Yunan hatip Aelius Aristides. Aristides, sağlığı artık konuşma yapamayacak kadar kötüleştiğinde, Pergamon’daki Asklepieion’a seyahat etti.
St. Andrews Üniversitesi’nde klasikler alanında öğretim görevlisi ve “Truly Beyond Wonders:Aelius Aristides and the Cult of Asklepios” (Mucizelerin Ötesinde: Aelius Aristides ve Asklepios Kültü) kitabının yazarı Alexia Petsalis-Diomidis, Aelius’un, dişlerinin dökülecekmiş, bağırsaklarının dışarı çıkacakmış gibi hissettiğini ve sık sık nefes alamadığını söylediğini belirtiyor.
Birçok tarihi hastalık anlatısında olduğu gibi, modern araştırmacılarının Aristides’in neyden muzdarip olduğunu teşhis etmeleri gerçekten mümkün değildir. Ancak Pergamon’da iki yıl kaldığını – alışılmadık derecede uzun bir süre – ve bazıları rüyalarının yorumlarına dayanan çok sayıda tedavi gördüğünü biliyoruz.
Birçok tarihi hastalık anlatısında olduğu gibi, modern araştırmacılar için Aristides’in ne tür bir hastalık geçirdiğini teşhis etmek pek mümkün değil. Ancak Pergamon’da iki yıl gibi oldukça uzun bir süre kaldığı ve bazıları rüyalarının yorumlarına dayanan çeşitli tedaviler aldığı biliniyor.
Aristides’in kutsal mekândaki rüyalarından biri, onu bal lavmanı yaptırmaya yöneltmişti. Petsalis-Diomidis’e göre, “Rüyasında bilgeliği temsil eden tanrıça Athena’nın bir heykelciğini görmüştü.” Athena aynı zamanda balıyla ünlü bir bölge olan Attika’daki Atina’nın koruyucu tanrıçasıydı. Aristides’e göre rüyanın anlamı açıktı: “Aklıma hemen Attika balından bir lavman yapmak geldi” diye yazmıştı.
Aristides’in rüyadan esinlenen diğer tedavileri arasında egzersiz yapmak, soğuk suyla yıkanmak ve belirli yiyecekleri yemek ya da bunlardan kaçınmak vardı. Asklepieion’daki diğer hacılar şifalı otlar veya ilaçlar alabilir, kaplıcalarda yıkanabilir ya da ruhani açıdan önemli ritüellere katılabilirlerdi. Aristides konuşma yapamayacak kadar hasta olmasına rağmen, mabette kaldığı süre boyunca bu konuşmaları bestelemenin tedavi edici bir değeri olduğunu düşünmüştü.
Yunanistan Ulusal Halk Sağlığı Kurumu’nda araştırma, inceleme ve belgeleme direktörü ve medikal turizmin öncüleri olarak Asklepieionlar hakkında bir makalenin ortak yazarı olan Helena C. Maltezou, bugün bu tür bir bakımı “bütünsel” olarak tanımlayabileceğimizi söylüyor.
İlginç bir şekilde, yakın zamanda yapılan çalışmalarda, bal lavmanlarının insanlarda akut pouchitis’i ve farelerde ülseratif koliti tedavi edip edemeyeceği incelendi. İnsanlar üzerinde yapılan çalışmanın sonuçları paylaşılmasa da fareler üzerinde yapılan çalışmada balın, kolon iltihabını azalttığı bulundu. Bununla birlikte, Asklepieion’daki deneyimlerin birçok yönünü modern bilimin merceğinden kolayca açıklamak mümkün değil.
İnandırıcılığı zorlayan tedaviler
Bazı antik kaynaklarda Asklepieion’da gerçekleştiği anlatılan olaylar, modern tıbbi açıklamalara meydan okuyor.
Günümüzde UNESCO Dünya Mirası alanı olan Epidaurus Asklepieion’undaki antik yazıtlar, insanların orada yaşadığı şifa deneyimlerini ayrıntılı olarak anlatıyor. Bunlar arasında, yazıtın beş yıldır hamile olduğunu söylediği Cleo adlı bir kadınla ilgili sıra dışı bir hikaye de yer alıyor. Cleo’nun tapınakta bir gece geçirdikten sonra uyandığı ve yürüyebilen ve kendini yıkayabilen bir oğlan çocuğu doğurduğu iddia ediliyor.
Epidaurus’ta ayrıca görme engelli veya görme bozukluğu olan kişilerle ilgili yazıtlar da bulunuyor. Bu yazıtlarda, kişilerin rüyalarında Asklepios’un gözlerine ilaç döktüğünü ve uyandıklarında görebildikleri anlatılıyor.
Diğer yazıtlarda yılanların veya köpeklerin, kutsal yerde insanların vücutlarındaki hastalıklı bölgeleri yalayarak onları iyileştirdiği anlatılıyor. Neden yılanlar diye merak ediyor olabilirsiniz? Yılan, uzun zamandır Asklepios ile ilişkilendiriliyor ve tanrının antik tasvirleri, genellikle onu etrafına bir yılan sarılmış bir asa tutarken gösteriyor.
Diğer birçok ziyaretçi, Asklepios’un kendilerini ameliyat ettiği rüyalar bildirdi. Ancak, bu kutsal alanlarda gerçekten ameliyat yapılıp yapılmadığı konusunda bazı akademik tartışmalar bulunuyor. Asklepieion’da cerrahi aletlere dair arkeolojik kanıtlar bulunmuş olsa da, Hunter College’da antik tarih profesörü ve “Asklepios, Medicine, and the Politics of Healing in Fifth-Century Greece: Between Craft and Cult” kitabının yazarı Bronwen L. Wickkiser’a göre, bunların hekimler tarafından adak olarak bırakılmış olma ihtimali de bulunuyor.
Bu mucizevi hikâyeleri modern bir bakış açısıyla nasıl yorumlamamız gerektiği net değil—ancak Wickkiser’in öğrencilerine sormayı sevdiği gibi, “Bunu yapmamız gerçekten gerekiyor mu?”
Asklepieion’da gerçekten ne olup bittiğine bakılmaksızın, insanlar bu kutsal alanın gücüne inandı, tedavilerini burada aradı ve bu şifa tapınakları ağı yüzyıllarca varlığını sürdürdü. Çöküşleri, Hristiyanlığın yayılmasıyla bağlantılı olabilir; ancak Wickkiser’ın belirttiği gibi, miraslarının önemli bir yönü hala varlığını sürdürüyor.
“2.500 yıldan daha uzun bir süre sonra, Asklepios’un asası ve yılanı hâlâ günümüzde tıbbın sembolü olmaya devam ediyor.”
National Geographic. 12 Ağustos 2024.
You must be logged in to post a comment Login