Araştırmaya göre ilahi meşrulaştırma kullanımı, tarihsel olarak demokratikleşmeyi sınırlandırdı ve dünya genelinde otokrasileri güçlendirmeye devam ediyor.
Yakın zaman önce yapılan bir çalışma, dinin siyasette oynadığı tarihsel rolü ve bazı toplumlarda siyasi gücü meşrulaştırmak ve haklı çıkarmak için hala nasıl kullanılabileceğini araştırdı.
Dinin dünya genelinde politik ekonomide tarihsel bir rol oynadığını bilmek şaşırtıcı değil. MÖ 1750’lere tarihlenen ve ilk yazılı hukuk belgelerinden biri olan Babil hukuk metni Hammurabi Kanunları, tanrıların Hammurabi’yi yeryüzündeki hükümdarı ve aracısı olarak tanımlamasıyla başlar. Bu, ilahi meşrulaştırma olarak isimlendirilen şey, bir hükümdarın yönetimini ve fermanlarını haklı çıkarmak için güçlü tanrılara başvurabileceği şeyin en önemli örneği. Günümüzde buna örnek olarak bazı kişiler, dini doktrinin siyaseti etkilediği açık bir örnek olarak Şeriat yasalarına işaret ederken, diğerleri Amerika, Rusya ve Kamboçya’da resmi din dairelerinin oynadığı rolü vurgulayabilir.
(İlgili: Doğaüstü İnançlar Tarih Boyunca Her Toplumda Vardı)
Tarihte ve çağdaş toplumda bu olgunun çeşitli örnekleri olmasına rağmen, kurumsallaşmanın kökenleri ve dini etkinin bazı toplumlarda neden devam ettiği konusunda çok az sistematik araştırma yapıldı. Kopenhag Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde doçent Jeanet Sinding Bentzen ve Lund Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden doçent Güneş Gökmen’in ele almaya çalıştığı sorun buydu.
Araştırmacılar, 1.265 modern öncesi toplumdaki dinler hakkında veri topladı ve bu bilgileri, Din Verileri Arşivi Derneği’nden (Association of Religion Data Archives – ARDA) alınan 176 ülkedeki dini yasalara ilişkin güncel verilerle karşılaştırdı.
Bentzen yaptığı açıklamada, “Bu bilgi zenginliği aynı dil grubuna ait, aynı karmaşıklık düzeyine, geçim yöntemine ve gelişmişlik düzeyine sahip ve aynı kıtada bulunan toplumları karşılaştırmamıza olanak sağlıyor.” diyor.
Daha da önemlisi, toplumların tüm bu parametreler açısından benzer olduğu durumlarda bile, eşitsizlik bir toplumda diğerinden çok daha önemli olabilir.
Bentzen, “Verilerden, sosyal eşitsizliğin daha fazla olduğu toplumlarda baskın bir karakter atfedilen tanrılara tapınma olasılığının daha yüksek olduğu açıkça görülüyor.” diyor. “Ortalama olarak ahlaki tanrıların, daha eşit toplumlara kıyasla büyük sınıf farklılıklarının olduğu toplumlarda bulunma olasılığı yüzde 30 daha fazla.”
“Ahlaki ve cezalandırıcı tanrılar bir güç aracı olarak çok daha etkiliyken, cezalandıramayan veya insan eylemlerine müdahale edemeyen ‘ruhlar’ bu amaç için işe yaramaz.”
Araştırmacılar ayrıca, tarihsel olarak yüksek tanrılara inanan toplumların, toplumdaki belirli gruplara karşı ayrımcılık yapma veya onları kayırma olasılığının daha yüksek olduğunu buldu. Bu, kadın haklarını kısıtlayan veya eşcinselliği yasaklayan yasaları içerebileceği gibi, dine küfrü yasaklayan ve belirli dini örgütlere ayrıcalık tanıyan yasaları da içeriyor olabilir.
Diktatör, Tanrı’ya Güvenir
Bu araştırmanın sağladığı bir diğer önemli içgörü de, otokratik devletlerle, yani bir kişinin ya da küçük bir grubun mutlak güce sahip olduğu hükümet sistemleriyle ilgili. Bentzen ve Gökmen’e göre otokrasiler, iktidarlarını güvence altına almak ve meşrulaştırmak için dini kurumsallaştırma yönünde belirgin bir eğilim gösteriyor.
Bentzen, “İktidarın çok küçük bir grup insanda toplanmasının ilahi meşruiyeti, otokrasinin kalıcılığını pekala destekleyebilir, çünkü küçük yönetici grubu iktidarı kullanma yetkisini yukarıdan alır ve bu nedenle halka sormak zorunda değildir.” diyor.
Sonuçlar, ilahi meşruiyete güvenmenin sonucunda otokrasilerin devam etmesine yol açabileceğini gösteriyor, çünkü bu tür bir kurumsallaşma genellikle demokrasinin antitezidir ve bu da demokratikleşme şansını azaltır. Bu da otokrasilerin iktidarlarını sağlamlaştırmak için muhtemelen dini destekleyecek daha fazla kurum oluşturacakları anlamına gelir.
Yazarlara göre bu çalışma önemli bir uyarıyı temsil ediyor. Din ve popülizmin yükselişte olduğu bir dünyada, bu tür eğilimlerin kökenlerini anlamak önemli. Din, bir toplum için mutlaka olumsuz bir güç yaratmak zorunda değil, hatta stresten kurtulma, kişisel umut ve topluluk duygusu gibi olumlu şeyler de getirebilir. Ancak dinin kötü niyetli savunucular tarafından siyasi amaçlar için, özellikle de otokrasiler için kullanılması tehlikesi de var.
Bentzen, “Dinin, insanların genel refahı ve toplumsal düzeydeki faktörler üzerinde olumlu bir etkisi olabileceğini gösteren çok sayıda çalışma var. Bizim çalışmamız bu madalyonun bir de öteki yüzü olduğunu gösteriyor.” diyor.
“Din pek çok şeydir. Bazıları için rahatlık ve kişisel güç sağlayan bir dizi inanç olabilirken, kanun koyucular için tartışmasız güç elde etmek için bir araç olabilir.”
IFL Science. 20 Nisan 2023.
Makale: Bentzen, J.S., Gokmen, G. (2023). The power of religion. J Econ Growth 28, 45–78.
You must be logged in to post a comment Login