İnsanlarla yaşayan hayvanlar neden bu kadar benzer özellikler evrimleştiriyor? Yeni bir teori ‘evcilleştirme sendromunu’ açıklayabilir.
19. yüzyılda Charles Darwin, evcilleştirilmiş hayvanlarla ilgili ilginç bir şeyi ilk fark edenlerdendi: Farklı türler, eski yabani atalarıyla karşılaştırıldığında genellikle benzer değişiklikler geliştiriyordu.
Ama neden görünürde ilgisiz olan özellikler farklı evcilleştirilmiş hayvanlarda tekrar tekrar ortaya çıkıyor?
(İlgili: Tarih Öncesi İnsanlar Tilkileri Evcilleştirdi mi?)
Bilim insanları bu ortak değişiklikler topluluğuna “evcilleştirme sendromu” diyor. Ve bu değişikliklerin olma nedenini de hala hararetle tartışıyorlar.
Proceedings of the Royal Society B’deki yeni bir makale, şu anda popüler olan açıklamaların doğru olmadığını savunuyor. Ve evcilleştirilmiş hayvanların yaşam biçimindeki büyük değişikliklere odaklanan yeni bir açıklama öneriyor. Ayrıca araştırmacıların yol boyunca teorileri de, insanların kendilerini nasıl evcilleştirdiğine dair beklenmedik bir hikâyeyi ortaya koyuyor.
Evcilleştirme etkisi altında paylaşılan değişiklikler
En sık paylaşılan değişiklik, uysallık davranışı. Tüm evcilleştirilmiş hayvanlar, doğal olarak vahşi atalarından daha sakin. Bu çok da şaşırtıcı değil. Eski insanlar evcilleştirmek için muhtemelen uysal ve damızlık hayvanları tercih ediyordu.
Ancak diğer yaygın değişiklikler, ne insanlar için ne de hayvanlar için hiç de faydalı görünmüyor. Daha kısa yüzler, küçük dişler, kırılgan iskeletler, küçük beyinler; farklı deri, kürk ve tüy renkleri gibi.
Evcilleştirilmiş hayvanların hepsi bu özelliklerin tümünü paylaşmaz. Örneğin bu özelliklerden köpeklerde çok, develerde ise yalnızca birkaç tane var.
Ancak her bir değişiklik birden fazla evcil türde görülür.
Vahşi hayvanların kendini evcilleştirmesi
Şaşırtıcı biçimde, bazen çok benzer değişiklikler vahşi hayvanlarda da ortaya çıkıyor. Ve bazı bilim insanlarının vahşi hayvanların bir şekilde “kendi kendilerini evcilleştirdiklerini” düşünmelerine yol açıyor.
Bonobo (şempanzeyle yakından ilişkili büyük bir maymun), insan müdahalesi olmadan bu değişikliklere uğrayan bir hayvanın mükemmel bir örneği. Kent tilkileri ise bir diğer örnek.
Vahşi kendi kendini evcilleştirme, adalar gibi izole edilmiş alt popülasyonlarda en yaygın olan şey. Ve bu durum “ada etkisi” olarak bilinen benzer bir olgu ile örtüşebilir.
Daha şaşırtıcı bir biçimde belki modern insanlar da eski atalarımızla karşılaştırıldığında evcilleştirme sendromunun özelliklerini gösteriyor. Bu, biz insanların da kendi kendimizi evcilleştirdiğimiz fikrini ima ediyor.
Bazı bilim insanları, bu değişikliklerin bizi daha sosyal yaptığını, karmaşık diller ve kültürler geliştirmemize yardımcı olduğunu iddia ediyor.
Bu nedenle hayvanlardaki evcilleştirme sendromunun daha net anlaşılması, insanın evrimi hakkındaki bilgilerimizi de geliştirebilir.
Evcilleştirme sendromuna ne sebep olur?
Son yıllarda, evcilleştirme sendromu için iki olası açıklama bilimsel tartışmalara hâkim oldu.
İlki, eski insanların evcilleştirmek için daha uysal hayvanları seçtiğini ve bunun da diğer özelliklerin değişimi için tetikleyici olduğu fikrini öne sürüyor.
Bu fikir, 1959’da başlayan uzun süren ünlü Rus tilki yetiştirme deneyinde destekleniyor. Bu deneyde kafeste tutulan tilkiler sadece evcilleştirilmek için seçildi. Ancak süreç içerisinde “seçilmeyen” diğer “rastgele” özellikleri de geliştirdiler.
İkinci açıklama ise ilk açıklamayı tamamlıyor. Evcilleştirme için seçilmenin diğer özelliklere neden olduğunu ve bunların hepsinin “sinir ucu hücrelerini (neural crest cells)” kontrol eden genlerle bağlantılı olduğunu öne sürüyor. Embriyolarda bulunan bu hücreler birçok hayvan özelliğini oluşturur. Bu nedenle onları değiştirmek aynı anda birden fazla farklılığa neden olabilir.
Evcilleştirme bir seçimden daha fazlası
Ancak yeni araştırma bu iki fikrin davranışlardaki karmaşık evrimsel etkileri aşırı basitleştirdiğini ve belirsizleştirdiğini öne sürüyor.
Öncelikle ünlü Rus tilki deneyinde sorunlar var. Diğer yazarların da belirttiği gibi deney vahşi tilkileri evcilleştirerek işe başlamadı. Deney için Kanada’daki bir çiftlikten gelen tilkiler kullanıldı. Ve çiftlikte yetiştirilmiş tilkiler zaten evcilleştirme sendromunun özelliklerine sahipti.
Üstelik deneyi yapanlar sadece evcilleştirme için tilki seçmediler. Saldırganlık için başka tilkiler yetiştirdiler. Ancak saldırgan tilkiler aynı zamanda evcilleştirme sendromu özellikleri geliştirdiler.
Ve 1930’larda yapılan benzer bir deneyde evcillik veya saldırganlık için kasıtlı bir seçim olmamasına rağmen kafesteki fareler evcilleştirme davranışı da dahil olmak üzere aynı ortak değişiklikleri geliştirdi.
Bu nedenle ‘evcilleştirme sendromu’ insanların hayvanları evcilleştirmek için seçmesinden kaynaklanmayabilir. Değişiklikler -bunun yerine- yeni ev ortamının istenmeyen ortak etkilerinden kaynaklanabilir.
Evcilleştirme sendromu için yeni bir hipotez
Önemli olan sadece insanın evcilleştirmeleri gibi yeni seçilimin etkileri değil. Önceden var olan seçilimin ortadan kaldırılması da bir o kadar önemli. Çünkü ilk etapta vahşi ataları doğal olarak şekillendiren şey bu.
Örneğin evcilleştirilmiş hayvanlar genellikle yırtıcılardan korunur. Bu nedenle onlardan kaçınmak gereken için vahşi özellikler kaybolabilir. Çiftleşme ortakları için de rekabet genellikle azalır. Bu nedenle vahşi üreme özellikleri ve davranışları azalabilir hatta kaybolabilir.
Evcilleştirilmiş hayvanlar genellikle eksiksiz bir şekilde beslenir. Bu belirli özellikleri değiştirebilir. Ancak doğal metabolizmaları ve büyümeleri kaçınılmaz bir şekilde değişir.
Esasında -farklı türler arasında bile- evcilleştirilmiş hayvanlar üzerinde yalnızca “evcillik için seçilim” değil birden çok seçici değişikliğin iş başında olduğunu; evrimsel seçilimdeki ortak geçişlerin sık sık özelliklerde ortak değişikliklere neden olacağı görüşü savunuluyor.
Yeni teori vahşi hayvanların seçiliminin genellikle evcilleştirme tarafından bozulmasının dört yolunu öne çıkarıyor. Bunlar:
– Erkekler arasındaki çatışmanın azalması
-Dişilerin seçim yapabileceği daha az sayıda erkek olması
-Daha güvenilir yiyecek ve daha az yırtıcıya maruz kalma
– Başlangıçta yavruların sağlığını ve hayatta kalmasını azaltan artan anne stresi olarak belirtiliyor.
Bunlardan birkaçı “evcillik için seçilime” benzeyebilir. Ancak hepsini tanımlamak için bu terimi kullanmak yanıltıcı bir şekilde belirsiz ve seçilimdeki diğer değişiklikleri gizler.
Peki kendimizi nasıl evcilleştirdik?
Güncel bir teoriye göre sosyal “beta erkekleri” alfa zorbaları öldürmek için iş birliği yapmaya başladı. Bu erkekler arasındaki rekabetin işleyişini değiştirdi. Ve daha az iri, agresif erkeklerin ortaya çıkmasına neden oldu.
Ancak teori diğer etkilerin de süreçte rol oynadığını öne sürüyor. Örneğin ilk atalarımız müşterek bebek bakımı yeteneğini geliştirdi. Bugün bir yavrunun bakımını paylaşmak- şempanze akrabalarımızda- anne için aşırı stresi tetikleyebilirdi. Ama atalarımız bu artan strese uyum sağladı ve etkili bir hayatta kalma stratejisi kazandı.
Grup toplayıcılığı ve paylaşımı sayesinde daha güvenilir gıda erişimi ve yırtıcı hayvanlara karşı toplu savunma yapmak bizleri daha sosyal, işbirlikçi ve karmaşık yapmış olabilir. Ve diğer evcilleştirilmiş hayvanlarda yaygın olarak görülen diğer değişiklikleri de teşvik etmiş olabilir.
Ne olursa olsun her türdeki belirli itici güçlerin tanınması evcilleştirme sendromunu daha iyi açıklar. Ve Dünya üzerindeki tüm yaşamı şekillendiren evrimsel etkilerin karmaşıklığını yeniden doğrular.
The Conversation. Ben Thomas Gleeson & Laura A. B. Wilson. 22 Mart 2023.
You must be logged in to post a comment Login