Arkeolojiyi kısaca, maddi kalıntılardan yola çıkarak insan geçmişinin incelenmesi olarak tanımlayabiliriz. Bu kalıntılar, insanların ürettiği, değiştirdiği veya kullandığı herhangi bir şey olabilir.
Birkaç madde eşliğinde arkeolojiyi tanıyalım.
Arkeoloji aslında “kazı bilimi” olarak geçse de, doğru anlamı ‘eskinin bilimi’dir. Antik Yunanca arkheos ve logos kelimelerinden türetilmiştir.
Arkeoloji, Indiana Jones filmleri gibi maceralarla ve koşturmacayla yapılan bir bilim değildir. Güneş altında çalışmak, kitap okumak, belgelemek, makale ve tez okumak, malzeme incelemek bir arkeoloğun günlük yaşamında yaptığı şeylerden bazılarıdır.
Arkeolojinin konusu insan ve insanla ilişkili her şeydir. İnsanların yaşamadığı zamanlar, örneğin dinozorlar çağı, arkeolojinin konusu değildir. Dolayısıyla, insanların yaptığı aletlerin ortaya çıktığı 2.6 milyon yıl öncesinden itibaren arkeolojinin çalışma alanı başlar.
Arkeologlar geçmişe bakarak, geleceğe yönelik öngörüler de sunabilir. Örneğin, insanların eski iklim değişikliği örneklerine nasıl tepki verdiğine dair arkeolojik çalışmalar, gelecekteki iklim değişikliğinin günümüz toplumlarını nasıl etkileyeceği hakkında bilgi sağlayabilir.
Arkeoloji hiçbir zaman ‘eser bulmak’ amacını taşımaz. Arkeoloji biliminin amacı, eski kültürleri anlamaktır. Bulunan eserler bu amaç doğrultusunda bir “araç” olarak önemlidir.
Arkeoloji hiçbir zaman her şeyi ortaya çıkarmaya çalışmaz. Bir kültüre ait anahtar yerleşimler kazılarak yeterli bilgi edinilebilir. Ayrıca ileride teknolojinin ya da yaklaşımların gelişeceği veya değişeceği göz önüne alınarak, gelecekte farklı yöntemlerle kazılması için alan bırakılır.
Arkeologlar, eski dönemlerde yaşamış insanların günlük hayatlarının nasıl olduğunu, nasıl yönetildiklerini, birbirleriyle nasıl etkileşime girdiklerini ve neye inandıklarını ve neye değer verdiklerini bilmek ister.
Arkeolojik kazılarda bulunan eserler arasında genellikle aletler, çömlekler, giysiler ve süslemeler yer alır. Ancak kazılan arkeolojik alanın hangi döneme ve kültüre ait olduğuna göre bu eserler değişkenlik gösterebilir.
Bazen eserler ya da yapılar, eski bir topluluk hakkında elimizdeki tek ipucu olabilir. Tarih öncesi topluluklar arkalarında yazılı kayıtlar bırakmadıkları için, onlar hakkındaki tek bilgi kaynağımız, arkalarında bıraktıkları eserler ve iskeletleri olur.
Yazı kullanan çoğu kültür, arkeologların üzerinde çalıştığı yazılı kayıtlar bırakır. En değerli yazılı kayıtlardan bazıları, alışveriş listeleri ya da vergi formları gibi günlük hayatı anlatan eserlerdir. Örneğin Antik Roma’nın dili olan Latince, arkeologların Roma İmparatorluğu’nun bazı bölgelerinde keşfedilen eserleri ve yapıları anlamalarına yardımcı olabilir. Latince kullanımı imparatorluğun etkisinin ne kadar genişlediğini gösterebilir.
Birçok erken arkeolog işgalci orduların hizmetinde çalıştı. Napoleon Bonaparte 1798’de Mısır’ı işgal ettiğinde, fetihleri belgelemek için sanatçılar, arkeologlar ve tarihçiler getirdi. Napolyon’un birlikleri yüzlerce Mısır eserini eve götürdü: sütunlar, tabutlar, taş tabletler, anıtsal heykeller.
Bu zamanın bazı arkeologları zengin maceracılar, kaşifler ve tüccarlardı. Çoğu zaman, kazı yaptıkları yerlere Batı Avrupa sömürgeci güçlerinden geliyorlardı. Çalışmaları aynı zamanda sömürgecilik ve kültürel sömürü ile de bağlantılıydı. Kendilerine ait olmayan kültürlerden yararlanarak, arkeolojik alanlardan değerli gördükleri objeleri ve kalıntıları alıp götürdüler.
En nihayetinde, arkeoloji daha sistematik bir disipline dönüştü. Bilim insanları, eserleri belgelemek ve oldukları yerden çıkarmak için standart ağırlıklar, ölçüler ve diğer resmi yöntemler kullanmaya başladılar. Tek tek parçaların yanı sıra tüm kazı sahasının ayrıntılı çizimlerini ve taslaklarını kaydettiler. Arkeologlar geçmişin tüm bir resmini ortaya çıkarmak için farklı disiplinlerden uzmanlarla çalışmaya başladılar.
Arkeoloji bilimsel yönteme dayanır. Arkeologlar sorular sorar ve hipotezler geliştirir. Bir kazı alanı seçmek için kanıtları kullanırlar, ardından kazı alanının neresini kazacaklarını seçmek için bilimsel örnekleme tekniklerini kullanırlar. Bulduklarını gözlemler, kaydeder, sınıflandırır ve yorumlarlar. Daha sonra sonuçlarını diğer bilim insanları ve halkla paylaşırlar.
You must be logged in to post a comment Login