Romalı Gladyatörler, Dövüşlere Nasıl Hazırlanıyordu?

Antik Roma’da gladyatörler, arenaya çıkmadan önce fiziksel bir perhiz ile arena kurallarını içeren bir eğitim alıyorlardı.

Jean-Léon Gérôme’un 1872’de yaptığı, sonraki birçok gladyatör tasvirini etkileyen “Pollice Verso” tablosu.

Roma arenalarında karşı karşıya gelmelerinden 2000 yıldan fazla bir süre sonra, günümüz edebiyatı ve filmleri sayesinde Roma kültürünün en tanıdık simalarından olan gladyatörlere ilgi hâlâ çok büyük. Bunda, başta Roma’daki Kolezyum olmak üzere Roma imparatorluğundan kalma antik amfitiyatroların bugün hâlâ ayakta olmalarının etkisi de yadsınamaz. 

Yeni arkeolojik çalışmalar, gladyatör dövüşlerinin herkese açık, öldürmek için oynanan kanlı oyunlar değil, ustaca eğitilmiş sporcular tarafından oynanan ve koreografisi seyircilerde maksimum gerilimi yaratacak şekilde kurgulanan gösteriler olduğunu ortaya çıkardı.

(İlgili: Roma İmparatorluğunun Gladyatörleri)

İş gereksinimleri

Roma İmparatorluğu’nun ilk günlerinde gladyatörler; köleleştirilmiş insanlar, suçlular veya arenaya zincirlerle getirilen savaş esirlerinden oluşuyordu. Fakat MS 1. yüzyılda, gladyatör olmak kazançlı bir iş haline geldi ve bazı edebi kaynaklara göre bazıları için bir kariyer seçimi bile olmaya başladı.

MS 240 civarında inşa edilen, günümüzde El Djem, Tunus’ta bulunan antik Thysdrus amfitiyatrosunun kapasitesi 35.000 kişiydi.

Özgür doğmuş bazı istekli dövüşçüler yoksulluktan kurtulmak veya borçlarını ödemek için haklarından vazgeçip köle sınıfına girerek gladyatör oluyorlardı. Gladyatörlerin bazıları ise gladyatör olarak hizmet etmeye mahkûm edilmiş suçlulardı. Bu, bir gün tekrar özgür olma şansı olduğu için idamdan daha hafif bir cezaydı. Fakat çoğunluğu profesyoneller oluşturuyordu ve bazılarının onları ringin dışında bekleyen aileleri bile vardı.

Yine de tüm gladyatörler, seks işçileri ve aktörlerle birlikte, antik Roma’nın katı hiyerarşik toplumunun en altında yer alıyor ve yasalarda insan değil mal olarak kabul ediliyorlardı.

Antik Personalar

Gladyatörlerin her biri, armatura denen, antik Roma’nın “sosyal medya kişiliği” de denebilecek kendi özel dövüş stiline sahipti. Karşılaşmaların heyecan verici olmasını sağlamak için uzmanlıklarına, yeteneklerine ve deneyimlerine göre zayıf ve güçlü yönleri birbirlerine denk gelecek şekilde eşleştiriliyorlardı.

İlk gladyatörler savaş esirleri olabilir, fakat bu sahnenin oyulduğu MS 3. yüzyılda gladyatörlerin çoğu gönüllülerden oluşuyordu

Örneğin, yalnızca bir ağ, trident ve küçük bir bıçakla donanmış ve retiarius olarak bilinen çevik, neredeyse çıplak bir savaşçı, 45 kilodan fazla koruyucu ekipman giyen hantal bir murmillo savaşçısına karşı karşıya gelebilirdi. Thraex’in kendine özgü tepeli bronzları ve kavisli bir kılıcı vardı, secutor’lar ise sadece iki göz deliği olan bir miğfer takıyorlardı ve Roma lejyoner askerleri tarafından kullanılanlara benzeyen bir kalkan ve kılıç taşıyorlardı.

Her maçta görülen bu favorilerin yanında izleyiciler her zaman sürprizleri severdi. Edebi kaynaklar ve mezar taşları, klasik programa heyecan katmak adına eklenen daha egzotik gladyatör gruplarından bahseder. Bu grupların bazıları, atların çektiği savaş arabasıyla arenada gürleyen essedariuslar, retiarius’un ağını kesmek için mükemmel olan, kavisli, yarım ay şeklinde bir bıçak kullanan scissorlar ve düşmanını tuzağa düşürmek için uzun bir kement kullanan laqueariuslardır

İki dövüş stili arasında geçiş yapabilmek, bunu yapabilen gladyatörlerin mezar taşlarına yazılacak kadar önemliydi. 

Pompeii’nin kalıntılarında, Muzaların tasvirleriyle süslenmiş ayrıntılı bir murmillo miğferi bulundu.

Yorucu Bir Eğitim

Profesyonel dövüşçülerin profesyonel eğitime ihtiyaçları vardı. Araştırmacılar, Roma İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde yılda birkaç kez gerçekleşen karşılaşmalar için gladyatörlerin yıl boyunca eğitildikleri düzinelerce gladyatör okuluna dair kanıtlar buldular. Roma’daki Kolezyum’un yanındaki bir gladyatör eğitim kompleksi en az dört tesise sahipti ve bir tünelle Kolezyum’un alt katlarına bağlanıyordu. Tesiste ayrıca bir tıbbi tesis, setler ve aksesuarlar için depolar ve yaralanan dövüşçüler için bir rehabilitasyon merkezi de bulunuyordu. 

Roma tesislerinden birindeki seyirci alanı, antrenmanların da başlı başına halkın ilgisini çekmiş olabileceğini gösteriyor. Dövüşçüleri bizzat kontrol etmek isteyen kumarbazlar ya da favori gladyatörlerinin dalgalanan, şişkin kaslarını izlemek isteyen fanlar, antrenmanları izlemek için para ödemiş bile olabilirler. 

Roma’daki Kolezyum’un gölgesindeki Ludus Magnus, antrenman yapan gladyatörler için kışla ve spor salonunun birleşimiydi.

Gladyatör kışlalarını işletmek pahalıydı ve çoğu imparatora ya da zengin Romalılara aitti. Lanistae denen ve genel olarak arenada özgürlüğünü kazanan eski gladyatörlerden oluşan menajerlerce yönetilen bu kışlalarda farklı alanlardan uzmanlar çalıştırılıyordu. Çalışanlar arasında dövüşçülere en iyi tıbbi bakımı sağlamakla görevli doktorlar, antrenmanlardan sonra gladyatörleri yağlamaktan ve onlara masaj yapmaktan sorumlu unctoreler, aşçılar ve zırh yapımcıları vardı. 

Şöhret Şansı

Arenadaki cesur performanslar, gladyatörleri popüler kahramanlara dönüştürebilir ve hatta mahkumlara özgürlüklerini kazandırabilirdi. Bunun yanında gladyatörlerin temsil ettiği çelişki -düşük statülü ve muhtemelen köleleştirilmiş fakat yine de popüler oluşları- insanların onlara olan hayranlığına katkıda bulunmuş olabilir zira onları izlemek ve onlara yaklaşmak, kurallara bağlı Romalılara yasaklı olanın heyecanını yaşatıyordu.

Eski sağlıkçılar mesleklerini genellikle gladyatör okullarında öğrenirlerdi. Burada bir doktor yaralı kahramanın vücudundan bir ok ucu çıkarıyor.

Sanat tarihçisi Katherine Welch, gladyatörleri “seksi rock yıldızlarına” benzetiyor. Her ne kadar Romalı yazarlar gladyatörlere bayılan zengin kadınlara gözlerini devirmişseler de, bu durum bütün Roma’ya yayılmış gibi görünüyor. Örneğin Trak Celadus’u ele alalım; Hayranlık uyandıran bir duvar yazısına göre, kendisi üç galibiyet almış ve Pompeii’ye yeni gelmişti. Kadınlar onu gördüğünde “ah çekiyordu.” Ya da Trident kullanan Crescens, “geceleri kızlara ağ atan” olarak anılıyordu.

Son Darbeyi İndirmek (Belki)

Çoğu gladyatör ölümüne savaşmazdı. Öyle ki uzmanlar arenaya çıkan her on gladyatörden dokuzunun hayatta kaldığını tahmin ediyorlar. Bununla birlikte, eğer gösteriyi organize eden sponsor öyle isterse, zaman zaman ölüm kaçınılmaz olabiliyordu. Eğer kaybedenin canı bağışlanmayacaksa kazananın, genellikle boyundan kalbe doğru hızlı bir şekilde, son darbeyi indirmesi bekleniyordu. Özellikle kanlı bir maçın sonunda her iki taraf da yeterince yetenekli değilse, ağır bir çekiç taşıyan maskeli bir cellat ölümcül darbeleri indirmek için hazırda oluyordu.

Tıpkı bugünkü sporseverler gibi Romalılar da bu kehribar miğfer gibi hediyelik eşyaları severdi.

İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nden arkeolog John Coulston, gladyatörleri öldürmenin hızlı ve temiz bir şekilde yapıldığını, ve bunun mümkün olan en acısız ve ölümcül şekilde yapılmasının gladyatörler arasında profesyonel bir nezaket olduğunu söylüyor.

Kadınlar Arenada

Bazı tarihi kayıtlar ve günümüze ulaşan taş oymalar, nadir de olsa kılıç kullanan kadınların varlığına işaret eder. Akademisyenler arasında ise, kadınların daha çok eve ait olduğunu düşünen Romalılar için şüphesiz oldukça ilginç olan bu karşılaşmaların gerçekten olup olmadığı hala tartışma konusu. Halikarnassos’ta (Bodrum) bulunan ve sahne adları Amazon ile Achillia olan iki kadın gladyatörün berabere sonuçlanan karşılaşmalarını tasvir eden bir oyma, kadınlar arasında gerçekleşen karşılaşmalara bir kanıt niteliğinde.

Cynthia Addai-Robinson, 2010’dan 2013’e kadar süren dizi Spartacus’ta bir kadın savaşçıyı oynuyor.

Bazı antik yazarlar kadınların arenada göründüklerini açıkça belirttiler zira bu çok nadirdi. Romalılar kadınları evle ilişkilendirirken bu savaşçı kadınları ise Amazonlar gibi efsanevi ve uzak kabilelerle bağdaştırıyorlardı. Granada Üniversitesi’nden tarihçi Alfonso Manas, “Bir seyirci, arenada silahlarını ustaca kullanan bir kadın gördüğünde, ona egzotizm ve lüksün simgesi olarak bakıyordu” diye yazıyor. Bu kadın gladyatörler, imparator Septimius Severus onları MS 200’de yasaklayana dek büyük skandaldı. 

Achillia ve Amazon’un oyması, kadın gladyatörlerin arenada yarıştığını doğrulasa da, diğer kanıtlar daha tartışmalı. 2011 tarihli bir makalesinde Manas, Hamburg Sanat ve El Sanatları Müzesi’ndeki az bilinen bir bronz heykelin bir kadın gladyatörü temsil ettiğini ve kadınları arenada tasvir eden ikinci görsel kanıt olduğunu iddia etti. Belden yukarısı çıplak kadın, sol elinde kavisli bir kılıç ya da hançeri andıran bir şey tutar ve yenilmiş bir rakibe bakar gibi görünür. Bacağı ise fasciae ve denen tipik bir gladyatör aksesuarı olan deri veya kumaş şeritlerle sarılı.

Uzmanlar, bu 2.000 yıllık heykelin bir kadın gladyatör olduğu konusunda hemfikir değil ancak kadın savaşçılar vardı.

Manas’ın aksine diğer uzmanlar kadının bir atlet, elinde tuttuğunun ise Romalıların ter, yağ, kiri kazımak için kullandıkları bir araç olan strigil olduğunu, kask ve zırhı olmamasının onun bir dövüşçü olmadığına işaret ettiğini düşünüyorlar. Tarihçi Kathleen Coleman, “Hiçbir gladyatör bu kadar az koruyucu giysiyle tasvir edilmez” diyor. 


National Geographic. 21 Haziran 2022.

You must be logged in to post a comment Login