Norveç’in başkenti Oslo’daki Orta Çağ Parkı’nda devam eden kazılarda, üzerlerinde runik yazıların tespit edildiği nadir objeler bulundu.
Norveç Kültürel Miras Araştırma Enstitüsü’nün (NIKU) açıklamasına göre, her iki tarafına da runik bir metnin yazılmış olduğu tespit edilen büyük bir kemik parçası, Oslo’da 30 yıldan uzun süredir bulunan ilk obje.
2021 yılının son günlerinden önce, her ikisi de Norveç Kültürel Miras Araştırma Enstitüsü’nde (NIKU) çalışan arkeologlar Solveig Thorkildsen ve Ingeborg Hornkjøl, iki nadir obje buldu. Oslo’daki Medieval Park’ta devam eden bir kazı sırasında birkaç gün arayla üzerinde runik harflerden oluşan bir metin yazılmış bir çubuk (runik çubuğu olarak da adlandırılıyor), ve yine üzerinde runik metin olan bir kemik keşfedildi.
Runik yazılar, arkeologların keşif istek listesinde üst sıralarda yer alıyor
“Kalbim küt küt atıyordu. Bu kazı için keşfetmek istediğim arkeolojik bulgular listemin başında runik yazılar bulmak vardı.” diyor runik yazılı büyük kemik parçasını bulan arkeolog Solveig Thorkildsen. Bu büyük kemik parçası, muhtemelen bir kaburga kemiğine aitti ve her iki tarafında da runik harflerle yazılmış metinler bulunuyordu.
(İlgili: Danimarka’da Viking Runik Yazıtlı Objeler Bulundu)
Runik çubuğu ise suyun sürekli sızdığı derin bir hendekte arkeolog Ingeborg Hornkjøl tarafından bulundu. Sızıntı yapan su bu ahşap parçasını zaman içerisinde yıkamıştı ve bu durum da onu Hornkjøl’un dikkatini çekmesini sağlamıştı.
“Kendi kendime bunun doğru olamayacağını düşündüm, bu doğru değil, doğru değil! Ama doğruydu!” diyor Hornkjøl.
Rün çubuğu, hem İskandinav hem de Latince olmak üzere üç tarafı farklı iki alfabeyle yazılmış metinleri içeren bir ahşap parçasından oluşuyordu.
İlginç buluntular
NIKU, Oslo Üniversitesi Kültür Tarihi Müzesi’nde runik yazılar üzerine uzman olan Kristel Zilmer’den bu iki nesne üzerindeki runik yazıları yorumlamasını talep etti.
“Runik yazının birer örneğini yansıtan bu iki ilginç arkeolojik bulgu, Orta Çağ kasabalarındaki runik yazı kültürü ve yazı dili hakkındaki bilgilerimizi genişletiyor.” diyor Zilmer.
Son zamanlarda Orta Çağ’daki graffiti örnekleri üzerine doktorasını savunan Karen Langsholt Holmqvist’e göre, runik yazıtların bağlamı genellikle belirlenemiyor ve dolayısıyla bilinemiyor da. Bağlam genellikle yazıtların anlamını anlamak için hayati öneme sahip olduğundan, Orta Çağ’dan kalma runik yazıtları 21. yüzyılda yorumlamak hala oldukça zor olabiliyor.
Zilmer, günümüze kadar korunmuş runik yazıların genellikle çok kısa metin parçalarından oluştuğunu ve bu tür yazı örneklerinin çoğunda birkaç tipik kelime öbeği ve ifadenin tekrarlandığını belirtiyor.
“Objenin kendisi de bize yapabileceğimiz yorum hakkında bize birkaç olası ipucu veriyor.” diyor Zilmer.
Üzerinde runik yazı bulunan kemik ise bunun bir örneği olarak gösteriliyor.
Zilmer, “Günümüzde ve bu çağda runik yazıları yorumlamak ilk etapta kulağa geldiği kadar imkansız değil.” diye belirtiyor.
Zilmer, “En büyük sorunlar, yazıların zarar gördüğü, runik harflerin okunmasının zor olduğu veya yazıların anlamsız göründüğü yerlerde ortaya çıkar. Ancak bunun dışında bulunan yazı örneklerinin üzerinde yer aldığı nesneden ve buluntunun bağlamından oldukça fazla bilgi alabiliriz.” diyor.
Henüz kesin bir yorum yok
Eski nesnelerde genellikle zamanla belli başlı lekelenmeler meydana gelebilir. Bu faktöre bağlı olarak da runik çubuğu hasar görmüş ve üzerindeki yazının bir kısmı muhtemelen silinmiş. Bununla birlikte, Zilmer birkaç kelimeyi okumayı ve yorumlamayı başardı.
Çubuğun geniş yüzeylerinden birinde Latince iki kelime bulunuyor: Manus ve Domine (veya Domini).
Manus el anlamına gelirken, Dominus ise lord ya da Tanrı anlamına geliyor. Aslında bu kelimeler aynı zamanda bilinen bir Latin duasında da yer alıyor: “Manus tuas, Domine, commendo spiritum meum”, yani “Senin ellerine, Tanrım, ruhumu emanet ediyorum” anlamına geliyor. Bu cümle kalıbı geleneksel olarak İsa çarmıha gerilirken ona atfedilmekteydi.
Mikroskop olmadan anlaşılması zor
Zilmer, çubuğun dar ve kısa tarafında yer alan metnin bu Latince duanın devamı olabileceğini açıklıyor. Ancak bu kısımdaki ilk runik harfi mikroskop olmadan saptayabilmek zor olduğundan metin farklı şekillerde okunabilir.
Zilmer, “Bu runik çubuğu mikroskopla inceleyebildiğimde üzerinde yazan metnin ne olduğuna dair yapabileceğim düşük veya yüksek olasılık barındıran yorumları belirlemek daha kolay olacaktır. Çubuğun bu kısmında ‘bu gerçek/doğru’ anlamına gelen bir kelime öbeğinin olması mümkün gözüküyor. Eğer öyleyse, bu dua metni, 12. yüzyıla tarihlenen Norveç’teki Urnes Stave Kilisesi’nde bulunan örneğe benziyor: ‘Kutsal Lord’um elini Brynjolvs ruhunun üzerinde tut. Bu gerçek olsun.” diyor.
Çubuğun üzerinde Bryngjerd adlı bir kadın ismi de tespit edildi. Belki de bu runik çubuk, hayatını Tanrı’nın hizmetine adayan Bryngjerd’le ilgilidir?
Zilmer, “Orta Çağ’dan kalma pek çok runik metin, Hristiyan toplumunda önemli mesajları ifade eden basit dini alıntılar içeriyor.” diyor.
Muhtemelen büyük bir hayvandan
NIKU’ya göre, runik harflerin üzerine işlendiği kemik buluntu ise büyük olasılıkla at veya benzeri türdeki büyük bir hayvandan geliyor. Ancak bunun kesin olarak belirlenebilmesi için nesnenin daha fazla analizden geçmesi gerekiyor.
Zilmer ayrıca iki olası yorum olduğuna inandığı «basmarşærbæin» kelimesini kemiğin üzerinde tespit etti. Birinci varsayım, bu kelimenin bir kişinin adı veya takma adı olabileceği. Diğeri ise üzerinde runik harflerin yazılı olduğu bu nesneyi tanımlayan bir kelime olabileceği. İkinci varsayımın sebebi, kelimenin son dört harfinde (bæin) çıkan anlama göre İskandinav dilinde bu kelimenin kemik anlamına gelmesi.
Orta Çağ’da Oslolular
Zilmer, Oslo’da ortaya çıkartılan bu yeni runik buluntuların bize Orta Çağ’da Oslo’da yaşayan insanlar hakkında daha fazla şey öğretebileceğine inanıyor.
Eski destanlar sayesinde Orta Çağ’daki insanların ne düşündüklerini, hissettiklerini ve ilginç buldukları şeyleri biraz da olsa biliyoruz. Ancak destanlar manastırlarda ortalama bir insandan çok daha iyi bir şekilde yazabilen insanlar tarafından yazılmıştı. Diğer yandan runik yazılar, nüfusun çok daha geniş bir bölümü tarafından eşyalara oyularak yazılıyordu.
Zilmer’e göre yeni bulunan runik yazıların stilistik özelliklerine bakılacak olursa bu yazılar Orta Çağ’a tarihlenebilir.
Buluntuların bağlamının bize nesnelerin daha kesin bir şekilde tarihlendirilmesini verip veremeyeceği ise henüz belli değil.
Science Norway. 5 Ocak 2022.
You must be logged in to post a comment Login