Küresel Çalışma, Karmaşık Evrimsel Geçmişimizi Gösteriyor

Yeni çalışma, genetik çeşitliliğin bugüne kadarki en kapsamlı analizini sunarak, popülasyonlar arasındaki genetik ilişkileri ortaya koydu.

Arjantin’in güneyindeki Santa Cruz eyaletinde yer alan Cueva de las Manos mağarası. (Eller Mağarası)

Çalışma daha önce tanımlanamamış genetik varyasyonları büyük oranda ortaya çıkararak evrimsel geçmişimize dair yeni anlayışların oluşmasını sağlıyor; ayrıca atalarımızın dünya genelinde çeşitlenmesi, göçleri ve karışmasıyla oluşan sürecin karmaşıklığına vurgu yapıyor.

Science dergisinde yayımlanan bu çalışma, dünya çapında 54 coğrafi, dilsel ve kültürel olarak farklı popülasyondan 929 genomu kapsayan bu kadar büyük ve çeşitli insan setlerine en son yüksek kaliteli dizileme teknolojisini uygulayan ilk çalışma.

(Neandertaller ile Birçok Yerde Birçok Kez Çiftleştik)

Sonuçlar genetik geçmişimize dair benzeri görülmemiş detaylar ortaya koyuyor ve bu genetik geçmişin nasıl karmaşık şekilde karakterize olduğunu gösteriyor. Toplumlar arası genetik farklar toplumların genetik çeşitliliğini yansıtsa da, kıtalar arasında birçok gen dizileri ortak olarak paylaşılıyor; bu da insan toplulukları arasındaki antik ve günümüzdeki bağlantıları ortaya çıkarıyor.

Araştırmacılar, modern insanların ataları ve 40.000 ila 60.000 yıl önce varlık gösteren Neandertaller ve Denisovalılar gibi soyu tükenmiş insan soyları arasındaki melezlenme kanıtlarını araştırmak için dizileme verilerini analiz ettiler.

Araştırmacılar, modern insanlardaki Neandertal soyunun, büyük bir “karışma olayı” ile açıklanabileceğine dair kanıtlar buldular; yüksek olasılıkla birkaç Neandertal bireyi, modern insanların Afrika’dan çıkışından kısa bir süre sonra onlarla temasa geçmişti.

Çalışmaya dahil olan Dr. Aylwyn Scally; “Günümüz insanlarında Neandertal soyunun izlerini araştırmak, insan toplumlarının 50.000 yıldan daha fazla yıllık yapısı hakkında ipucu veriyor. Bugün Neandertal soyu izlerinin dünyanın her yerindeki insan popülasyonlarında çok benzer olması ve belki de bunun tek bir Neandertal popülasyonundan türemiş olması inanılmaz.” diyor.

Buna karşılık, Denisovalılardan kalıtım yoluyla aktarılmış birkaç farklı DNA segmenti setlerinin Okyanusya ve Doğu Asya’daki insanlarda belirlenmiş olması, en az iki farklı karışma olayının gerçekleşmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bu çalışmada görev alan Dr. Ruoyun Hui; “Bu, birçok farklı küçük Denisovalı grubunun Asya’nın farklı bölgelerinde yaşamış olabileceğini öne sürüyor. Antik DNA üzerinde yapılacak olan gelecek keşiflerin bize antik popülasyonların yapıları ve çeşitliliği hakkında daha fazla bilgi vermesini bekliyoruz.” diyor.

Şu zamana kadar, sadece Sahra-Altı Afrika dışındaki insanların Neandertal DNA’sına sahip olduğu düşünülüyordu. Şimdi ise Batı Afrikalı insanlarda küçük miktarlarda Neandartel DNA’sı bulunması, büyük olasılıkla Avrupa’dan Afrika’ya geri genetik akış olduğunu yansıtıyor.

(Neandertallerle Ortak Atamızın Nasıl Göründüğünü Bilebiliriz)

İnsan tarihi konusunda kabul edilen görüş, günümüz insan atalarının nesli tükenmiş olan Neandertal ve Denisovalı gruplardan yaklaşık 500.000-700.000 yıl önce ayrıldığı yönünde, ki bu Afrika’da ‘modern’ insanın ortaya çıkmasından son birkaç yüz bin yıl önceye tarihlendiriliyor.

Yaklaşık 50.000-70.000 yıl önce, bazı insanlar Afrika’nın dışına yayıldılar ve hemen ardından Avrasya’daki arkaik gruplarla karıştılar. Sonrasında, fazlaca göç ve birbirine karışmayla popülasyonlar hızla büyüdü. Son 10.000 yıl ise birçok grup avcı-toplayıcı yaşamdan üretici yaşama geçiş yaptı.

Çalışmayı yapan ekip, bir kıtaya ya da bir ana coğrafi bölgeye özgü daha önce bilinmeyen milyonlarca DNA varyasyonlarını da buldu. Bunların birçoğu çok nadir. Daha önceki çalışmalarca belirlenememiş, belirli Afrika ve Okyanusya popülasyonlarının ortak varyasyonları da çalışmaya eklediler. Bu varyasyonlar, farklı popülasyonların hastalıklara duyarlılıklarını etkileyebilecek varyasyonlar.

Medikal genetik araştırmaları şu zamana kadar büyük oranda Avrupa atasallığı olan popülasyonlarda oluşturulmuştu ki bu medikal uygulamaların farklı varyantlara olan etkisi bilinemiyordu. Bu yeni varyantların tanımlanması, genomik çalışmalarının yeterince temsil edilmeyen popülasyonlara tamamen genişletilmesi için ilk adımı temsil etmekte.

Ancak, yüzde yüz oranında tek bir ana coğrafi bölgede görülen, diğer coğrafi bölgelerde izine rastlanmayan tek bir DNA varyasyonuna rastlanmadı. Bu bulgu dünya çapında büyük oranda ortak genetik varyasyona sahip oluşumuzun altını çiziyor.

Daha önce Wellcome Sanger Enstitüsünde çalışmış, Francis Crick Enstitüsünden Dr. Anders Bergström şöyle belirtiyor; “Bu çalışmanın verdiği detaylar insan tarihine, özellikle insan evriminin tarihlenmesi açısından şu an az bilgeye sahip olunan Afrika’ya daha derinden bakmamızı sağlıyor.”

“Günümüz insan toplumlarının erken kökenler arasındaki büyük gen akışıyla kademeli ve karmaşık olarak büyük oranda son 250,000 yılda çeşitlendiğini bulduk; fakat ayrıca insan atalarından küçük grupların çok daha önce çeşitlenmiş olan izlerinin de kanıtlarını görüyoruz.” diye ekliyor.


University of Cambridge. 19 Mart 2020.

Makale: Bergström, A. et al. 2020. Insights into human genetic variation and population history from 929 diverse genomes, Science.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Biyoloji son sınıf öğrencisi. Nörobiyoloji, antropoloji, evrim ve paleobiyolojiye çokça ilgisi var.

You must be logged in to post a comment Login