‘Hobbitler’ Yaşanan Hızlı Evrimin Sonucunda Ortaya Çıktı

50.000 yıl öncesine kadar yaşayan Hobbit takma adlı Homo floresiensis türünün boyutları, adada yaşadıkları hızlı evrimin bir sonucuydu.

Bir sanatçının H. floresiensis’in hayattayken nasıl göründüğüne dair yorumu. C: Tim Evanson/Flickr

Bilim insanları her gün yeni bir insan türü keşfetmiyor.

Fakat 2004 yılında arkeologlar, Endonezya’daki Flores Adası’ndaki Liang Bua mağarasında bilinmeyen bir insan türüne ait çok iyi korunmuş fosil kalıntılarını açığa çıkardıklar. Homo floresiensis adlı bu yeni insan türünün küçük boyutu ona “Hobbit” takma adını kazandırdı.

Araştırmacılar şok edici bir şekilde bu insanların 18.000 yıl önce, son Buzul Çağı’nın sonuna kadar hayatta kaldıklarına inanıyor. Bu tarih, Neandertallerin ve bizim dışımızdaki insan türlerinden çok daha geç bir tarihti.

(Hobbitlerin Köken Sorunu Nihayet Çözüldü)

Keşiften hemen sonra bu Hobbit iskeletinin yorumları hem antropologlardan hem de evrimsel biyologlardan gelen sert eleştiriler ile karşılaştı. Hobbit, küçük bir insan türüne değil, çeşitli büyüme ve hormon koşullarına sahip anormal bir Homo sapiens örneği olmakla suçlandı. Birçok araştırmacı, bu hobbitlerin insanın evrim kaydının devleri arasında yeri yoktu.

Yine de daha sonra bir dişi olduğu anlaşılan bu Hobbit intikamını aldı. Bu küçük boylu, küçük beyinli yaratık, bir metreden biraz daha uzundu ve bir şempanzenin büyüklüğünde bir beyne sahipti. Ancak araştırmacılar, Flores’teki başka bir küçük kişiyi ortaya çıkardıklarında, insanın soyundaki yeri sağlamlaştı. Bu ikinci birey, Hobbit’in anormal bir Homo sapiens olduğu fikrini yalanladı.

15 yıl süren yoğun araştırmaların ardından, antropologlar artık 60.000 ila 90.000 yıl önce yaşamış olan Liang Bua bireyine güvenle bakıyorlar. Flores’teki daha yaşlı kuzenleri 700.000 yıl önce yaşamıştı. Bu uzun saltanat, ne kadar küçük boylu ve küçük beyinli olduklarına bakılmaksızın, bu küçük insan türünün başarısını kanıtlıyor.

Ve bu yıl antropologlar, Filipinler’de Homo luzonensis adı verilen yeni bir cüce insan türü buldular.

Peki neden küçük insanlar bu adalarda yaşamaya başlamıştı? Biyocoğrafyacılar ve evrimsel biyologlar için cevap belliydi: ada yönetimi.

Bu Endonezya adası küçük boyutlu H. Floresiensis’e ev sahipliği yapıyordu.

Ada hayatı ve vücut boyutu

Zoolog J. Bristol Foster aslen 1964 yılında ada kuralını önerdi. Foster’a göre, büyük gövdeli bir tür bir adaya yerleştiğinde, nesiller boyu boyutta küçülme eğiliminde olacağına ve cüce torunlar bırakma noktasına kadar geleceğine dikkat çekti. Aynı zamanda bunun tam tersi de olacaktı. Küçük gövdeli türler daha büyük olacak ve devasa türler üreteceklerdi.

Bu ada kuralının dünya genelinde görüldüğü olağanüstü durumlar var. Akdeniz ve Baja California adalarından cüce filleri ve mamutlar, Kıbrıs’ta bir eşek ağırlığında suaygırları, Girit’te bir evcil köpek boyutunda geyik, Karayipler’de bir inek kadar büyük sıçanlar ve Yeni Zelanda’da bir insan eli kadar böcekler.

Biyologlar, bu evrimsel eğilimden sorumlu olabilecek çeşitli mekanizmalar önerdiler. Adalarda doğal avcıların olmaması bunun için iyi bir itici güç olabilir. En başta filler ve suaygırları olmak üzere birçok tür, avcıları büyüklükleri nedeniyle püskürtüyor, karanlıkta hiçbir katil gizlenmiyorsa bu gerek olmayan bir strateji. Ayrıca, adalarda kıt kaynak arzı daha küçük beden boyutunu teşvik edebilir, çünkü daha küçük kişiler daha azıyla yaşayabilir.

(Sıçanlardaki Değişiklikler ‘Hobbit’lerin Yaşam Alanını Aydınlatıyor)

Ya da belki de yırtıcı hayvan tehlikesi olmayan türler daha küçük bireylerin daha fazla yavru üretmesine neden oluyor olabilir, bu da kadınların daha erken ve daha küçük boyutlarda doğurmaya başlaması, büyümeye daha az ve üreme konusunda daha fazla yatırım yapması anlamına gelir. Bu olasılık, günümüz insan pigmelerinin nasıl evrimleştiğine dair muhtemel bir açıklamadır.

Bu seçeneklerin tümü, sonuç olarak vücut büyüklüğü değişiminin altında yatan genetik mimaride değişikliklere yol açar. Bu yüzden, ada kuralının küçük boyutlu Homo floresiensis ve Homo luzonensis için bir açıklama olabileceği düşünülüyor.

Homo floresiensis’in bulunduğu Liang Bua mağarasında kazılar. C: AP

Adadaki nesil modellemesi

Hobbit’in en muhtemel atası, beyni ve toplam hacmi bakımından boyutunun iki katından daha büyük bir tür olan Homo erectus. Flores’in jeolojik tarihine ve Homo floresiensis’in bilinen en eski fosillerine dayanarak, yeni türlerin evrimi yaklaşık 300.000 yıldan daha az bir sürede gerçekleşmiş gibi görünüyor.

Evrimsel biyologlar, Darwinist evrimin çok uzun zaman dilimlerinde gerçekleşen yavaş ve kademeli bir süreç olduğu fikrini benimsiyor. Peki vücut büyüklüğünde yaşanan bu ciddi değişiklikler bu kadar hızlı gerçekleşebilir mi?

Bu yüzden disiplinlerarası bir araştırma ekibi bu temel soruyu cevaplamaya çalışmak için bir bilgisayar modeli geliştirdi. Bu model, biyolojik ve ekolojik olarak gerçekçi senaryolar altında beden büyüklüğündeki evrimi simüle eden bir bilgisayar oyunu gibiydi.

Bilgisayar modellemesinde, bireyler adayı iskan eder, ne kadar yiyeceğin mevcut olduğuna bağlı olarak yetişkin vücut boyutlarına erişir, birçok çocuk doğurur ve ölür. Oyunun temel kuralı, o anda ada için “optimum” beden ölçüsüne daha yakın olan bireylerin daha fazla torun bırakmasıdır. Yavrular, büyük veya küçük beden için genleri miras alır.

Nesiller sonra nüfusta yeni mutasyonlar ortaya çıkabilir ve vücut boyutunu daha yüksek veya daha düşük değerlere kaydırır. Bazen, yeni bireyler adaya gelebilir ve bölge sakinleriyle karışabilir. Diğer bir temel kural, ilk küçük nüfusun, adanın kaynaklarının sürdürebileceği sayının üzerine çıkamamasıdır.

Araştırmacılar modellemeyi değiştirmek için paleoklimatik verileri de kullandı. Daha sıcak ve daha nemli zamanlar adada daha fazla insanı destekleyebilir ve herhangi bir anda optimum vücut boyutunu etkileyebilir.

Araştırmacılar, geniş gövdeli Homo erectus’un adaya geldiğini ve daha sonra oradaki daha küçük bir türe evrimleştiğini varsayarak simülasyonları başlattı. Modellemenin durması gereken sayılar tam olarak bilinmediği için, mevcut insan topluluklarından elde edilen tahminlere dayandırıldı.

Bu belirsizlikten dolayı, araştırmacılar modellemeyi her seferinde tüm parametrelerin rastgele bir kombinasyonunu kullanarak binlerce kez çalıştırdı. Sonuçta, Homo erectus’un Homo floresiensis kadar küçük hale gelmesinin ne kadar sürdüğü üzerine istatistiksel bir dağılım oluşturabildi.

H. erectus ne kadar hızlı H. floresiensis olabilir?

Araştırma ekibi, çeşitli parametrelerin rastgele kombinasyonlarını kullanarak yaklaşık 10.000 bilgisayar modeli simülasyonu gerçekleştirdi. Simülasyonların büyük kısmı için, tam boyutlu bir H. erectus türünün daha küçük H. floresiensis türüne dönüşmesi için 500’den daha az nesil gerekliydi. En sık görülen sonuç 280 nesil ya da sadece 4.000 yıldı.

Evrimsel bir göz açıp kapayıncaya kadar yeni bir tür

Araştırmacılar 10.000 simülasyon çalıştırdıktan sonra, 350 neslin altında bu sürecin tamamlandığını keşfetti. Bu yıl bazlı düşünülünce, genç bir dişinin ortalama 15 yaşında doğum yaptığı varsayıldığında yaklaşık 10.000 yıl anlamına geliyor.

Bu bizim için uzun bir süre gibi görünebilir. Ancak evrimsel bir bakış açısına göre, göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre gibidir.

Araştırmacılar, “Elbette Homo floresiensis’i eşsiz kılan özelliklerin hepsinin bu kadar hızlı ve aynı zamanda gelişmesi beklemiyoruz. Yine de simülasyonumuz gösteriyor ki, 300.000 yıl, yeni bir insan türünün ortaya çıkması için yeterli zamandan çok daha fazlası.” diyor.

“Çalışmalarımız, hızlı evrimin gerçekçi bir ekolojik parametreler kümesi altında oldukça makul olduğu ve doğal seçilimin adalardaki vücut boyutunu etkileyen güçlü bir güç olabileceği fikrini destekliyor. Ve eğer Homo floresiensis gerçekten de ada kurallarının bir ürünü ise, insanların diğer birçok memelilerde evrimi yönlendiren aynı genel kurallara uyma eğiliminde olduğumuzu gösterir.”



The Conversation. 9 Ekim 2019.

Makale: Diniz-Filho, J. A. F., Jardim, L., Rangel, T. F., Holden, P. B., Edwards, N. R., Hortal, J., … & Raia, P. (2019). Quantitative genetics of body size evolution on islands: an individual-based simulation approach. Biology letters, 15(10), 20190481.

Anadolu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu. İstanbul Üniversitesi Prehistorya Bölümü Yüksek Lisans mezunu. Aynı üniversitede Doktora adayı. İletişim: ermanbu@gmail.com

You must be logged in to post a comment Login