Kitaplarından birinin arasına düşen Kopernik’in saç telleri, 400 yıl sonra Polonya’da bulunan iskeletin dişlerinden elde edilen DNA ile eşleşti.
Basılı kitaplar, hala bilginin depolanması için kullanabileceğimiz en iyi teknoloji. Eğer yangından, sudan, böceklerden ve onları nefretle yok etmeye çalışan kişilerden koruyabilirsek kitaplar, yüzyıllar boyunca dayanabilir. Bunu, dijital depolama sistemleri için söylememiz ne yazık ki henüz mümkün değil. Ancak, bazı durumlarda kitaplar, fikirlerin ötesindeki bilgileri de saklamayı başarabilir. Bunun en güzel örneğini de 1473-1543 yılları arasında yaşamış olan Nikolas Kopernik’in kitabında görebiliyoruz.
Geçtiğimiz Mart ayı, Katolik Kilisesi’nin Kopernik’in De revolutionibus orbium coelestium (Göksel Kürelerin Devinimleri Üzerine) isimli önemli eserini yasaklamasının 400. yıldönümüydü. Kitabı yasaklandığında, Kopernik’in ölümünün üzerinden 73 yıl geçmişti. Ancak başlangıçta pek fazla ilgi çekmemiş olan kitaptaki güneş merkezli evren teorisi, bu dönemde yavaş yavaş yayılmaya başlamıştı.
Hem Katolikler hem de Protestanlar, dünya merkezli bir evrene inanıyorlardı. Bu inançlarını da Batlamyus’a, Aristoteles’e ve kutsal kitaplara dayandırıyorlardı. Fakat Kopernik, dünyanın evrenin merkezinde olduğu bir sistemin mümkün olamayacağını, çünkü Ay’ın ve gözlemlenebilen gezegenlerin hareketlerinin buna uygun olmadığını söyledi. Bunların dünya yerine güneşin etrafında dönmesi akla çok daha yatkındı.
Yani Kopernik önemli biriydi, ama biz bunu ancak şimdi geriye dönüp baktığımızda fark edebiliyoruz. Kendisi aynı zamanda Frauenburg Katedrali’nde rahip olarak çalıştığından katedraldeki sunağın altına gömülmüş olması mümkün olmasına rağmen, Kopernik’in buraya gömüldüğüne dair herhangi bir işaret bulunamamıştı. 2005 yılında, günümüzde Frombork Katedrali olarak bilinen yerde Kopernik’e ait olduğu düşünülen insan kalıntıları bulundu. Fakat bu kalıntıların Kopernik’e ait olduğunu kesinleştirmek için daha fazla kanıta ihtiyaç vardı.
Peki, ne yapılabilirdi? Kopernik’in resmedildiği portrelerle bulunan kafatası karşılaştırılabilirdi, ya da Kopernik’in hala hayatta olan uzak akrabalarından alınan örneklerle genetik yakınlıkları karşılaştırılabilirdi. Ama bunların hiçbiri kesin sonuçlar vermezdi. Tesadüf eseri, Kopernik’e ait kitaplardan birinde birkaç saç teli bulundu. Bu kitaplar, Otuz Yıl Savaşları sırasında Kopernik’in kütüphanesi İsveçliler tarafından yağmalandıktan sonra bir şekilde İsveç’teki Uppsala Üniversitesi’ne ulaşmıştı.
Yani kitaplarından birinin arasına düşen Kopernik’in saç telleri, dört yüzyıl sonra hala sayfaların arasında duruyordu. Mitokondriyal ve çekirdek DNA analizleri, bu saç tellerinin Polonya’da bulunan iskeletin dişlerinden elde edilen DNA ile eşleştiğini gösterdi. “Güneş sistemini keşfeden” adam bulunmuştu: en harika fikirleri bir kitapta, kendisinden bir parça da başka bir kitapta korunmuştu.
daily.jstor.org
You must be logged in to post a comment Login