2023 yılının Nisan ayında, Türkiye’de ve dünyada dikkat çeken arkeolojik keşifleri bu listede derledik.
10- Moğol Seçkinleri Tibet Sığırı Sütü Tüketiyordu
Yapılan araştırmaya göre, ilk kez seçkin Moğol İmparatorluğu halkının Tibet sığırı sütü içtiği bir tarih belirlendi.
Eski diş taşlarında bulunan proteinlerin analizi, Tibet sığırı (yak) da dahil olmak üzere birçok geviş getiren hayvandan süt tüketimine dair doğrudan kanıtlar sağlıyor. Buna ek olarak, araştırmacılar hem atlarla hem de geviş getiren hayvanlarla ilişkili süt ve kan proteinlerini keşfettiler. Çalışma, donmuş topraklarda istisnai bir şekilde korunan seçkin bir Moğol Dönemi mezarlığından yeni protein bulguları sunuyor. Bu, arkeolojik bir bağlamdan elde edilen ilk Tibet sığırı sütü örneği olma özelliğini taşıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
9- İnsanlar 170.000 Yıl Önce Dev Salyangozları Yiyordu
Büyük kara salyangozları, 170.000 yıl kadar erken bir tarihte Güney Afrika’daki Homo sapiens’in diyetinin önemli bir parçasıydı.
Şimdiye kadar, Homo sapiens’in kara salyangozu yediğine dair en eski kanıt, Afrika’da yaklaşık 49.000 yıl öncesine ve Avrupa’da 36.000 yıl öncesine tarihleniyor. Ancak yeni araştırmaya göre, on binlerce yıl önce, Güney Afrika’daki bir kaya sığınağındaki insanlar, bir yetişkinin eli kadar büyüyebilen bu sümüksü, çiğnenebilir ve besleyici sürüngenleri kızarttı. Güney Afrika’daki Border Mağarası’nda bulunan kabuk parçalarının analizlerinin, bölgede periyodik olarak iskan eden avcı-toplayıcıların büyük Afrika kara salyangozlarını köz üzerinde ısıttıklarını ve sonra muhtemelen yediklerini gösteriyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
8- Dayanıklı Maya Alçısındaki Gizli Bileşen Keşfedildi
Jeologlardan ve mineraloglardan oluşan bir ekip, antik Maya alçısının dayanıklılığının ardındaki daha önce bilinmeyen bir bileşeni ortaya çıkardı.
Araştırmacılar çalışmalarında, eski sıva örneklerini inceledi ve bu sıvanın nasıl yapıldığı hakkında daha fazla bilgi edinmek için Mayaların günümüzdeki torunlarına danıştı. Bu süper dayanıklı Roma betonunun sırrını ortaya çıkaran başka bir ekibin yakın tarihli çalışmasına benzer şekilde, araştırmacılar, sıvayı bu kadar güçlü kılan gizli bileşeni keşfetti. Analizler, uzmanları iki ağaca yönlendirdi: ikisi de bugün hala bölgede yetişen chukum ve jiote. Daha spesifik olarak, ağaçların özsuyuna baktılar. Efsaneye göre, sıvaya özsu eklemek, onu daha dayanıklı hale getiriyordu. Testler, özsuyunun katıldığı alçıların, eski Maya alçısıyla aynı özelliklere sahip olduğunu ve aşırı Honduras nemine karşı dayanıklı olduğunu gösterdi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
7- 2.000 Yıllık Sikkeler, İç Savaş Sırasında Saklanmış
2.000 yıllık Roma sikkeleri, İtalya’daki kanlı bir iç savaş sırasında bir asker tarafından saklanmış olabilir.
İtalya’nın Toskana bölgesinde bulunan ve çoğunlukla MÖ 1. yüzyıla tarihlenen gümüş sikkeler, Roma tarihinin çalkantılı bir dönemine işaret ediyor. Bir ormanda ortaya çıkarılan 175 gümüş sikke, bir Roma iç savaşı sırasında güvenli bir şekilde saklanmak üzere buraya gömülmüş olabilir. Sikkeler, Romalı general Lucius Cornelius Sulla’nın Roma Cumhuriyeti liderleri arasındaki düşmanlarına karşı İtalya genelinde kanlı bir savaş verdiği yıl olan MÖ 82’ye ait gibi görünüyor. Bu savaş, Sulla’nın zaferiyle ve kendisinin Roma devletinin diktatörü olarak yükselişiyle sonuçlanmıştı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
6- Antik Roma Villasında Gösterişli Bir Şaraphane Bulundu
Arkeolojik kazılar, ihtişamlı mermerlerle kaplı tesisin şarap fışkıran çeşmelere bakan lüks yemek odaları içerdiğini gösteriyor.
Alban Tepeleri’nin altında, günümüzde çam ağaçları ve çayırlardan oluşan hoş bir manzaradaki tüm Roma kalıntıları arasında, Quintilii Villası belki de en etkileyici olanı. Bu villa, 24 hektarı kaplayan neredeyse minyatür bir şehir. Roma’dan güneydoğuya uzanan antik Appian Yolu üzerinde yer alan villanın kendi tiyatrosu, araba yarışları için bir arenası ve duvarları ve zemini lüks mermerle kaplı bir hamam kompleksi vardı. Tesis, şarapların fışkırdığı çeşmelere bakan bir dizi lüks yemek odası içeriyordu. Ayrıca imparatorun, beraberindeki kişilerle ziyafet çekerken belki de seyrettiği, köleleştirilmiş işçilerin yeni hasat edilen meyveleri ezip geçtiği mermer kaplı yürüyüş alanları da vardı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5- İskoç ve İrlandalılar, Gizemli Piktlerin Soyunu Taşıyor
Sekiz iskeletin analizi, esrarengiz Piktlerin Orta Çağ tarihçilerinin öne sürdüğü gibi uzaktan değil, yerel kökleri olduğunu ortaya koyuyor.
Pikt’ler ile batı İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda ve Northumbria’da yaşayan günümüz insanları arasında genetik olarak benzer çıktı. Uzun süredir merak uyandıran ve egzotik kökenlere atfedilen İskoçya Piktleri, aslında yerli Demir Çağı toplumundan geliyordu ve genetik olarak bugün İskoçya, Galler, Kuzey İrlanda ve Northumbria’da yaşayan insanlara çok benziyordu. Analiz, Piktlerin, anakara Avrupalıların gelişinden önce Britanya genelinde yaşayan yerel Demir Çağı popülasyonlarından geldiğini ortaya çıkardı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
4- 3.000 Yıllık Saçlarda Uyuşturucu Kullanımı Belgelendi
Akdeniz adasındaki mağarada bulunan saçlar, insanların 3.000 yıl önce halüsinojenik uyuşturucu kullandığına dair doğrudan kanıt sağlıyor.
İspanya Menorca’daki bir mezar alanından alınan insan saçlarının analizi, eski insanların bitkilerden elde edilen halüsinojenik uyuşturucular kullandığını gösteriyor. Bulgular, Avrupa’da ritüel törenlerin bir parçası olarak kullanılmış olabilecek eski uyuşturucu kullanımının ilk doğrudan kanıtı olma özelliğini taşıyor. İlk olarak 3.600 yıl önce yerleşim yeri olan ve 2.800 yıl öncesine kadar mezar alanı olarak kullanılan bir odayı içeren Menorca’daki Es Càrritx mağarasından saç tellerinde uyuşturucu kanıtları keşfedildi. Araştırmacılar, ayrıca bu uyuşturucu bitkilerinin bir şaman tarafından gerçekleştirilen ritüel törenlerin bir parçası olarak kullanılmış olabileceğini öne sürüyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
3- Bilinen En Eski Düz Yüzlü Köpek Türü Aydın’da Bulundu
Aydın’da yer alan Tralleis Antik Kenti’nde, Antik Roma döneminde yetiştirilmiş düz yüzlü bir köpek türü keşfedildi. Köpek, sahibiyle birlikte mezara gömülmüş.
Köpek kalıntıları 2007 yılında Aydın’daki antik kentte bulundu, ancak o sırada incelenemeyecek kadar hassas olduğu düşünüldü ve bunun yerine güvenli bir yere konuldu. Geçtiğimiz aylarda araştırmacılar kemikleri aldı ve köpek hakkında daha fazla bilgi edinmek için kemikler üzerinde hassas bir çalışma başlattı. İskelet tam olmasa da, araştırma ekibi bunun bir köpek olduğunu ve ona iyi davranıldığını belirleyebildi. Roma döneminden kalma pek çok köpek kalıntısı bulundu ve çoğu iş hayvanı olarak kullanıldığı için çoğuna iyi davranılmamıştı. Araştırmacılar bu köpeği, boxer’ler, pug’lar ve chow chow’lar gibi düz yüzlü köpekleri içeren bir grup olan brakisefalik bir cins olarak tanımladı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
2- Antik Astronomun El Yazması Sonunda Deşifre Edildi
Yunan kökenli Mısırlı bir matematikçi ve astronom olan Claudius Ptolemaios’un MS 1. yüzyılda kaleme aldığı düşünülen el yazması deşifre edildi.
Parşömen üzerine Yunanca yazılmış olan metin ilk olarak 1819’da keşfedildi. O dönem, bu metin İtalya’daki Bobbio Manastırı’ndaki bir kütüphanede bulundu. Şimdi ise bir araştırmacı ekibi, gizemli metnin çoğunu deşifre etti ve içeriğini ortaya çıkardı. Analizler, Ptolemaios tarafından yazılmış, mesafeleri izlemek ve yıldızları incelemek için kullanılan bir alet olan meteoroskopun nasıl inşa edileceğini açıklayan bir el kitabını ortaya çıkardı. Birbiri etrafında dönen dokuz metal halkadan oluşan cihaz, bir kişiyi astronomik hesaplamalar yaparken yönlendirmek için kullanılabilir. Çalışmaya göre metinde Ptolemaios, çapı yaklaşık 0,3 metreden küçük olmayan bir alet yapılmasını tavsiye etti.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
1- Mısır’da Kesilmiş Sağ Ellerle Dolu Çukurlar Bulundu
Eski bir Mısır sarayının avlusunda yığılmış halde bulunan kopmuş eller, yabancı bir işgalcinin yaptığı korkunç bir ritüelin sonucu olabilir.
Mısır mezarlarında ve tapınaklarında bulunan yazıtlar ve kabartmalar, MÖ 16. ila 11. yüzyıllar arasında, Yeni Krallık kadar erken bir tarihte, kopmuş veya kesilmiş elleri tasvir ediyor. Yeni çalışmanın yazarlarına göre, arkeologlar ilk kez gerçek kesilmiş elleri bulup analiz ettiler. Araştırmacılar, bu ellerin en az on bir erkeğe ve muhtemelen bir kadına ait olduğunu, bunun da kadınların ve savaşın ayrı dünyalar olmadığını gösterebileceğini söylüyor. Araştırmacılara göre sağ el amputasyonu, mezar hiyerogliflerine kaydedilmeden yaklaşık 50 ila 80 yıl önce Hyksos tarafından Mısır’da uygulandı. Mısırlılar bu geleneği en geç Kral Ahmose’un saltanatında benimsediler. Abidos’taki tapınağında bir yığın el kabartması da buna işaret ediyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
You must be logged in to post a comment Login