Polonya’daki Ortaçağ Mezarlığında Sağlıklı Vampir Mezarları Var

Polonya’daki Kaldus köyünde bulunan Ortaçağ mezarlığında kazı yapan arkeologlar, kısa bir süre önce yüzlerce mezar keşfetti. Bu mezarlar arasında 14 adet “vampir” mezarı da bulunuyordu.

Kaldus'taki Sit 4'te bulunan "Vampir karşıtı" mezar 256/01. Soldaki kadın ve sağdaki erkeğin başları kesilerek yan pozisyonda aynı mezara gömülmüşler.

Kaldus’taki Sit 4’te bulunan “Vampir karşıtı” mezar 256/01. Soldaki kadın ve sağdaki erkeğin başları kesilerek yan pozisyonda aynı mezara gömülmüşler.

Bu kişilerden bazılarının başı kesilmişken diğerleri mezara yüz üstü yatırılmış veya üzerlerine ağır taşlar konarak gömülmüştü. Eski “vampir” mezarlarıyla ilgili önde gelen teorilerden biri, bu kişilerin sıradışı bir şekilde gömülmelerinin sebebinin sağlıksız ya da sakat olmalarından kaynaklandığını öne sürer. Fiziksel açıdan farklı göründükleri için çevrelerindeki insanlar da bu kişiler öldüklerinde onları farklı şekillerde gömüyorlardı. Bu fikirden yola çıkan araştırmacı ekibi, sözde vampir olan bu 14 bireyin iskeletlerinde hastalık izleri aradılar.

Culmen adlı mezarlıktaki en erken mezarlar MS 10. yüzyılın sonlarına tarihleniyor. Ortaçağda Polonya’nın başkentlerinden biri haline gelen Culmen, 13. yüzyılın başlarında Töton Şövalyeleri tarafından yakılarak yerle bir edildi. Mezarlıkta 1,000’den fazla mezar bulundu ve bu mezarlar Nicolaus Copernicus Üniversitesi’nden Wojciech Chudziak başkanlığındaki arkeolog ekibi tarafından kazıldı. Mezarların 14’ünde “vampir karşıtı” uygulamara rastlandı.

Vampir mezarları, sıradışı oldukları için gerek arkeologların gerekse halkın daima bilhassa ilgisini çekmiştir. Vampirizmi tedavi etmeyi amaçlayan mezar uygulamaları genellikle ölen kişinin dünyaya dönmesini engellemek amacıyla özellikle yapılmış şeylerdir: boynunun üzerine orak koymak, başın kesilmesi, yüzükoyun yatırma veya bedenin üzerine ağır taşlar koyma gibi. Bu tür mezarları bazı araştırmacılar mezarda yatanların durumunu göz önünde bulundurarak “vampir” mezarı olarak adlandırırken, diğerleri ölüye uygulanan gömü şekline gönderme yaparak bunlardan “vampir karşıtı” mezarlar olarak bahseder.

Günümüzde yapılan araştırmalar, Ortaçağ Avrupasında insanların arkadaşlarını ya da aile bireylerini vampirmiş gibi gömmelerinin ardında üç temel sebep yattığını gösteriyor. Öncelikle, bu dönemde tüberküloz gibi yaygın olan pek çok hastalık insanların solgun görünmesine ve kan kaybetmesine sebep oluyordu. İkincisi, insanlar hastalıkların virüs ya da mikroplarla bulaştığını anlamadan önce vampirlerin öldükten sonra bile aile bireylerini hasta etmeye devam ettiğini düşünüyordu.  Son olarak, insanlar belki de normalden farklı görünen ya da davranan kişilerden korkuyordu.

Kaldus'taki Sit 4'ten "Vampir karşıtı" mezar 26/00.

Kaldus’taki Sit 4’ten “Vampir karşıtı” mezar 26/00.

Kazının ardından Culmen’deki iskeletlerin yaklaşık yarısı Magdalena Matczak ve Tomasz Kozłowski tarafından incelendi. Bu incelemedeki amaçlardan biri de hangi insanların “vampir” olarak görüldükleri ve bunun nedenleriydi. Matczak ve Kozłowski, iskeletleri inceledikten sonra bulgularını Nisan ayında Atlanta’da düzenlenen American Association of Physical Anthropologists konferansında sundular.

Araştırma sonuçlarına göre 238 iskelette, yani mezarlıktaki bireylerin yaklaşık yarısında hastalık izleri bulunuyordu. Dahası, bu 14 “vampir karşıtı” mezarla kemiklerdeki patolojik lezyonlar arasında istatistiksel korelasyon vardı. Matczak ve Kozłowski “Vampir karşıtı mezarlarda bulunan iskeletlerin çoğunda iskorbüt, osteoporoz, dejeneratif lezyonlar ve çatlaklar bulunuyordu” diye belirtti. Araştırmacılar, bu hastalıkların oldukça yaygın olduğunu belirterek bu hastalıklara yakalanan pek çok kişinin aynı mezarlıkta sıradan bir şekilde gömüldüğünü belirttiler. Hatta, nispeten garip sayılabilecek menenjit ve trepanasyon (antik dönemlerde uygulanan kafatası delme ameliyatı) gibi durumlarda bile bireyler normal bir şekilde gömülmüştü. “Vampir”lere dönecek olursak, bunlardan biri iskorbüt belirtileri gösterirken başka bir iskelete bir kanser türü olan multipl myeloma tanısı kondu. Hastalık belirtileri taşıyan üçüncü iskelette ise dejeneratif eklem hastalığı vardı.

Matczak ve Kozłowski, bu aykırı gömü uygulamalarını açıklayabilmek için “vampir”lerle fiziksel sorunlar arasındaki ilişkileri araştırdılar fakat böyle bir ilişkinin varlığına dair herhangi bir kanıt bulamadılar. “Eskiden yapılmış olan çalışmaların aksine bizim analizlerimiz tüberküloz, anemi ve iskorbüt hastalığından muzdarip bireylerin mutlaka vampir karşıtı gömü uygulamalarına maruz kalmadıklarını gösteriyor.” Culmen topluluğundaki patolojik hastalıkların bu kadar yüksek olması göz önünde bulundurulduğunda, hastalıkların ve sakatlıkların bu toplulukta normal olarak kabul edilmiş olması mümkün görünüyor. Bu nedenle de bu sorunlar toplumda “endişe, korku ya da hasta insanlara karşı bunların vampir olduğu şeklinde olumsuz önyargılar oluşmasına sebep olmuyordu.”

Madem öyle, neden bu kadar garip şekillerde gömüldüler? Matczak, sadece iskeletlere bakarak bunun sebeplerinin anlaşılmasının zor olduğunu, bu yüzde de henüz bilemediklerini belirtti. Bu kişiler “vaftiz edilmemiş çocuklar gibi Hıristiyan ayinleri yapılmadan aniden ölen kişiler, intihar edenler, dişleriyle doğan bebekler ya da doğum yaptıktan hemen sonra ölen anneler olabilirler.” Ancak bunu belirleyebilmemiz için daha fazla veriye ihtiyacımız var. Matczak, “kimlerin neden vampir olarak görüldüğü sorunu disiplinler arası bir yaklaşık kullanılarak daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmalıdır” diyor. Avrupa’daki Ortaçağ mezarlıklarında daha fazla araştırma yapıldıktan sonra arkeologlar eninde sonunda bu garip vampir mezarlarının neden yapıldığını anlayabilecekler.


Kristina Killgrove, Forbes, 1 Haziran 2016.

Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim mezunu, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi'nde yüksek lisansını tamamladı. Şu anda yine bir yandan Koç Üniversitesi'nde doktora yaparken, bir yandan da aynı üniversitede asistanlık yapıyor. İletişim: aysel.arslan@yahoo.com

You must be logged in to post a comment Login