Toz, Afrika’dan Göç Eden İnsanları Yönlendirmiş Olabilir

İnsanların Orta Doğu’dan Afrika’nın dışına yayılmasına çok sıradan bir etken yardımcı olmuş olabilir: toz.

Harita, Bereketli Hilal bölgesinin (sarı ile gölgelenmiş) batı kısmı olan Levant bölgesini (turuncu ile gölgelendirilmiş) gösteriyor. İsrail ve Girit’teki çalışma alanları kesikli gri kutular içindedir. Sahra ve Negev çöllerinden gelen oklar, toz taşıma modellerini ve bunların kalınlıkları, taşınan nispi tane boyutlarını göstermekte. İnce taneli toz, rüzgarla Sahra’dan Levant’a taşınırken, daha iri taneli toz (lös), Negev Çölü’nden İsrail’deki Galile Dağları’na daha kısa mesafelere taşınıyor. C: Rivka Amit vd. 2020.

İlk insanlar 100.000 yıldan daha önce Afrika’dan çıkıp Avrasya’ya yayılmaya başladığında, Doğu Akdeniz çevresinde Levant denen verimli bir bölge, Kuzey Afrika ile Avrasya arasında kritik bir geçit görevi gördü. Geology’de yayınlanan yeni bir çalışma, bu vahanın varlığının neredeyse tamamen hiç düşünmediğimiz bir şeye bağlı olduğunu gösteriyor: toz.

İsrail Jeoloji Araştırması’ndan Dr. Rivka Amit ve ekibi, başlangıçta basit bir soruyla yola çıktı: Akdeniz çevresindeki toprakların neden bazıları ince, bazıları kalın?

Araştırmaları, yalnızca toz birikiminin Levant’ta kalın toprakların oluşmasında kritik bir rol oynadığını keşfetmelerine yol açmakla kalmadı, ayrıca bu tozun kaynağının 200.000 yıldır değişmediğini, ilk insanların Afrika’yı terk ederken sandığımızdan daha büyük zorluklarla karşılaşmış olabileceklerini ve Bereketli Hilal’in de bir medeniyetin köklenmesine el verecek kadar elverişli olmamış olabileceğini gösterdi. 

(Taş Aletler, Afrika’dan Erken İnsan Göçünü Gösteriyor)

Islak, nemli iklime sahip bölgelerde kalın toprakların oluşması beklenir ve daha düşük ayrışma oranlarına sahip kurak ortamlarda ise ince topraklar oluşur. Fakat, ana kayaların çoğunun çözülebilir karbonat olduğu Akdeniz’de, bunun tersi geçerlidir: Daha ıslak kuzey bölgeleri ince, verimsiz topraklara sahiptir ve daha kurak güneydoğu bölgeleri kalın, verimli topraklara sahiptir.

Bazı bilim insanları, bu yapıyı, insan faaliyetlerinden kaynaklanan erozyon oranlarındaki farklılıklara bağladılar. Ancak bölgeyi yıllardır inceleyen Amit için tek başına yüksek bir erozyon oranı mantıklı gelmiyordu. Mevcut hipotezlere meydan okudu ve başka bir faktörün – toz girdisinin – ayrışma oranları ana kayadan toprak oluşturmak için çok yavaş olduğunda muhtemelen kritik bir rol oynadığını düşünüyordu.

Akdeniz toprakları üzerindeki etkisini değerlendirmek için Amit ve ekibinin tozu orijinal kaynağına kadar izlemesi gerekiyordu. Bölgedeki toprakların yanı sıra yakındaki ve uzaktaki kaynaklardan toz örnekleri topladılar ve örneklerin tane boyutu dağılımını karşılaştırdılar.

Ekip, ince ve kalın topraklara sahip alanlar arasında önemli bir fark tespit etti: İnce topraklar yalnızca Sahra gibi uzak çöllerden elde edilen en ince tane boyutlarından oluşuyordu, oysa daha kalın, daha verimli topraklarda, yakındaki Negev Çölün’ün devasa kumul alanlarından gelen ve “lös” denilen daha iri taneli tozlar bulunuyordu.

Doğu Akdeniz’deki kalın topraklar, 200.000 yıl önce geniş arazileri kaplayan buzulların, ana kayayı aşındırması ile ortaya çıkan bol miktarda ince taneli tortuya bağlı olarak oluştu. Amit, “Tüm gezegen çok daha tozluydu, bu da Negev’dekiler gibi geniş kumul alanlarının oluşmasına, yeni toz kaynakları ve nihayetinde Levant gibi yerlerde daha kalın topraklar oluşmasına olanak verdi.” diye belirtiyor.

Amit’in konuyla ilgili analizi ince topraklara sahip bölgeler kalın, tarımsal olarak verimli topraklar oluşturmak için yeterince lösteri alamadığı, ama güneydoğu Akdeniz’de bu durumun tersi olduğu yönünde oldu. “Burada erozyon daha az önemli” diye belirten Amit “Önemli olan, iri taneli [toz] fraksiyonlarının akışının alınıp alınmadığı. Bu olmadan ince, verimsiz topraklar elde edersiniz.”

Amit bu noktada araştırmasını bitirmedi. Artık en kalın toprakların büyük miktarda kalın taneli toz aldığını biliyordu, bu da bölgenin tarımsal üretkenliği için “süt ve bal ülkesi” olarak adlandırılmasına yol açmıştı. Bir sonraki sorusu ise “peki, bu hep böyle miydi?”

Buldukları şey şaşkınlık vericiydi. Toprak profilindeki lösün altına baktıklarında, ince taneli tortu eksikliği buldular. “Löslerden önce biriktirilenler çok ince topraklardı” diye belirten Amit “Bu büyük bir sürprizdi… Manzara tamamen farklıydı, bu yüzden insanların bu bölgeyi yaşamak için seçeceklerinden emin değilim, çünkü burası sert bir çevre ve çok topraksız neredeyse çıplak bir manzaradan oluşuyordu.” diye ekliyor. Negev kumul sahası ve onu oluşturan değişken rüzgarlar olmadıysa, erken insanlar için bir geçit görevi gören bu verimli bölgede hayatta kalmak çok zor olabilirdi.

Modern Akdeniz’de topraklar artık birikmiyor. Bu durumu “Toz kaynağı kesildi,” diye açıklıyor Amit, “şimdi sadece eski lös üzerinde yeniden çalışıyoruz.” diye de ekliyor. Bir toz kaynağı olsa bile, orada bir toprağın yeniden oluşması on binlerce yıl alırdı. Bu durum dağlık toprakları kırılgan bir duruma sokuyor ve orada yaşayan insanları onu korumak ile tarımsal kullanımı arasında bir denge kurmak zorunda bırakıyor. Binlerce yıldır teraslama kullanılan bölgedeki doğru tarım uygulamalarının kullanılması, tarımın devam etmesi ve toprağın korunması açısından kritik öneme sahiptir.


Geological Society of America. 15 Eylül 2020.

Makale: Rivka Amit et al. 2020. Quaternary influx of proximal coarse-grained dust altered circum-Mediterranean soil productivity and impacted early human culture. Geology. 

Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirdikten sonra, Uludağ Üniversitesi'nde Arkeoloji Yüksek Lisansı'nı tamamladı. Daha sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi Bölümü'nde ikinci yüksek lisansına başladı ve Kültür Mirası üzerine odaklandığı bu programdan Kültür Mirası ve İletişim konulu teziyle mezun oldu.

You must be logged in to post a comment Login