Sönmeyen Ateş Efsaneleri Jeologlara Yardımcı Oluyor

Binlerce yıldır doğal gaz ve benzin sızıntıları dini ve kültürel uygulamaların bir parçasıydı. Bu doğal sızıntılar Delfi Kahini ve Antalya – Olimpos’taki Yanartaş (Kimera) gibi efsanelerin ortaya çıkmasına neden oldu, ve Endonezya’dan İrana, İtalya’dan Azerbaycan’a birçok antik dinin uygulamasında merkezi bir öneme sahip oldu. İtalyan Milli Jeofizik ve Yanardağbilim Enstitüsü’nden Guiseppe Etiope, modern jeologların ve doğal gaz araştırmacılarının, antik dünyadan bu jeomitolojik hikayeleri inceleyerek çok şey öğrenebileceğini anlatıyor. (Jeomitoloji, efsane yani mitlerde jeolojik olaylara yapılan atıfları inceleyen bir dal.)

 

Bakü’ye yakın Ateşgah, yani Zerdüşt ateş mabedinde yanan sönmeyen ateş. Mabed, doğal olarak yanan gaz sızıntıları üstüne kurulmuştu. Bu ateşler günümüzde yanmıyor, fotoğraftaki ateş gaz borusuyla sağlanıyor. 9 km uzaklıktaki Yanardağ’da ise hala doğal ateşler yanmaya devam ediyor. görsel: Guisepe Etiope

Etiope araştırmasında “Bir sızıntının günümüzdeki akışını, ve bu sızıntının iki bin yıl önce de etkin ve güçlü olduğunu biliyorsak, onun bugüne kadar atmosfere saldığı toplam gaz miktarını kestirebiliriz. Bugün ölçülen, en azından büyüklüğe göre diziliş bakımından geçmişte de büyük ihtimalle geçerlidir. Bu bilgiler hem atmosferdeki metan gazı oranı (metan bütçesi) araştırmalarında, hem de ticari olan ya da olmayan petrol sistemlerinin sızdırma potansiyelini anlamada yardımcı olabilir” diye belirtiyor.

Gaz-benzin sızıntıları birçok efsanevi hikayenin, mitin, birçok dini ve tarihi olayın kaynağı oldu. 2000 yıl önce yaşamış Yaşlı Plinius gibi birçok antik doğabilimci ve tarihçinin gözlemleri bu olayların çoğunun, özellikle Akdeniz’de, kayda geçmesini sağladı. Örneğin Yaşlı Plinius günümüzde hala yanmaya devam eden büyük bir gaz sızıntısı olan Antalya’daki Kimera yani Yanartaş hakkında yazmıştı. Antik zamanlarda Yunan Ateş tanrısı Hephaistos’un tapınağı bu ateşin yanına inşa edilmişti.

Antalya, Olimpos Dağı’ndaki Yanartaş (Kimera)

Başka birçok kültür ve din, benzer gaz ve alev salımlarını “sönmeyen ateş” olarak uygulamalarının bir parçası haline getirmişti. Örrneğin Zerdüştler, modern Bakü’nün yakınındaki Apşeron yarımadasındaki ateş sütunlarına tapıyordu. Irak’taki Baba Gurgur’un Daniel Kitabı’nda Nebukadnezar’ın Yahudileri attığı belirtilen ateşli fırın olduğu rivayet edilir.

Bir Antik Roma efsanesi, MÖ 38 yılında zeminden akan ham petrolü anlatır. Burası Hristiyanlığa geçen ilk Romalılar için bir buluşma noktası olmuştu, bugün de Roma’daki Santa Maria Bazilikası burada bulunuyor.

En azından 15. yüzyıldan beri aktif olan Endonezya’daki kutsal Manggarmas alevleri de hala, her yıl düzenlenen bir Budist töreninde kullanılıyor.

“Bugün hala görülen bir “sönmeyen ateş”in 2000 yıl önce de aktif olduğunu bilmek, bu ateşi yeni bir sondaj çalışması ya da  petrol üretiminin tetiklemediğini gösteriyor” diye ekliyor Etiope.

Etiope, gaz ve petrol gibi hidrokarbon sızıntılarının, birçok antik toplumun sosyal ve teknolojik gelişimini de etkilediğini belirtiyor. Öyle ki, medeniyete katkı yapmak dışında, birçok savaşa bile neden oldu. Petrol kullanımında dair ilk kanıtlar, 40,000 yıl önce Neandertallerin taş aletler üzerinde doğal katran kullandığı Suriye’de bulundu.

Springer Science+Business Media

Robert Kolej’de okuduktan sonra, Kanada-McGill Üniversitesi’nde Antropoloji ve Klasik Tarih bölümlerini bitirdi. Koç Üniversitesi’nde Tarihöncesi Arkeoloji alanında yüksek lisans yaptı. 2015-2017 yılları arasında İstanbul’daki Pera Müzesi’nde koleksiyon sorumlusu olarak görev yaptı. Şu anda A.B.D.’deki Notre Dame Üniversitesi’nde doktora yapıyor.

You must be logged in to post a comment Login