Sicilya’dan Kıbrıs’a Genetik Miras Paylaşımı

Güney Akdeniz’de yapılan yeni bir genom çalışması, coğrafi ve ulusal sınırların ötesinde bir genetik devamlılığın olduğunu ortaya çıkarıyor.

Güney Akdeniz’de yapılan yeni bir genom çalışması coğrafi ve ulusal sınırların ötesinde bir genetik devamlılığın olduğunu ortaya çıkarıyor. Harita, Arnavut, Yunan ve İtalyan dillerinin varlığıyla birlikte örnekleme mekanlarını gösteriyor. F: Sarno ve ark.

Bologna Üniversitesi Biyoloji, Jeoloji ve Çevre Bilimleri Bölümü’nden, İnsan Biyoçeşitliliği ve Nüfusu Genomik Bilimi grubu tarafından yürütülen ve ödeneği National Geographic Society tarafından sağlanan çalışma, Akdeniz insanının genetik parmak izlerini, Sicilya ve Güney İtalya’nın modern popülasyonlarından alınan geniş örneklerle ve genom işaretleriyle birlikte açıklıyor.

Bölgenin soy bileşenleri ve demografik geçmişinin bileşimini yeniden oluşturmak için o insanların genetik profilleri analiz edildi.

Bilindiği üzere, Avrupa’nın güneydoğu kıyılarında yaşayan nüfuslar karmaşık ve çok katmanlı bir geçmişin sonucu oluştu. Bu katmanlardan biri, Sicilya’dan Kıbrıs’a, Girit’e, Ege adalarına ve Anadolu’ya uzanan ortak bir genetik geçmişe denk düşüyor.

Çalışmanın baş yazarı Bologna Üniversitesi’nden Stefania Sarno; ”Bu ortak Akdeniz soyu muhtemelen Neolitik ve Bronz Çağ’da zirvelerini yapan çok sayıdaki göç dalgalarının bir sonucu olarak tarih öncesi zamanlara dayanıyor.” diyor.

Antik Yunan koloni çağında İtalya’nın Güneyi ve Sicilya Adasını belirtmek için kullanılan coğrafi bir terim olan Magna Graecia’nın kuruluşu sırasında görülen Antik Yunan yayılımları, Doğu-Batı hareketlerinin uzun tarihi boyunca görülen son olaylardan yalnızca biriydi, o sıralar Akdeniz gen ve kültürlerin dolaşımı için ayrıcalıklı bir kavşak görevi görüyordu.

Hint-Avrupa dillerinin yayılması konusunda yeni bir bakış açısı

Akdeniz genetik peyzajında saklanan en ilgi çekici katmanlardan biri, Asya steplerindeki tipik ”Karadeniz-Hazar” genetik bileşeninin sanal yokluğuyla birlikte bir Kafkasya (ya da Kafkasya benzeri) kaynağından önemli bir Bronz Çağı katkısını içeriyor.

Önceki çalışmaların kıtaya Hint-Avrupa dillerinin girmesiyle ilişkilendirdiği ”Karadeniz-Hazar” bileşeni, Kuzey-Orta ve Doğu Avrupa’da oldukça karakteristik bir genetik sinyaldi.

Max Planck Enstitüsü’nden Chiara Barbieri, ”Akdeniz’den gelen bu yeni genom sonuçları, Avrupa’daki en yaygın dil ailesinin yayılmasının arkasındaki tarih öncesi hareketler üzerine yapılan çalışmalarda yeni bir sayfa açıyor. Bu dillerin İtalyanca, Yunanca ve Arnavutça gibi Hint-Avrupa dillerinin konuşulduğu Güney bölgelerindeki yayılımı yalnızca bozkırın büyük katkısıyla açıklanamaz.” diyor.

Dilbilimsel ve kültürel izoleler

Mevcut genetik çalışma ayrıca, örneklenen popülasyonların, özellikle de İtalya’da uzun süredir yaşayan ve İtalyanca konuşmayanların, günümüz genetik karakterlerine katkı yapan daha güncel tarihi katmanlara da odaklanıyor.

Örnek olarak, Yunanistan ve Arnavutluk anakaraları tarihsel dönemlerde muhtemelen Balkanlardaki Slav göçleriyle ilgili olarak ek genetik katkılara sahipler gibi görünüyor. Bu yeni Balkan genetik kökeni hala Arnavutça konuşan Arbereşler gibi Sicilya ve Güney İtalya’nın kimi ento-dilsel azınlıklarında hala görülüyor. Arbreşler, Ortaçağ’ın sonlarında Arnavutluk’tan İtalya’ya göç ettiler ve farklı genetik bileşimlerinde rol oynayan coğrafi ve kültürel izolasyonu tecrübe ettiler.

Farklı bir vaka çalışması da Güney İtalya’dan gelen Yunanca konuşan toplulukları inceliyor. Bu grupların genetik özellikleri, yerleşimlerinin antikliği ile uyumludur ve Calabrian Yunanlılarda olduğu gibi, coğrafi izolasyonun etkileri ve sürüklenmesiyle birlikte, komşu nüfuslarla yüksek kültürel geçirgenlik gösterir.

Bolonga Üniversitesi’nde genetikçi ve antropolog olan Boattini, ”İtalya’daki dilbilim ve kültürel izolasyon çalışmaları tarihimizi ve demografimizi anlamamız açısından ne kadar önemli olduklarını kanıtladılar,” diyor. ”Güney İtalya’daki Arnavutça ve Yunanca konuşan toplulukların bulunması bu kültürel ve dilsel kimliklerin nasıl oluşturduğuna ışık tutuyor.”

”Genel olarak, çalışma, genetik ve kültürel bakış açılarından, özellikle de coğrafi ve zamansal açıdan geniş kapsamlı bağlamlarda Akdeniz mirasımızın oluşumunun arkasındaki karmaşık dinamikler hakkındaki bilgilerimizi nasıl geliştirebileceğimizi gösteriyor,” diyor Bologna Üniversitesi’nden Antropoloji profesörü David Pettener.

Projenin bir diğer yöneticisi olan Prof. Donata Luiselli, “Bu sonuçlar arkeolojik kalıntıların antik DNA araştırmasıyla birlikte, özellikle dilbilim, arkeoloji ve paleoogenomi gibi diğer disiplinlerden verileri bir araya getirerek gelecek araştırmalarda daha da geliştirilecek,” diyor.

Hindistan’ın Nüfus Yoğunluğu Tarih Öncesi Çağlara Dayanıyor

Rusya’da Bulunan İskeletler 8000 Yıllık Genetik Devamlılığı Gösteriyor

Beaker Kültürünün Gelmesiyle Britanya’nın Popülasyonu Tamamen Değişti


Max Planck Institute for the Science of Human History. 17 Mayıs 2017.

Makale: Sarno, S., Boattini, A., Pagani, L., Sazzini, M., De Fanti, S., Quagliariello, A., … & Barbieri, C. (2017). Ancient and recent admixture layers in Sicily and Southern Italy trace multiple migration routes along the Mediterranean. Scientific Reports, 7(1), 1984.

Hacettepe Üniversitesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü lisans öğrencisi. İletişim: busra.balcan@hotmail.com

You must be logged in to post a comment Login

Leave a Reply