Yapılan kazılar, surların dışına çıkarılan çöplerin sadece bir köşeye atılmadığını; toplanıp, ayıklanıp, yeniden satıldığını gösteriyor.
Romalılar döşeme altı ısıtmaları, su kanalları inşa etme ve betonu bir inşaat malzemesi olarak kullanma konusunda çağının ötesinde uzman mühendislerdi. Görünüşe göre çöplerini geri dönüştürme konusunda da uzmanlardı.
Pompeii’deki araştırmacılar, MS 79 yılında Vezüv yanardağı patladığında volkanik küller altında kalan şehrin surlarının dışında devasa atık yığınlarının, aslında “yeniden kullanılmak üzere depolandıklarını” keşfetti.
(Pompeii’de Kanlı Gladyatör Savaşının Freski Bulundu)
Pompeii’de çalışan büyük bir ekibin üyesi olan Profesör Allison Emmerson, çöplerin diğer alanlar arasından sadece şehrin kuzey tarafında, neredeyse tüm dış duvar boyunca yığıldığını söylüyor. Yığınların bir kısmı birkaç metre yüksekliğindeydi ve inşaat malzemesi olarak yeniden kullanılabilen seramik ve alçı parçalarından oluşuyordu.
Emmerson, “Daha önceden bu yığınların yanardağın patlamasından yaklaşık 17 yıl önce meydana gelen bir depremle oluştuğu düşünülüyordu.” diyor. Çoğu yığın, 20. yüzyılın ortalarında temizlendi ancak bazı parçalar hala keşfediliyor.
Bilimsel analizler, bu atıkların şehir alanlarından modern çöp sahalarına eşdeğer banliyö depolarına gidişinin ve kerpiç zemin gibi bina yapımında kullanılan malzemelerin şehre geri dönüşünün izini sürdü.
Emmerson ve Cincinnati Üniversitesi’nde kazılar üzerinde çalışan diğer arkeolog meslektaşları Steven Ellis ve Kevin Dicus, antik kentin nasıl inşa edildiğini inceledi. “Şehrin bir bölümünün çöplerden oluştuğunu gördük. Surların dışındaki yığınlar, onlardan kurtulmak için biriktirilen malzemeler değildi. Surların dışında toplanıyor ve yeniden surların içinde satılmak üzere ayıklanıyorlardı.”
Pompeii şık köşklerle, etkileyici kamu binalarıyla, açık meydanlar, dükkanlar, tavernalarla, genelevlerle ve hamamlarla dolu bir şehirdi. Ayrıca gladyatör oyunları için 20.000’e yakın seyirciye ev sahipliği yapan bir amfitiyatroya sahipti.
(Pompeii’de Büyücüye Ait Olabilecek Eşyalar Bulundu)
Olaya tanık olanlardan birinin yazdığına göre, Vezüv’den gelen volkanik toz “şehre yayılarak” şehri karanlığa boğdu ve en az 2.000 kişi can verdi. 1748’de bir grup kaşif, sertleşmiş kül ve ponza taşı yığının altında neredeyse el değmemiş kenti keşfetti. Daha sonra arkeologlar burada, iyi bir şekilde muhafaza edilmiş bir somun ekmek bile buldu.
Günümüzde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Pompeii’yi normal bir zamanda yılda 2,5 milyon turist ziyaret ediyor.
Emmerson ve meslektaşları, şehirdeki atık hareketliliğinin izini sürmek için topraktan numune aldı. “Kazdığımız toprak, çöpün orijinal olarak bırakıldığı yere göre değişiyor” diyor. “Tuvalet ya da lağım çukuru gibi yerlere atılan çöpler geriye verimli ve organik bir toprak bırakırken, zamanla sokaklarda ya da şehrin dışındaki yığınlarda biriken atıklar çok daha kumlu bir toprak geriye bırakıyor.”
“Topraktaki farklılık, çöpün bulunduğu yerde üretilip üretilmediğini ya da yeniden kullanılmak ve geri dönüştürülmek için başka bir yerden toplanıp toplanmadığını görmemizi sağladı.”
Örneğin bazı duvarlar kiremit parçaları, kırık amforalar, harç topakları ve sıva gibi yeniden kullanılan malzemelerden yapılmış. “Neredeyse bütün bu duvarlara, içindeki malzemelerin farklılığını gizlemek için son bir kat sıva vurulmuş.”
“Fikir, yaşanan deprem yüzünden ortaya çıkan bu çöplerin ve molozların şehirden temizlenmesinin ve günlük yaşamdan çıkarılmasının istenmesiyle ortaya çıktı. Pompeii surlarının dışında çalıştığım için şehrin, surların dışındaki gelişmiş mahallelere yayıldığını gördüm… Bu yüzden bu banliyölerin de bir çöp sahası olarak kullanılması bana hiç mantıklı gelmemişti.”
Atık yönetimindeki modern yaklaşım, çöpleri günlük yaşamımızdan çıkarma odaklı, diyerek ekliyor Emmerson. “Çöplerimiz alındığı sürece çoğunlukla onlara ne olduğunu umursamıyoruz. Atıkların geri dönüşüm için toplanıp ayrıldığı Pompeii’de, çöplere karşı tamamen farklı bir öncelik tanındığını fark ettim.”
“Pompeii halkı, çöplerine çoğumuzun kabul edebileceğinden çok daha yakın yaşadı, bunun nedeni şehrin altyapısı olmaması ya da çöplerini düzenlemeye zahmet etmemeleri değil, kentsel yönetim sistemlerini farklı ilkeler üzerine örgütlemeleriydi.”
“Bu konunun, modern çöp kriziyle bir ilgisi var. Atıklarını en etkili şekilde yöneten ülkeler, basit bir şekilde imha etmek yerine metalaşmaya öncelik vererek, bu antik modelin bir örneğini uyguladı.”
The Guardian. Dalya Alberge. 26 Nisan 2020.
You must be logged in to post a comment Login