Son bir kazı sezonunun ardından, dünya mirası alanı Nes of Brodgar, gelecek nesiller için korunması amacıyla tekrar gömülecek.
Birkaç hafta içinde arkeologlar Orkney’deki Ness of Brodgar’da toplanacak ve önümüzdeki iki ay boyunca Avrupa’nın en büyük tarihöncesi alanlarından birinde kazı yapacaklar.
Son 20 yaz boyunca bilim insanları ve gönüllüler burayı kazarak 5.000 yıllık tapınak kalıntıları, ocaklar, seramik heykelcikler ve çömlekler gibi eserler ortaya çıkardılar.
Şimdi ise 16 Ağustos’ta ekip son kez mala ve fırçalarını çıkaracak. Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca ortaya çıkarmaya çalıştıkları eski yapıların üzerine toprak dökülecek, Ness Nehri’nin karşısındaki zemin yeniden çimlendirilecek ve alan kalıcı olarak eski durumuna, yani anonim bir yeşil alana geri dönecek.
Bu uygulama, Stonehenge’i gelecek nesiller için toprak yığınları altına gömmeye benzeyen olağanüstü bir karar gibi görünüyor. Yine de arkeologlar Ness’te bu yıl yapılacak kazının öngörülebilir gelecek için buradaki son kazı olması gerektiği konusunda kararlılar.
(İlgili: İskoçya’daki Neolitik Mezarda 5.500 Yıllık Taş Toplar Bulundu)
2003 yılında bölgenin ortaya çıkarılmasından bu yana Ness’teki kazıları yöneten Nick Card, “Keşfettiğimiz şey devasa bir arkeolojik buzdağının sadece görünen kısmı. Burada 100’den fazla yapı var. En yenilerinin altında sayısız eski yapı yatıyor.” diyor.
“Daha geç yapılan bu yapıları sağlam bırakmak istiyoruz. Altında yatanlara ulaşmak için onları yok etmekten kaçınmak istiyoruz. Dolayısıyla bu görevi yeni teknolojilerden yararlanacağını umduğumuz geleceğin arkeologlarına bırakacağız. Şu anda Ness’ten, laboratuvarlarda ve müzelerde incelememiz gereken geniş bir buluntu koleksiyonu topladık.”
Ness, Orkney’in en büyük iki iç su kütlesi olan Stenness Loch’u ile Harray Loch’unu ayıran bir burnun üzerinde yer alıyor. 2002’deki jeofizik araştırma çok daha karmaşık bir bileşim ortaya koyana kadar, başlangıçta buzul kalıntılarından oluştuğu düşünülen büyük bir höyüğe sahip.
Kazılar başladığında höyüğün çoğunlukla insan yapımı olduğu anlaşıldı. Altı dönümlük alanda, taş döşemelerle ek bina ve mutfaklara bağlanan düzinelerce yapı bulunduğu tespit edildi. Yüzlerce büyükbaş hayvanın kemikleri, zarif bir şekilde yapılmış çömlekler ve boyalı seramik parçaları, 5.000 yıldan daha uzun bir süre önce burada yapılar inşa etmeye başlayan Neolitik bir uygarlığın kalıntıları olan alanın etrafına dağılmış halde bulundu.
Yüzlerce yıl boyunca Orkney ve çevresindeki adalardan Neolitik insanlar buraya ibadet etmek, ürün alışverişinde bulunmak ve sosyalleşmek için geldiler. Burası dua etmek, ticaret yapmak ve ziyafet vermek için bir yerdi. Aynı zamanda önemli bir etki alanıydı. MÖ 3.200 ila 2.500 yılları arasındaki Geç Neolitik dönemde, Britanya Adaları’nda yivli çömleklerden oluşan yeni bir çanak çömlek türü benimsendi. Card, “Bu, bildiğimiz ilk pan-İngiliz kültürel olgusuydu ve Orkney’de ortaya çıktı ve daha sonra ülkenin geri kalanına yayıldı” dedi.
“O zamanlar Ness sadece Orkney’de değil, Britanya’nın her yerinde biliniyordu. Yaklaşık 60 ila 70 nesil boyunca iskan edildi. Bu, bugün bizi Hastings Muharebesi’nde hayatta olan insanlardan ayıran zaman çizelgesinin aynısı. Yani buranın kalıcı kültürel öneme sahip bir yer olduğunu görebilirsiniz.”
Card, Ness’i yeniden gömmeye karar vermede rol oynayan bir diğer önemli faktörün, yapıları inşa etmek için kullanılan taşlarla ilgili olduğunu söylüyor. “Orkney’deki Skara Brae gibi diğer eski alanların inşasında kullanılan dayanıklı sahil taşlarının aksine, Ness’tekiler taş ocaklarından çıkarılıyor ve havaya maruz kaldıklarında lamine olmaya ve ufalanmaya başlıyorlar. Bu yüzden onları açıkta bırakamayız. Onları yeniden gömmemiz gerekiyor.”
Gelecek teknolojilerin tarihöncesi eserlerin incelenmesinde devrim yaratacağı ve böylece Ness’in bir gün yeniden açılmasına olanak sağlayacağı beklentisine gelince, Card, 2003 yılından bu yana önemli ölçüde gelişen ve hali hazırda çeşitli şekillerde kullanılmaya başlanan antik DNA analizi gibi tekniklere dikkat çekiyor. Örneğin artık çömleklerin emdiği yiyecek artıklarından nasıl kullanıldığı anlaşılabiliyor.
“Drone’lar aynı zamanda sahadaki havadan araştırmaları da değiştirdi; kameralarımızı uçurtmalarla uçururduk. Gelecekte yeni tip radarların ve diğer sistemlerin bize Ness’teki yapıların üst katmanlarının altında ne olduğunu anlatabileceğine dair umut var.”
Diğer çalışmalar, Ness’i inşa eden insanların bugünkü insanlara çok benzediğini öne sürüyor; ancak o zamanlar hayat kesinlikle ütopik değildi. Bu insanların iskorbüt hastalığından muzdarip olduklarına dair işaretler var.
Card, “Ness son 20 yıldır benim hayatım oldu. Başından beri bu işin içinde olduğum ve sonuna kadar devam edebildiğim için çok şanslıyım. Ortaya çıkardığımız çok sayıda bulguyu kataloglamak ve yayınlamak, ekiplerimizi önümüzdeki yıllarda meşgul edecek.” diyor.
The Guardian. 11 Mayıs 2024.
You must be logged in to post a comment Login