Şimdiye kadar, günümüzde Orta Moğolistan’da yer alan bu şehri tasvir etmek için Avrupalı seyyahların kayıtlarından faydalanılıyordu.
Moğol İmparatorluğu’nun 13. yüzyıldaki başkenti Karakurum, kalıntılarıyla varlığını sürdürmeye devam ediyor. Ancak, bu kadim şehrin fiziksel varlığı, uzunca bir süre tarihçiler tarafından göz ardı edildi. Şimdiye kadar, günümüzde Orta Moğolistan’da yer alan bu şehri tasvir etmek için Avrupalı seyyahların kayıtlarından faydalanılıyordu.
Diğer bir deyişle, arkeologların Karakurum hakkındaki bilgilerini artık güncellemeleri gerekiyor. Yakın zamanda yapılan bir çalışma ile araştırmacılar, gelişmiş jeofizik yöntemlere başvurarak, ilk defa başkentin detaylı bir haritasını çıkardılar. Antiquity dergisinde yayımlanan bulgular, araştırmacıların bu terk edilmiş Avrasya şehri hakkında yepyeni bilgileri gün yüzüne çıkarmasını sağladı.
(En Büyük İkinci Krallığı Kuran Moğollar Kimdi?)
Yerleşimin kuruluşu Cengiz Han’ın, Orhun Nehri vadisinin geniş çayırlara sınır olan bu bölgesinde yurtlarını kurduğu 1220 yılına kadar gidiyor. Kabiliyetli bir komutan olması ve göçebe bozkır boylarını tek bayrak altında birleştirmesiyle ünlenen Cengiz Han, kamp kurduğu yerin stratejik potansiyelini fark etmişti.
Cengiz Han’ın 1227’deki ölümünden sonra, oğlu ve ardılı olan Ögeday, aynı bölgeyi imparatorluğun başkenti yaptı. Sonraları Karakurum adıyla bilinen yerde, Ögeday ile onu takip eden hanların yaptırdıkları ihtişamlı saray; diplomatlara, tüccarlara, Çinli sanatçılara, Müslüman tacirlere ve diğer İpek Yolu seyyahlarına ev sahipliği yaptı.
Araştırmanın baş yazarı olan, Bonn Üniversitesi’nden arkeolog Jan Bemmann ve ekibi, bir üstüniletimli nicem girişim aygıtı (superconducting quantum interference device) ile 465 hektarlık arazinin haritasını çıkarmak için 52 gün çalıştılar. Ekip daha sonra havadan çekilen fotoğrafları, tarihi kayıtları ve önceki çalışmaları elde ettikleri verilerle birleştirerek Karakurum’un genişliği ile yapısı hakkında detaylı bilgi elde etti.
Bemmann’ın belirttiğine göre yeni harita, araştırmacılara, büyük tuğla binaların bir zamanlar nerede durduğunu ve yolların nerelerden geçtiğini görme fırsatı sunuyor. Ekip elit mahallelerin şehir duvarları içindeki konumunu da tespit edebildi.
“Projemizin en büyük faydası bu terk edilmiş şehrin planını eşsiz bir detayla hem yukarıdan hem yer altından gözler önüne sermesi.” diye belirtiyor Bemmann.
Karakurum hakkındaki daha eski araştırmalar çoğunlukla şehir duvarlarının içerisiyle sınırlı kalıyordu. Ancak, Bemmann’ın ekibi; Moğol başkentinin Orhun Vadisi’nin önceden düşünülenin çok daha derinlerine yayıldığını keşfetti. Tedarik yerleşimleri, üretim siteleri, konutlar ve diğer ağlar tüm bölgeye yayılmıştı.
“Yani, sadece bir imparatorluk şehrinden değil, bir imparatorluk vadisinden bahsediyoruz.” diye söylüyor Bemmann.
Flaman bir Fransiskan keşiş olan Rubruck’lu William, Karakurum’u 1254 yılında ziyaret etti ve seyahatleri hakkında bir yazı kaleme aldı. Washington Üniversitesi’ne göre, William’ın yazıları Moğol İmparatorluğu’nun bir Batılının gözünden en erken detaylı kaydını oluşturuyor.
William; Karakurum’daki büyük sarayın görkemiyle büyülenmişti. Keşişi en çok etkileyen şey ise sarayın girişinde duran ağaç şeklindeki dev gümüş fıskiyeydi. Hizmetçiler, kendilerine emredildiği zaman, bu fıskiyeyi kullanarak şarap, kımız, bal içeceği ve pirinç şarabı dağıtıyorlardı.
Karakurum, zenginliğini Moğol İmparatorluğu’nun askeri gücüne borçluydu Haaretz’den Ruth Schuster bu durumu “Savaşçılar ele geçirdikleri topraklardan getirebildikleri her şeyi getirdiler: Yetenekten ganimete, her şeyi” şeklinde açıklıyor. Bemmann, Moğolların Orta Asya’daki “en iyi insanları” toplayarak onları Moğol diyarının merkezine getirdiklerini, burada onları şehrin inşasına ve büyümesine katkıda bulunmaya zorladıklarını belirtiyor.
“Moğollar gerçekten göçebeydiler ve göçebe olarak da kaldılar.” diye söylüyor Bemmann. “Kent inşa etmezlerdi.” bu yüzden esirlerin yardımına ihtiyaç duyuyorlardı. İlginç bir şekilde Karakurum şehrinin duvarları içerisinde kalan alanın yüzde 40’ı tamamen boştu.
Karakurum 15. yüzyılda terk edildi. Uzmanlar şehrin konumunu 1889 yılında keşfettiler, ancak sonraki on yıllarda bölgede çok az arkeolojik çalışma yapıldı.
“Haritanın günden güne genişleyişine ve Karakurum’un dijital bir şekilde yeniden inşa edilişine şahit olmak eşsizdi.” diye ekliyor Bemmann. “Her geçen gün, haritaya eklenen her küçük detay, şehir hakkındaki bilgilerimizi artırdı.”
Smithsonian Magazine. 5 Kasım 2021.
Makale: Bemmann, J., Linzen, S., Reichert, S., & Munkhbayar, L. (2021). Mapping Karakorum, the capital of the Mongol Empire. Antiquity, 1-20.
You must be logged in to post a comment Login